KÜLLİYEN YALAN, İFTİRA VE BUHTAN!...
Son günlerde, Sosyal Medya mecralarında, Hazreti Üstazımızın, resmi, Kabr-i Şerif’lerinin resmi vev Türk Bayrağı Logosu konularak, “ SÜLEYMANLILAR,” imzalı,” KAMUOYU DUYURUSU,” adı altında,akıl tutulmasını gösteren bir hezeyannnâme yayıhlanmıştır.
“ Feriha Ferhan Denizolgun, Baba adı: Hasan, ana adı: Emine. Süleyman Hilmi Tunahan’ın kanından, nesebihden öz kızı olduğu söylenen, F.Ferhan Denizolgun, S.H.T. Hazret’lerinin öz kızı olsaydı, Baba adı, Süleyman Hilmi Ana adı, Hafiza olmaz mıydı? Öz kızı olmadığı için 65 yıldır, Milletimizi ve talebelerini uyutup aldattılar... İşte bu gerçeik ve öz olmayan torunlar cemaati Vatan hainlerine VE İslâm düşmanlarına hizmet eder hale getirdiler. Binaenaleyh, Ümmeti ve Milletimizi Cemaatimizden nefret eder hâle getirmişlerdir. Süleymanlılar,Saygılarımızla...”
Esas cevaplara geçmeden önce, Kimdir, bu Süleymanlılar? Bu şen’î iftira ve buhtanı uyduracak kadar cehl cesaretine sahip bu şartlatanlar, açıkca hüvviyetlerini de ortaya koysaydılar da boylarını görseydik
Her şeyden evvel, tebarüz ettirmek isterimki, “ Süleymancı, Sülymancılar,” yaftası, Nezîh Camia’mıza din düşmanları, ehl-i sünnet düşmanları tarafından yapıştırılmaya çalışılmıştır. “Süleymanlı, Süleymanlılar,” yaftası ise, güya,” Süleymancılar,” yaftasına bir reaksiyon olarak, Cemaatimiz içerisinden bir takım, süfehâ, Merhum, Beyağabey’in ta’biriyle, ba’zı tevâkuşlar tarafından söylenmiştir. Asla kabul edilebilir değildir; Ayol, ”Süleyman,” Hâşâ! satılır,alınır, bir meta’, bir eşeya değildir,ki, Peynirci, Zeytinci, gibi , “ Süleymancı,” denilsin, ya da, “ Süleyman,” Kalpak, maşlah gibi bir nesnemidir,ki, “ Kalpakıl, kalpaklılar, Maşlahlı, maşlahlılar, gibi, Süleymanlılar, denilsin. Here iki yaftayı da şiddetle ve nefretle reddediyoruz. Bizler, Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Efenid Hazret’lerinin hakîkî, talebe ve müntesipleri, ne “ Süleymancı’yız, ne de “ Süleymanlı”’yızdır.
Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazret’lerinin talebe’sinden ve müntesip’lerinden olmak, Allah’a kul, Peygamber’e ümmet olmaktan sonra, şereflerin en büyüğüdür. Onun için, her zaman ve zeminde, göğsümüzü gere gere, hep, “ Süleyman Hilmi Tunahan(k.s.) Efendi Hazret’lerinin “ Talebe’lerindenim, talebelerindeniz, müntesibiyim, müntesiplerindeniz,” diyoruz, demeye de devam edeceğiz. Hiçbir güç, hiçbir yalan, iftira ve buhtan, hiçbir kîl-ü kâl, Süleyman Efendi Hazret’lerinin ve onun hakîkî, talebe ve müntesbinin i’tibarını zedeleyemez, i’tibarına en küçük bir halel getiremez.
Bir başka şarlatan, kendisini tavsî için kelime bulamıyorum, daha da ileri giderek, Sosyam Medya mecralarında neşrettiği bir video’da daha da ileri hezeyanlarla ortaya çıkmıştır. Bu erzel, Süleeyman Efendi Hazret’lerinin iki kızının da öz kızları omlmadığını, evlatlık oldukları, hezeyanını, iftira ve buhtanın yaveleştir.
Neresini tashih edelim; Evvel zaman içinde, bir Ramazan ayında, cerre çıkan iki molla’nın yolları bir köyde kesişir, Köyün imamı molla’lardan birisine, Cum’a namazından önce va’az etmesini, diğerinin de hutbe okumusını söyler. Molla, kürsü’de, “ Hazreti Musa, Hazreti İsa’yı tam kurban olarak kesmek üzereyken, Azrail, cennetten getirdiği, bir teke ile semada göründü. Teke kurban olarak kesildi ve Hazreti İsa kurban olmaktan kurtuldu,” demiş.. Hutbe okumaka için bekleyen, diğer molla,” Hayır! Söylediklerinin hiç birisi doğru değil,” diye haykırmış, imam ve cemaat, “ Molla! Haydi, mola’nın hatalarını düzeltiver,” demişler. Molla, “söylenenlerin tamamı, hata! Ben hangi birisini düzelteyim,” “ bir kerre, Hazreti Musa değil, Hazreti İbrahim, Hazreti İsa değil, Hazreti İsmail, gelen melek, Azrail değil, Cebrail, cennetten getirdiği teke değil, koç idi,” demiş.
Siz kimsiniz, Yolumuzda, Nezih Camia’mızın geçmişinde ve günümüzde müktesebatınız nicedir? Sözümona, Camia’mızın ve bu nezih Cemaatin i’tibarını düşünmek, korumak ne zamandan beridir, size kaldı?
Hem, sonra, Camia’nın i’tibarını korumak ve kollamak, artık, hepsi ebediyyete intikal etmiş, haklarında söylenenlre, açıkca yalan, iftira ve buhtanlara cevap veremeyecek durumdaki, ehlibet hakkında, yalan, iftira ve buhtanları etrafa neşr’ederek mi olur. Tevessül ettiğiniz, yalan, iftira ve buhtanlar, yalnız, Feriha Ferhan Sultan Ablamıza, bir diğerinin tevessül ettiği gibi, Sultan Abla’larımızın her ikisine değil, aynı zamanda, Valide Sultanımıza ve Hazretimize de şamildir. Şer’î hükümler cari olsaydı, herbirinize, seksener sopa atılır, ebediyyen şahidliğiniz kabul edilmezdi. Bu Sütunun vüs’atı şimdilik bu kadarına yetişiyor. Bu şen’î, âdÎ, yalan, iftira ve buhtanlara kat’î CEVAP TEŞKİL EDEN Devletimizin Kurum’larından verilmiş resmî evrak ve belgeleri, asıl söylemek istediklerimizi, İnşâ Allah! Haftaya bu Sütunlarda bulacaksınız...