İrticanın tanımı: İrtica kavramı tanımlanırken mürted, mürteci kavramlarıyla birlikte ele alınması gereklidir. İrtica: İslâmiyet'ten uzaklaşıp cahiliye dönemine geri dönme, gericilik olarak tanımlanmaktadır. Mürteci: İrtica eden, geriye dönen, İslâmiyet'e karşı çıkarak cahiliye devrine geri dönmek isteyen anlamına gelmiştir. Bu anlam II. Meşrutiyet'e kadar sabit kalmış. II. Meşrutiyet'ten sonra Batılılaşmaya karşı çıkan islâmi-milli kimliği savunanları da kapsayan bir anlama dönüşmüştür. Yazının birinci bölümünde anlattığımız üzere irtica kavramının esas çıkış noktası, esas anlamı eski=geri dönüştür. Vehhabiliği, Şiiliği, Hariciliği ayrı ayrı veya topyekün ifade eden bir kavramdır. Günümüzde irticaya yüklenmesi gereken bir anlamda işbirlikçilik noktasıdır. Özellikle bu nokta geriye dönüşten daha tehlikeli bir süreç yaratmıştır. Ilımlı İslam, işbirlikçi İslam; Diyalog yolu ile İslam'ı ve İslam'ın temel prensiplerini terk eden İslâm. Cemaat veya tarikat yayılmasını batı eliyle yürüten örğütler, cemaat ve tarikat ruhunu devlet düşmanlığından alan dini görünümlü örgütler, dini bozan, sahte din anlayışları getiren yeni din, mezhep, tarikat ve felsefi ekoller (kimi Budizm eksenli, kimi sapık Yahudi tarikatlarının yeni dirilişi olarak çıkan, yoga-moga ıvır zıvır tarikatlar) bunlara ilaveten fal, medyum, astroloji vs gibi iptila=boş işlerle uğraşmayı tutku haline getiren uğraşılar. İrtica, örgütlenmeler kapsamında ele alınmalıdır. Türkiye'de kimi Sabetayistlerin, Masonların, oryantalistlerin, batının ajanı lobicilerin ısrarla tahrik ettiği ve irtica ile mücadele konseptinde İslâm'ın hasar göreceği her türlü fikir ve telkin zararlı fikir akımları içinde mütalaa edilmelidir. Oryantalistlerin ısrarla vurguladığı irtica tanımı şudur: Batılılaşmaya karşı çıkan İslâmi-Milli kimliğini savunanları da kapsayan bir tariftir. Atatürk'ün ve Atatürkçülüğün esas tahrif edildiği nokta da budur. Biz batının uydusu olacaksak, manda veya kolonyal bir yapı geliştireceksek Kurtuluş Savaşı'na ne gerek vardı. Kaldı ki Atatürk, Onuncu Yıl Nutku'nda "Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkacağız" derken batılılaşmayı kastetmediği, batıyı aşma azim ve kararlılığını sergilediği kesindir. Türkiye, batının dışında medeniyet projesi olan ayrı bir güç merkezidir. Batıya benzeyerek batıyı aşamaz. Batıya benzemek, batının içinde asimile olarak bütün iddialarını kaybetmesine sebep olur ki bu düşünce Atatürkçü düşünce sistemine kesin kes aykırıdır. Atatürk'ün tasavvur ettiği Büyük Türkiye batıyı aşmış, dünyayı merkezden yöneten küresel güç merkezidir. AB projesi Türkiye'nin ufkunu daraltarak, Atatürk'ün öngördüğü vizyon ve hedefleri terk ederek kış uykusuna yatarken, kuyruğunu, kulağını kesmeyi hedeflemiş, ayakta uyutucu (küllah gitti kavga bitti) bir projedir. Bu projeyi bilinçli ve işbirlikçi mantıkla savunan herkes irticai faaliyet kapsamında değerlendirilmelidir. Bizce, Atatürk'ün temel görüşlerine ters düşen, batı ile işbirliği yapan dini ve din dışı her hareket irtica kapsamındadır. Bu işbirliğinin kapsamı ve içeriği de çok önemlidir. AB; "Güneydoğu'da reform yap, askeri çek, PKK'yı muhatap al, asker konuşmasın, ülkesine sahip çıkmasın" diyorsa sen de bunu alkışlıyorsan, sen de irticacısın. Bizce irticanın birinci anlamı milletin tarihsel duruşuna, milli mantığına aykırı ters kan verme ve ters telkinlerde bulunarak milli mücadele ruhunu zayıflatan her türlü fikir ve eylemlerdir. İrticanın ikinci anlamı batıyla veya