Ben Dünya Tiyatrolar Gününü “Gerçek Sanatçılar Günü” olarak değiştiriyorum. Kim gerçek sanatçıdır? Piyasada herkes kendine sanatçıyım lafını yakıştırıyor! Allah, ne ses, ne oyunculuk kabiliyeti vermemiş, ama sanatçı! Sanat evrenseldir. İcra edilen yeteneğin, tüm dünya kültür ortamında takdir görmesi, insanları etkilemesi, beğenilmesi esastır. 

Bir millet, bir ülke sanattan kopmuş ise, uygarlıktan nasibini almamış demektir. Yüce Atatürk, 10 Yıl Nutku’nda, “Yüksek bir insan cemiyeti olan, Türk Milletinin, tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek, on da yükselmektir.” demektedir. Türk Milleti, sanat ve kültür, dünya ile rekabet etmek, sanat ortamına, gerçek sanatçıları çıkarmak mecburiyetindedir. Yüce Atatürk, opera, bale, klasik müzik orkestralarının, tiyatronun kurulup, ilerlemesinde öncülük etmiş, sanatçıları desteklemiş, konserlere, performanslara, erkanı ile birlikte katılmıştır. Atatürk’ün “Efendiler, vali, mebus, bakan hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatçı olamazsınız, sanatçı olmak, Allah vergisi bir kabiliyettir, herkese de nasip olmaz.” sözleri manidardır.  

Bakınız, Devletin yüksek kademelerinde, sanat ve kültür ödülleri veriliyor. Dikkat ediyorum, davet edilenler genelde belli görüşe sahip kişiler! Sanatta ayrım yapılamaz, bir insanı sevmezsiniz, fikirlerini paylaşmayabilirsiniz, ancak, gerçek sanatçı ise, takdir etmek durumundasınız! Her yıl kutlanan, Dünya Tiyatrolar ve Sanat Günü’nde, ne yazık ki, ülkemiz son 20 yılda olması gereken, gelişmeleri başaramamıştır! Hemen şu hususun altını çizeyim. Bizim, opera, bale, klasik batı müziği, tiyatro, resim, heykel diğer güzel sanatlar sanatçılarımız, dünya çapındadır. Her ülke ile boy ölçüşebilirler, hatta onlardan ileridirler. Benim söylemek istediğim, destek, özlük hakları, sanat binaları, atmosferi alanlarında gereken desteği görememeleridir. 

Ben, her ilimizde devlet konservatuvarlarının açılmasını, yeni tiyatro, konser, opera binaları yapılmasını, Devlet Senfoni Orkestralarının kurulmasını, galeri ve müzelerin sayılarının arttırılmasını, en önemlisi de yüksek kademedeki, devlet görevlilerinin, bize ağır gelir demeden, Bayburt misali olmadan, tüm bu gerçek sanat performanslarını izlemeleridir. Tabiatıyla, sanata, kültüre, tüm güzel sanatlara aşina olmak, sevmek, sıkılmadan takip etmek, bir yetişme, görgü, bilgi sahibi olmak meselesidir. Ancak saygı göstermek, takdir etmek ayrı bir konudur. Bir resim sergisinde, tabloları izlemek, heykelleri incelemek, ayrı bir bilgi, kültürdür. 

Son yıllarda kurulan TRT2 sanat kanalını takdirle izliyorum. Örneğin Pazar günleri düzenlenen İstanbul, Adana, Antalya, Bursa, İzmir, Samsun, CSO’nin konserlerini zevkle izliyoruz, kendi kendime “İşte, Atatürk’ün çocukları” diyorum. (Ancak izleyenler, bestelerin icrası sırasında, partisyonlar arasında alkışlamamayı, bekleyip, parçanın sonunda diledikleri gibi alkışlamayı, “BIS” yapmayı hala öğrenemediler). 

Yukarıda ifade ettiğim gibi, bu gerçek sanatçıların, orkestra şeflerimizin yetişmesi için başka okular yerine(!!), devlet konservatuvarları açılmalıdır. Gene her vesile ile ifade ettiğim gibi, Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı’ndan ayrılarak, tek olmalı, başına da Talat Halman, İsmail Cem gibi kültürlü, bilgili insanlar getirilmelidir.