“Seyahat ediniz, sağlık bulunuz” meâlindeki hadis-i Şerif’in mâsadakına uygun olarak, zaman zaman kısa müddetli seyahatlere çıkıyoruz. Bu seyahatlerde şahid olduğumuz, zaman zaman bizleri memnun eden, zaman zaman da kahreden mes’elelerle karşılaşıyoruz. Bir yakınımızın kısa süreli askerlik vazifesi için gittiği Akseki’ye gittik. Beyşehir-Seydişehir-Akseki-Antalya yolunu ta’kip ettik. Yıllardır, trafiğe açık, günde yüzlerce, binlerce vasıta’nın Seyr-ü Sefer halinde olduğu bu yolları ilk def’a kullanıyorduk. Batı Toros’ların Küpe Dağları serisi, deniz seviyesinden yaklaşık ikibin metre yükseklikteki Alaca Bel aşılmış, yüksek dağlar, derin vâdiler birer birer geçilmiş, tamamına yakını, çift, duble yol olarak insanımızın hizmetine sunulmuştur. Seydişehir’in eteklerine kurulduğu, Küpe Dağı’nın zirvesinde bulunan eski Keçili Köyü, artık Maden Köyü’dür. Bilindiği gibi, memleketimizin rezerv’i yüzyıllarca devam edecek zenginliğe sâhip, en önemli maden’lerinden alüminyum madeni buradadır. Konya-Seydişehir-Akseki-Antalya yolu açılmadan önce, Orta Anadolu’yu, Antalya’ya bağlayan en kısa yol, Konya-Beyşehir-Cevizli-Akseki-Antalya yoluydu. Bu yolda, en meşakkatli yer, halkın İREZE Beli dediği yerdi. Bu bel keskin zikzaklarla aşılıyordu. Bilhassa kış aylarında, odun ve kereste taşıyan kamyon sürücüleri, kar’ların kapattığı zikzakları farkedemeyince, uçurumun kenarında zar-zor kamyonu durduruyor, yolun bu noktada bittiğini sanıyordu. İşte bu yol da şimdi ıslah ediliyor, bir taraftan, Beyşehir-Cevizli-Akseki istikâmetine diğer taraftan Akseki-Cevizli-Beyşehir istikâmetine doğru yolun genişletilmesi ve ıslahı çalışmaları karayolları tarafından hızla devam ettirilmektedir. Şu anda, Konya-Seydişehir-Akseki-Antalya yolundan başka, Beyşehir-Cevizli-Akseki-Antalya, Antalya-Akseki-İbradı-Gembos-Derebucak-Beyşehir yolları da Orta Anadolu’yu, turizm’in başkenti Akdeniz’in en önemli kenti Antalya’ya bağlayan alternatif yollar’dır. Orta Anadolu’yu Antalya’ya, Antalya’yı Orta Anadolu’ya bağlayan en kısa ve en sağlıklı yol, şüphesiz Konya-Beyşehir-Derebucak Gembos yoludur. Bu güzergah, aslında 1950’li yıllarda plânlanmış, harita çizilmiş, önemli geçiş noktaları, kavşaklar beyaz kireçle işaretlenmişti. Fakat araya 27 Mayıs 1960 İhtilâli girmiş, memleketimizdeki pek çok yatırım gibi bu yatırım da akim kalmıştı. 1965’ten sonra başlayan kalkınma hamlesinde bu yol hep plânlardaydı. Fakat, 1965-1971 yılları arasında ve daha sonra kısa sürelerle de olsa Başbakanlık yapan Süleyman Demirel’in ihmaline uğrayarak, maalesef bu yıllara kadar gecikmiştir. Demirel, Ankara-Eskişehir-İzmir güzergahı (Nato Yolu) tamamen işlerlik kazandıktan sonra, iyice kenarda köşede kalan Isparta’yı şenlendirmek için, Orta Anadolu’yu Antalya’ya bağlayan yolu, Konya-Beyşehir-Gembos-Antalya yolundan yaklaşık 200 km. daha uzun olmasına rağmen, Isparta’ya kaydırmış, yıllar yılı Gembos güzergahına mani olmuştur. Devlet Su İşleri’nin eski Genel Müdürü, yıllar yılı, Devlet Su İşlerinden elini eteğini çekmeyen Demirel, plân’da olmasına rağmen, yıllarca Derebucak Barajını geciktirdi. Ak Parti iktidarları döneminde, Derebucak-Yılmaz Muslu Barajı hızla bitirilmiş, bir taraftan Kaşıkçıbeli tünelleriyle Beyşehir Gölüne cansuyu verilmiş, diğer taraftan Gembos ovası sulu tarım’a hazır hale getirilmiştir. Şimdi de, Konya’lıların, Konya’nın, Beyşehir’lilerin, Beyşehir’in, en az bir yüz yıllık rüya’ları gerçek olmak üzeredir. Bir taraftan Konya-Beyşehir arası bölünmüş-duble yol çalışmaları devam ederken, diğer taraftan Beyşehir-Derebucak arası, istimlâk çalışmaları ve yol inşaatı devam