Sn. Hasan Celal GÜZEL, D.B. Tercüman Gazetesinde İsrail'in nasıl kurulduğundan başlayarak bu güne kadar geldiği aşamaları anlatmış yazısında şunlardan söz ediyor;

Ünlü Dr. Theodor Herzl tarafından kurulan "siyonist ideoloji"ye göre, bu coğrafya, Allah'ın Yahudilere "vâdettiği topraklar"dır ve mutlaka Yahudilerin olacaktır.

Yahudiler, Filistin'den sürüldükten sonra tam iki bin sene vatansız yaşadılar. Laurange Oliphant, 1879'da Osmanlı Devleti'ne sunduğu 33 maddelik teklif ile Filistin'de Yahudiler için yer satın almak istedi fakat isteği, reddedildi. Siyonizmin kurucusu Dr. Thedor Herzl'inde, II. Abdülhamid'e aynı mahiyette bir teklifte bulunduğunu anlatmış,

II. Abdülhamit'in bu teklifi red ettiğini müteakiben Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalandığını daha sonra Filistin'de bu İsrail devletinin kurulduğunu ifade etmiş (1948'de)

İsrail'in 1948-1956-1967-1973 savaşlarında galip çıkarak bugünlere geldiğini ABD ve Kürtler sayesinde arz-ı mevûd'a hakim olduğunu ifade etmiş, Tevrat'ın ırkçı bir din yarattığını, İslamiyetin; Hz. Peygamber'in ifadesiyle "Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü yoktur". Üstünlük "takvâ"dadır. Bizim tarihimizde hiç bir dine ve ırka karşı düşmanlık beslenmemesini sağlamıştır. İslâmı en iyi anayan ve uygulayan Türkler, Batı'nın antisemitizmine ve bazı Orta Doğu ülkelerindeki ideolojik Yahudi düşmanlığına hiç bir zaman sahip olmamışlardır." diyerek. İsrail'in emellerini gerçekleştirmeye devam ettiğini savunmuş şunları söylemiştir; "Özellikle Şaron yönetimi, bir taraftan Türkiye ile münasebetlerini iyi götürmeye çalışırken, diğer taraftan "arz- mevûd"un doğu ucu olan kuzey Irak ve Kürtlerle Türkiye aleyhindeki faaliyetlerine devam etmektedir.

İsrail'in hesabı şudur: 28 Şubat Dönemi'nin "Türkiye-ABD-İsrail sayacağı" tekrar kurulsun ve Türkiye, hem İsrail'in savunma sanayiinin yağlı müşterisi, hem de "arz,ı mevûdun" hâmisi olarak devam etsin. Bu arada, Kerkük merkezli bağımsız Kürt Devleti'nin de, ABD'nin baskısıyla Türkiye tarafından hazmedileceği hesabı yapılmaktadır.

Hatta Heartetz Gazetesi'nin yorumunda Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi alması halinde Sn. Erdoğan'ın gücünün artacağı, aksi takdirde TSK'nın yönetime el koyacağı ve Türkiye'nin gene İsrail savunma sanayi mamüllerini satın alacağı şeklinde değerlendirmeler yapıldığını söyleyerek şu sonuçlara varıyor.

1. Türkiye, İran ve benzeri ülkelerin ideolojik saplantılarıyla hareket edip İsrail'i karşısına almamalıdır.

2. Türkiye, İsrail ile diğer Orta Doğu ülkeleri arasında bir "barış köprüsü" tesis etmeye çalışmalıdır.

3. Türkiye, BOP'un gerçekleşme şansının, İsrail'in yayılmacı ideolojisinden vazgeçmesine bağlı olduğunu ABD'ye anlatmalıdır.

***

Yakın gelecekte, Orta Doğu'nun ve dünyanın huzura kavuşması, terör bataklıklarının kurutulması ve barışın tesis edilmesi, Türkiye'nin İsrail/ABD ile olan ilişkilerine ve bu konuda aktif bir politika takibine bağlıdır.

Sn Hasan Celal Güzel Bey'in tahlileri son derece doğru olmasına rağmen vardığı neticeler yanlıştır. Şöyleki:

-İsrail, Osmanlı Devleti'nin paramparça edilmesini müteakip kurulmuştur. Bunu gerçekleştirmek için içeride hertürlü milliyetçilik, mezhepçilik, tarikatçılık ve azınlık isyanları tahrik edilmiş, Sultan II. Abdülhamit tahttan indirilmiş, bir iç darbe ile İttihat -Terakki diktatöryası kurulmuş üst üste savaşlara girilmiş; Trablus, Balkan savaşlarında yenilmiş I. Dünya Savaşı patlatılarak Osmanlı dağıtılmış ve kuvvet boşluğu yaratılmış, Osmanlı çekildikten sonra meydan boş kalınca İsrail devletinin kurulma çabaları hızlandırılmıştır. İş bununla kalmamış, Avrupa'nın göbeğinde Anti-semitik bir yönetim (Hitler rejimi Almanya'da) iktidara gelmiş, bunu ezmek için bütün dünya birbirine girmiştir. Bu savaşı da Yahudiler kazanmış ve 1948'de İsrail Filistin de kurulmuştur.