doğuyla kendi ülkesi aleyhine işbirliği yapmaktır. (Kendi ülkesi lehine işbirliği ve birlikte çalışmak tabiki bu anlama gelmemektedir.) İrticanın üçüncü anlamı: Milli ve hakiki İslami tutumu bozmaya matuf dini ve felsefi akımlardır. İrticanın dördüncü anlamı: Dini anlayışını, ihanet fikrini meşrulaştıracak tevil edilmiş yorumlar yoluyla normalize etme faaliyetleridir. İrticaya karşı mücadele, ideolojik savaş konseptiyle olur ve öyle yapılmalıdır. Aksi taktirde başarı şansı imkânsızdır. İrticanın çıkar ve menfaat temelli bir kökü olduğu kesindir. Menfaati meşrulaştıran her fikir hareketi İslâmi=insani değildir. İrtica kapsamında mütalaa edilmelidir. İrtica ile mücadelede başarının birinci maddesi halka İslamı doğru şekilde ve kesin kes öğretmektir. İkinci maddesi toplumu menfaat gruplarının elinden kurtarmanın, devlet ve mantık dışı sosyal olgulardan korumanın yolu budur. Bugünkü çağdaş ideolojiler ve sapık tarikatllar o kadar hızlı yayılıyor ki kendi toplumunuzu korumak için arı kovanı etkisi yaratmaktan başka çareniz yoktur. Bu ise yanlış hedefe saldırarak her defasında İslâm'a vurarak olmaz. Düşünebiliyor musunuz, Amerika'da zuhur etmiş olan Mormon Tarikatı liderleri eşcinsel, çok karılı (Warren Jeffs adlı peygamber lideri) adamın 72 karısı var, ilginç olan babası öldüğünde 75 karısı varmış, bu kadınları kendi nikahına geçiriyor. Tarikat presiplerine göre dul kadınlar hemen evlenmek zorunda, kadının cennete gitmesi kocasını memnun etmesine bağlı. Tarikat lideri yanılmaz, şaşırmaz. Allah'ın vahy ettiği tanrısal bir kişi, Adamın yanlış konuşması, yanılması bile mümkün değil. Mormonlar Amerika'da öyle bir örgütlenmiş ki 50 bine yakın üyesi var (Arizona, Utah, Colorado ve çevresinde) korkunç para ve maddi kaynakları kontrol ediyorlar, çıkar ve menfaat eksenli bir şebeke kurmuşlar. Bütün bu sapık din ve tarikatlar hangi eksende gelişiyor? Geleneksel değerleri, aile değerlerinin modern topluma geçişle birlikte yıpranması, dini inançların zayıflaması sonucu oluşuyor. Bir takım Yoga, Budist tarikat şeflerinin de Türkiye'de cirit attığı düşünülürse toplum yapımızın bu tür irticaya karşı korunması için sağlam bir dini eğitim yapmamız gerektiği ortaya çıkmaktadır. On yıl önce uyuşturucunun Türkiye için tehdit olduğu söylendiğinde bir kısım yöneticiler toplum yapımızın sağlamlığından söz ederek tedbir almamak basiretsizliğini göstermişlerdi, bu gün gelinen nokta ortadadır. Batının sosyal yapıyı bozmaya yönelik istihbarat ve yıkıcı faaliyetlerinin bilinmeyen yönü kalmamıştır. Amerika'da Kızılderililer, Avusturalya'da Abarjunlar uyuşturucu, alkol ve fuhuşa alıştırılarak imha edilmişlerdir. Türkiye'nin dini alanda boşluk yaratması halinde Mormonlar, Bahailer, Budistler, Şintoistler, Misyonerler çekirge sürüsü gibi ülkemizi istila edeceklerdir. Bizce irtica ile mücadele İslam'ı kuvvetlendirerek, doğru öğreterek, menfaat gurubu cemaat ve tarikatlara tahsis edilen alanı daraltarak kazanılır. Toplumda irticaya karşı mücadelenin İslam'a karşı mücadeleymiş gibi algılanması halinde adamların ekmeğine yağ sürmüş olacağız. Topyekün milleti onların saflarına itmiş olacağız. Bizce irticaya karşı mücadele devletin tespit ettiği bir pozitif konsept çerçevesinde, doğru bir din anlayışını ve dini mantığı istisnasız bütün fertlerimize vermekle kazanılabilir. Onun dışındaki her çaba, devlet aklının parçalanması, toplumun değişik zamanlarda ortaya çıkacak menfaat eksenli din ve tarikat gruplarının eline düşmesine sebep olur.