ALİ DAYI, NÎCE SIR’LARA VE TASARRUFLARA VAKIF İDİ!...
Merhum, Ali Dayyı,( Ali Yılmaz), gündüz’leri Çamlıca Tepesuinden aşağılara iner, Kısıklı’da esnaf ile, zaman zaman, Ümraniye’ye, zaman zaman da Anadolu yakasına geçer, Kasımpaşa Büyük Piyale Paşa ve Zeytinburnu Taşcami’i Kur’ân Kurs’larına uğrar buralarda talebe ve hoca’larla görüşürdü. Fakat, geceleri, bir nöbetçi amiri sadakatiyle, mutlaka, Çamlıca Tepesi’ndeki nöbet yerine, gecekondu’suna dönerdi.
Ben, Kısıklı Ziyarethane’de kaldığım günler, Ali Dayı, “ Mustafa, bu gece benimmisafirim olurmusun? Dediğinde, tabi’î ki, Ali Dayı benim için sizinle olmak, Siçin misafiriniz olmak şereftir,” derdi.Hemen hazırlıklara başlardık, bir gecelik meşe odunu, Kısıklı’daki esnaf dolaşılır, kasap amca’dan kemikler,- ki, o yıllarda kemikler ticârî olarak değerlendirelemediği için kasaplar çöpe atardılar,- Ali Dayı Kasap amcaya tenbihler, kasap amca biriktirridi., Muhallebici Nuri Amca, artıkları hazırlar, Bakkal Nihat Amca vadesi dolmuş, çöpe ataccağı gıda maddelerini ayırırdı.. 5 Litrelik Cam damacana Vakıf Taşdelen suyu, Abdest ve kullanım için Kısıklı, Abdullahağa Cami’i’nin yanındaki çeşmeden doldurduğumuz plâstik bidon, her ikimiz gücümüz vus’atında yüklenir, Çamlıca Tepesi’ne tırmanırdık, Giderken, her çam ağacının arkasından bir çakal karşımıza çıkardı. Ne de olsa burası “ Çakal Dağı,” idi. Ali Dayı, herbir çakal ile sanki lisan-ı hal ile konuşuyordu.” Gel Bakalım! Sen çok mu acıktın? Al sana nasibin,” der,kûfe’de bulunan yiyeceklerden bir parça verirdi.Tepeye tırmanıncaya kadar kûfe’de, çakallar için ayrılan hiçbir şey kalmazdı. Yükümüz hafiflemiş olarak tırmanmaya devcam eder, nihâyet, Ali Dayı’nın gecekondusu’na ulaşırdık.
Gecekondu’da, elektrik yok, şişeli gaz lambasıyla aydınlatıyoruz, Su yok, Kısıklı’dan getirdiğimiz suyu içiyor, abdest alıyor, ellerimizi yıkıyoruz. Kibritle gaz lambasini yaktık, kısıklı’dan getirdiğimiztalaş ve kınrıntılarla soıbayı tutuşdurduk,Çamlıca Teipesi,İstanbul’un aşağı semtlerinhe göre yaz sıcaklıklarında 5-6 derece serin, kış aylarında ise, yine 5-6 derece daha soğuk. Gecekohdu’da herhangi bir izolasyon yok, sanki, İstanbul’un rüzgarları buradan taksim ediliyor.
Sık sık, tekrarladığım suali bir kerre daha soruyorum. Niçin, niçin? Kısıklı’da devrinegöre bütün konforu haiz, Ziyarethane dururken niçin buradasın?
Gecelerboyu, İmbikten damıtırcasına, Teke’Den süt sağarcasına ısrarlı sorularım, hep on’dan, onun Hazreati Üstaz’ımızdaün öğrendiği esrar’dan, şahid’lik ettiği, tecelli ve tasarruflardan bir şeyler öğnebilmek...
Muhtelif sebeblerle, Allaeh’ın velâlyeti’ni setrettiği velî’ler,yalın hakîkatleri ma’nevî ve ruhânî vazifelerini, lat”if, latîfe’lerle ifade ederler. Ali Dayı da, zaman zaman, benim “ Niçin,”lerime latîfe yollu cevablar verirdi.” Ben burada nöbetteyim, Karadeniz’den,Boğaza’ Rus Gemilerinin girmesine izin vermemek için, burada nöbetteyim.” “ Kostantıniyye elbette birgün feth’olunacaktır. Onu Feth’eden Emîr ( Kuman’dan) ne güzel Emîr, onun askeri de ne güzel askerler,” mu’cizevî müjde ile tebşîr olunan, artık, ebed-müddet bir İslâm Diyarı olan, İstanbul’u boş mu zannediyorsun? Elbette, İstanbul’u , “Dahil-İ Sûr, Haric-i Sur,” koruyucular, Ricâl-i Ma’neviyye, Ruhânî’ler vardır. Boğaz’ın, Rumeli ve Anadolu her iki yakasında danöbetçiiler, Ricâl-i Ma’neviyye, Ruhânî’ler, Ni’me’l- Ceyş şehid’leri nöbettedirler.
Herbir asırda, hayatta olan velî’lerin, ya da ebediyyete intikal etmiş bulunan Ruhânî’lerin ve Ricâl-i Ma’niviyye’nin hareketleri, Sahib-i Zaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid’in tasarrufuna tabi’dir. Ali Dayı, dokuz yıl ma’iyyetinden hiç ayrılmadığı, nice, nice tasarrufuna şahid’lik ettiği, Sahib-i Zaman tarafından vazifelendirilmiş olmalı ki bu vazifesini de Çamlıca Tepesine bir gecekondu kondurarak setretmiştir.Yoksa maksadı, arazî sahiplenmek, inşaat kurmak, mülkler sahibi olmak değildir. Eğer ööyle olsaydı, yakın arkadaşları, Hacı Ahmed Kaplan, Hacı Kaptan, Merhum, Ahmed Kulokur gibi düzlük bir yerde, meselâ, Ümraniye’de, geniş bir arazî çevirebilirdi.