Bu yapılanların hiç birisi komplo teorisi değildir ve bütün dünyanın gözleri önünde cereyan etmiştir. Arz-ı mevut ve onun ütopyasının devam etmediğine dair herhangi bir delil yoktur. Kaldı ki neo-con+Yahudi İttifakı ve kıyamet savaşları projesinin komplo teorisi olmadığı ABD'nin Irak savaşı ile açıkça ortaya çıkmıştır. Bu şartlarda İsrail'e karşı İran benzeri saplantıyla hareket etmemek gibi bir tutumdan söz etmek temelden yanlıştır. İsrail'in Kürt Projesi'nin mimarı olduğu, Amerikan yönetimlerini yönlendirdiği, ABD Dışişleri Bakanı'nın Arafat'la bile görüşmekten çekindiği, ABD'nin bir Yahudi-Hristiyan devleti olduğunu söylediğini görmezlikten gelmek. Düşman imkân kabiliyetini değerlendirirken hiç bir açık emareyi dikkate almamak gibi ağır hatadır. Buna bağlı olarak Türkiye'nin bile hedef haline getirildiği açık seçik ortaya çıkmış iken İsrail'le diğer Ortadoğu ülkeleri arasında barış köprüsü kurmaktan söz etmek ciddi mantık atlamasıdır. Kaldıki Sn. Başbakan Tayyip ERDOĞAN İsrail'in yaptıklarını "devlet terörü" olarak tanımlamış Şaron yönetimin eleştirilmiştir. Buna rağmen İsrail yönetiminin suikast politikasında, halkın evini başına yıkma ve havadan füze yağdırma operasyonlarına devam ettiği görülmektedir.

Kaldıki İsrail Osmanlı yıkıldıktan bölge ufak parçalara bölündükten sonra ancak kurulabilmiştir. Bölgenin büyük devletleri Türkiye, Mısır, İran, S.Arabistan ve Irak (müteakiben) biraraya geldiği takdirde İsrali'in bölgede barınma şansı hiç yoktur. Burada Türkiye'nin İsraile karşı tarafsız bir politika izlemesi dahi büyük bir lütuf ve İsrail'e büyük bir katkıdır. Kimse Türkiye'nin artık kendi aleyhine olacak derecede İsrail'e karşı tarafsız, Ortadoğu ülkeleriyle İsrail arasında hakem rolü oynayacak bir politika izlemesini beklememelidir.

Ayrıca Sn. Hocam BOP'un ABD'nin ideali gibi bir şey olduğu yanılgısı içinde bulunuyor ve diyor ki; İsrali yayılmacı ideolojisinden vazgeçtiği takdirde Türkiye BOP'a yardımcı olacağını ABD'ye bildirmelidir. Halbuki BOP Büyük İsrail projesini gerçekleştirmek için ABD ve AB'nin bir paylaşım antlaşmasını müteakip ABD'nin yürürlüğe soktuğu bir proje olup esas işlevi BİP'tir (Büyük İsrail Projesi). Yani BOP ABD'nin stratejik menfaaatleri için ortaya atılmış dünyaya tartışmasız lider olmak işlevine sahip değildir. BOP milenyum projesidir. Amerikan yüzyılı projesidir. Dünyanın yeniden yapılanmasıdır gibi laflar işin palavra kısmını teşkil etmekte işin esas yönünü İsrail'in Arz-ı Mevut'a hakim olmasını teminat altına, almayı hedeflemektedir.

Bu meyanda Türkiye'de hedefteki ülkelerden biridir. Türkiye'nin AB'ye doğru itilmesinin esas amacı da budur. ABD'nin kendi müttefiğini AB'ye doğru iterek kendi aleyhine çalışmasını başka türlü izah edemezsiniz, kaldı ki İsrail herşeyi bilinçli yapmakta Suriye'yi işgal etmeye kalktığında TSK'ni hareketsiz kılmak ve Türk ordusunun geri bölgelerini tehdit etmek ve harekâtını sekteye uğratmak için Kürt (PKK) kartına oynamaktadır. Bu şartlarda Türk-İsrail dostluğundan söz etmek mantıki gözükmemektedir. Kaldı ki Türkiye'nin dostluğuna ihtiyacı olan taraf İsrail'dir. İyi niyetini göstermek yanlış anlaşıldığını ispat etmek için çaba harcaması gereken taraf İsrail'dir.

Hele hele Sn. Hocam'ın terörün kurutulması gibi ABD argümanlarına inanması bu yöndeki maniplasyonları realite zannetmesi son derece hatalıdır. Terörü bilinçli olarak tahrik edenler zaten kendileridir. Bunların oynadıkları danışıklı dövüşü görmemek için kesinlikle ayakta uyamak gereklidir. Terör argümanı bizim gibi ülkelere karşı yürütülen örtülü operasyonlarda geçerlidir. ABD-İsrail gibi ülkeler hem terörü yaratır hemde bastırırlar.

Sonuç: Bundan sonraki süreçte Türkiye ile İsrail'in dost olması mümkün gözükmemektedir. Günümüzde, İsrail Türkiye'nin hayati çıkarlarını, güvenliğini, toprak bütünlüğünü tehdit eden politikalar izlemektedir. Bunu yaparken de (iki yüzlü davranmaktan çekinmeyen) dost gözüken bir rota izlemekte, Türkiye'de birçok devlet adamının gözünü boyamaktalar. Aslında İsrail'in (Yahudilerin) abartıldığı kadar gücü falan da yoktur. Aynı silahlarla mukabele ederseniz, iskambilden kule gibi yıkılacaktır. (ABD'de dahil)

Atatürk ruhu ve cesareti işte bu günlerde lazımdır. Nasrettin hocanın sende haklısın fıkrasını anlatarak, İsrail ile mutlaka dost olmamız gerektiğini savunmanın mantıklı olduğunu sanmıyorum.