Geçtiğimiz hafta, gazetelerde 2 vefat yer aldı. Birincisi Gazeteci-Yazar Sn. Behiç Kılıç idi. Behiç Bey, sivri dilli, düşündüğünü, inandığını dobra dobra söyleyen ve yazan, açık yürekli, cesur bir yazardı. Kendisi ile TV programcısı Mete Alpman’ın tertiplediği, birkaç TV programında, birlikte olmanın ve basında yazılarını takip etmenin dışında, herhangi bir tanışıklığımız ve dostluğumuz olmamıştır. Behiç Bey, aklımda, daima, sözünü esirgemeyen, vatanını milletini seven, Atatürk ilke ve inkılâplarına sımsıkı bağlı bir yazar olarak kalacaktır. Maalesef, vefatı, gazeteci arkadaşlarından da, fazla ilgi görmedi. Sessiz sedasız gitti… Oysa, Basın ve Medya dünyasında hatırlanması gerekilen bir isimdi. Diğer kayıp ise, Sn. Nuri Yaman’dır. Nuri Bey bir Mülkiyeliydi. Uzun yıllar, Mülki İdare Amiri olarak, kaymakamlık ve vali muavinliği yapmıştı. Muhtemelen bizler gibi, Mülkiyenin çok zor giriş imtihanlarını kazanarak, Mülkiyeli olmuştu. Mülkiyede, kendisine üst sınıflar tarafından, Mülkiyelilik ruhu, Mülkiye ocağının vasıfları, Mülkiyeli kimdir ve nasıl hareket eder konuları anlatılmış, kafasına işlenmişti. Hiçbir ayrım görmeden, Mülkiyeye girmiş, Mülkiyenin üstün eğitimini almış, Mülkiye yatakhanelerinde, Türkiye’nin dört bir tarafından gelen, Mülkiyeli kardeşleri ile beraber kalmış, aynı yemekhanede yemek yemiş, Mülkiyenin özelliklerini ve güzelliklerini, anılarını, belki de aşklarını yaşamış ve mezun olmuştu. Mezuniyetini müteakip, Mülki İdare Amiri olmayı tercih etmiş, İçişleri Bakanlığında önce Maiyet Memuru olarak göreve başlamış ve kendisine, kaymakam olarak arkasında Atatürk’ün fotoğrafı ve Türk Bayrağı olan Kaymakamlık Makamı teslim edilmiştir. Eminim ki, Mülkiye’de, kendisine verilen ülkü ve düşüncelerle Türkiye ve Türk topraklarına Mülki İdare Amiri olarak, hizmet aşkı ile önemli hizmetlerde ve katkılarda bulunmuştur. O, her Mülkiyeli gibi, Türk vatanının, en mükemmel ve en iyi olması ilkesinin temsilcisi olmuştur. Defaatle ifade ettiğim gibi, Mülkiyeye girişte, Mülkiyede ve Mülki İdareye girişte en ufak bir ayrım ve farklılık görmemiştir. Zira, biz, Doğulu, Batılı, Trakyalı, Karadenizli, Güney Doğulu, İstanbullu, Diyarbakırlı, her nereli olursa olsun, arkadaşlarımızla hiçbir farkımız yoktu. Hiç şüphem yoktur ki, Mülki idare Amiri Sn. Yaman, Mülkiye’de “Ey Vatan, gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz” olarak başlayan Mülkiye marşını ve İstiklal Marşını katıla katıla, heyecanla arkadaşları ile söylemiştir. Aldığı nitelikli Mülkiye eğitimi, ona siyaset yolunu da açmış ve TBMM çatısı altında, Milletvekili olarak görev yapmıştır. Mülkiye eğitiminin, Mülki İdare Amiri Temsilcisi olmanın ağırbaşlılığı ve saygı telkin eden duruşu ile, partisinde kriz zamanı, tıpkı Hikmet Çetin’e atfedilen, Hikmet Ağabey formülü gibi, Nuri Ağabey formülü ile, Genel Başkanlık yapmıştır. Ben kendisini tanımadım, konuşmadım, ancak, gruptaki saygılı, ağırbaşlı, hareketleri dikkatimi çekmişti. Bir Mülkiyeli olan Nuri Bey’in, Türk vatanının bölünmez bütünlüğünü, bozacak bir inançta olacağını düşünmek bile istemem! Esasen, son seçimlerde aday olmayarak siyaseti bırakmış, sessiz sedasız Çeşme’de tatil yaparken, hayata veda etmiştir. Herkes gibi, Mülkiye sıralarında, Mülki idarede, hiçbir ayrı ve gayrı olmadan, kardeşçe yaşayan, Türkiye’nin, hangi bölgesinden gelirse gelsin, birbirini kardeş bilen, herkesçe bilinen Mülkiyelilik bağını taşıyan, bu vatana Mülki İdare Amiri olarak hizmet etmek suretiyle, borcunu ödeyen Nuri Yaman gibi, insanları düşünerek, bugün geldiğimiz bölücü noktayı ve kardeş kavgasına giderek dönüşen hareketleri, PKK terörünü esefle kınıyorum. Verilen Şehitlerimizi tazimle anıyorum. Gerek, Sn. Behiç Kılıç’a ve gerekse Mülkiyeli Sn. Nuri Yaman’a Tanrıdan rahmet diliyorum.