etmektedir. Çok kısa bir görüşme yaptığımız Konya Valisi, “Beyşehir’in Beyşehir’lilerin asırlık rüyasını en geç 2014’lere kadar tamamlamaya çalışıyoruz,” demiştir. Bu yol tamamlandığında, Orta Anadolu-Antalya arası önemli ölçüde kısalacak, Ekim ayından i’tibâren Mayıs ayına kadar, zaman zaman kar, tipi ve buzlanma nedeniyle geçit vermeyen Seydişehir-Akseki arası trafik hiç aksamayacak, Orta Anadolu-Antalya yolcuları, dünya’nın en egzotik ovasında ve Demirazık dağlarını aşarak tabiî güzelliklerin harman olduğu bir güzergah’ta yolculuk etmenin zevkini tadacaklardır. Yol tamamlandığında, Konya-Beyşehir arası bile takriben 15 km. kısalacaktır. Viraj’lar düzelecek. Altınapa Barajı viyadükle geçilecek, yollar düz ve virajsız olacağı içinde km.’lerin kısalmasından çok hız avantajı ile daha da kısalacaktır. Bu seyahat esnasında, devletimizin gücünü bir daha görmekle gururlandım. “Kuş uçmaz, kervan geçmez” yerlere, ovalar gibi bölünmüş-duble yollar inşa edilmiş geçilmez dağlar, 2000 metre irtifalı belenler geçilmiş, düz asfalt yollar haline getirilmiştir. Yüksekler’de uçan kartalların bile cesaret edemeyeceği yüce dağların tepelerinden, karanlık derin vadilerin içerisinden elektrik iletim hatları geçirilmiş, yüksek direkler dikilmiştir. Bu hatları ilk önce inşa eden, şimdi de sürekli bakımlarında vazife gören kahramanların önünde saygıyla eğilmek gerekiyor. Günümüzde, dağ köylerinde, mezralarda, deniz seviyesinden üç-dört bin metrelik irtifalarda, maden ocaklarında, mermer ocaklarında ışık varsa, buralarda tv seyrediliyorsa, bu kahramanlara borçluyuz... Seyahat sırasında, bizleri en fazla üzen, kahreden, sıkıntıya sokan, anız yakılması olmuştur. Zaman hasad zamanı olduğu için, geçtiğimiz bütün ovalarda, Beyşehir Ovası, Beyşehir Seydişehir arası, Konya-Seydişehir arası, hemen hemen her yerde maalesef anız yangınlarıyla karşılaştık. Yıllar önceydi, ismi sık sık değiştiği için kısaca Tarım Bakanlığı diyelim, Tarım Bakanlığı’na şahsiyet kazandıran, Konya eski milletvekillerinden ve Tarım eski Bakanlarından, Merhûm Bahri Dağdaş’ı hasretle, hürmetle yâd etmek isterim. Tarım Bakanlığı birimlerinde, “Anız yakan, yanar” diye bir pankart görmüştüm, iyi ve hoş, “Bakanlık bu mes’eleye böylesine bakarsa, mutlakâ bundan sonra anız yangınlarına son verilir,” diye düşünmüştüm. Maalesef, yanılmışız... Vali’lerin, kaymakamların, jandarma komutanlarının, il ve ilçe tarım müdürlerinin gözleri önünde anız yakımları bütün hızıyla devam ediyor, fakat müdahale eden yok... Gerçekten, anız yakan’lar, yanarcasına, ibret-i müessire olacak cezalara çarptırılmazsa, bu cinayetlerine devam edeceklerdir. Anız yangınları, tarıma elverişli tarlalara pek çok yönden zarar verdiği gibi, tabiî katliâm’lara da sebebiyet vermektedir. Toprakta yaşamakta olan sürüngenler, börtü-böçekler, fahir olarak tarlayı sürekli nadas halinde tutan köstepekler, tarla fâreleri zâlimâne bir şekilde yakılarak yok ediliyor, Allah’ın koyduğu nizam üzere denge bozuluyor. Anız yangınları tarla sınırlarındaki yeşillikleri tahrip ediyor, sınırlardaki meyve ve gölge ağaçlarının kavrulmalarına, netice olarak kurumalarına sebep oluyor. Ayrıca, anız yangınları, gökyüzünde müthiş bir hava kirliliğine de sebep oluyor, kilometrelerce uzaklara kirlilik sirayet ediyor. Meselâ, Beyşehir Ovası’nda 20 kilometre mesafede bile yakılan bir anız’ın külleri şehre ulaşmakta, dünyanın en büyük tatlı su kaynaklarından birisi olan Beyşehir Gölü’nün de kirlenmesine sebebiyet vermektedir. Anız Yangınları mevzu’unda, Konya Vali’sini, Beyşehir Kaymakamını, il ve ilçe Tarım Müdür’lerini vazifeye da’vet ediyorum...