İLİM YAYMA CEMİ’YYETİ VE İMAM HATİP MEKTEP’LERİ!...
İlim Yayma Cemi’iyyeti, Merhum. Celâleddin Ökten ve 68 arkadaşı tarafından, 11 Ekim 1951 tarihinde, İstanbul Sirkeci’de, Nur Han’da bulunan, Merhum, Avukat, Vehbi Çıkrıkçı’nın mütev âzî, Avukatlık Bürosunda kurulmuştur. Kuruluş masraflarını, Merhum, Konyalı, Mustafa Doğanbey karşılamıştır. İlim Yayma Cemiyeti’nin kuruluşu sırasında, Kurucu’lar, Süleyman Efendi Hazret’lerinin müntesiplerine de kurucu’lar arasında olmaları için teklif’de bulunmuşlar, Süleyman Efendi Hazret’lerine sorduklarında, kendilerine izin vermiştir. Bizzat, kendileri olmasa da en yakınları, İlim Yayma Cemi’yyeti’nini kurucuları ve üye’lerdi arasına katılmışlardır.Bütün hazırlıkları, İlim Yayma Cemi’yyeti’nin kuruluşundan önce yapıldığı için, İstanbul’da ilk İmam- Hatiep Mektebi, 17 Ekim 1951 tarihinde, İstanbul- Fatih, Vefa’da, Vefa Lisesi’nin karşısındaki bina’da açılmıştır.
İlim Yayma Cemi’yyeti’nin Kurucu’ları, Süleyman Efendi Hazret’lerine, İmam-Hatip Mektep’lerine muzâhir olmasını, vakti müsaid ve sağlığı elverirse, Tedris Hey’eti arasında bulunmasını rica ettiler. İlim Yayşma Cemi’yyeti’nin Kurucu’ları İmam-Hatip Mektep’lerine çok büyük bir ümid ile sarıldılar. Oh! Dediler,” Medrese’lerin, “ Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutabâ,”’nın kapatılması ve Maarif Nezâreti’ne devr’ediilmesinden, 27 yıl sonra, yeniden, İmam- Mektepleri açılıyor,” diye,coşkulu bir sevinç içerisindeydiler.
Süleyman Efendi Hazret’leri, Basiretiyle,Eşsiz , öngörü ve tasarrufuyla, çok ilerileri, bugünleri görmüş, başta İlim Yayma Cemi’yyeti Kurucu’ları olmak üzere, bütün Efkâr-ı Umûmieyye’yi, ikaz etmişti.
“ Efendi’ler! Size sunulan, aldatıcı, köpükleştirilmiş, pembe bir Elma Şekiri’dir. Sakın aldeanmayınız! Mahmud Esa’d Bozkurt’ların, Hasan Âlî Yücel’lerin, İsmail Hakkı Tonguç’ların, dizayn ettiği, Kâinât’ın, insanların yaratılışını bile inkar eden, Darvinizm’i esas alan Amib’lerden maymuna, maymundan insana tekâmül saçmalığını, dalaletini esas alan bir eğitim sisteminde ve bu sistemi benimsemiş bir Bakanlığın kontrolünde, asla ve kat’â, din adamı, İmam- Hatip, Kur’ân Kursu muallimi, müftü, vaiz yetişmez, bırakınız, din adamı, hademe-i Hayratı, gerçek ma’a’da, bir müslüman da yetişmez...” buyurmuştu.
Türkiye’de, ilk, İmam-Hatip Mektebi İstanbul’da açıldı. İlim Yayma Cemiyye’eti’nin muzaharetiyle, Sakarya gibi İstanbul’a komşu ba’zı , illerde de açıldı . Konya gibi, mütedeyyin ve muhafazakâr Anadolu illerinde de İmam- Hatip Mektep’leri açıldı.
Yeni yeni, açılan İmam- Hatip Mektep’lerine,Merhum, Celâleddin Ökten gibi, nadir, ehil öğretmenlerin yanında, kasıd’lı olarak, daha ziyade, Köy Enstitü’lerinde, kız-erkek Komin eğitimi almış,ateist,darvinist, inkârcı öğretmenler ta’yin edilmişlerdir. Hattâ, daha da trajikomiği, Köy Enstitü’lerinden veya Öğdetmen Okullarından yeni me’zun 21-22 yaşlarında kız öğretmenleri, bu mektep’lere, Meslek dersi hocası, Fıkıh Öğretmeni olarak ta’yin ettiler.
İmam- Hatip Mektep’leri ilk açıldıklarında, İlkokul Me’zunu olma şartı vardı, fakat yaş sınırı yoktu. 20-25, hatta, 30-40 yaşlarındakiler bile kayıd yaptırabiliyonrlardı. Düşünebiliyor musunuz? 21 yaşında,Köy Enstitü’nden ya da Öğretmen Okulu(ndan yen me’zun bu kızcağız, Merhum, Ahmed Hamdi Akseki’nin,” Din Ders’leri,” adındaki Kitabından ta’kip ile, “ Gusl’ü,” = Boy abdestini anlatacak,” Cünüb olan birisinin “Gusl’etmesi,=Boy abdesti alması farz’dır, mutlaka yıkınması icab eder,” diyecek. Ders’de bulunan yaşı ilerlemiş hınzır bir talebe,” Hocam,”Nasıl cünüp olunur? Diye, sorarsa,bu kızcağızın düştüğü durumu düşünebiliyor musunuz?
Yıllar yılları kovaladı,İmam- Hatip Mektep’lerinin sayıları arttı. Kemmiyetin artışına rağmen, keyfiyyete bir değişiklik olmadı, hatta, daha da gerileri. Bu mektepler ilk açıldığı yıllarda göstermelik olarak ta’yin edilen ehil öğretmenler, ya emekliliğe ayrıldılar, ya da istifa ettiler. Sahne bütünüyle, ataist, inkarcı deist öğretmenlere kaldı.
1951’den, 16 Eylül 1959 tarihine kadar, İlim Yayma Cemi’yyeti’nin İdare Hey’eti Aza’ları, her bayram aksatmadan, Süleyman Efendi Hazret’lerini, Çamlıca- Kısıklı’da bulunan Ziyarethane’de ziyareat ederlerdi. Bu ziyaretler esnasında,” Efendim, Siz çok haklı çıoktınız. Çocuklarımıza Mektep’de hiçbir şey öğretilmiyor, Orta kısmı bitirip, Lise kısmına geçenler bile Kur’an-ı Kerimi yüzünden doğru-dürüst okuyamıyor, namaz surelernini ibile ezbere okuyamıyorlar.Bu çocukların çoğu Anadolu’dan geldilier. Geldiklerinde,ailelerinin verdiği eğitim ve ahlak ile beş vakit namazlarını kılıyordular. Artık, namaz kılmıyorlar, fırsat buldukça sinemaya gidiyorlar, sigara içmeye başladılar. Ne olursunuz, hiç değilse, Yurtları size teslim edelim,Sizin Kurs’larınızdaki talebe gibi yetişsinler.
Süleyman Efendi Hazretleri,” Efendiler! Kusura bakmayınız,Ben kendi işime bakayım, sizler de kendi işinize bakınız. Gündüzleri akşama kadar, inkârcı öğretmenler tarnafından zehirlenen, Mektep saatleri dışında başıboş bütün tehlikelere ma’ruz bu çocukları biz nasıl terbiye edebilriz? Buyururlardı.