6 Şubat 2023 günü dünyada emsali görülmemiş biçimde, arka arkaya 7.7 ve 7.6 şiddetinde depremle sarsılan Türkiye’mizi acılar esir aldı. Çok sayıda yurttaşımızı kaybettik, yüz binin üzerinde de yaralımız var. Çok üzgünüz. Depremin, acıların yaşandığı günlerde “Arkadaşlar, ülkemizi millet tarafından seçilmiş, Cumhurbaşkanı ve TBMM, devlet görevlileri yönetiyor. Bakanlar, AFAD, AKUT, NGO’lar, gönüllüler, madenciler, hayatları pahasına canla, başla bir can daha kurtarmak için çırpınıyorlar. Onların hatırına, bugünlerde siyaset yapmayalım, haksız, uydurma eleştirilerde bulunmayalım, devlete güvenelim, eksiklikleri, hataları, bugünler bir ölçüde bitsin, o zaman yaparız” demiştim. 

Depremden bir süre geçti, bazı hususları konuşabiliriz. Depreme dirençli yeni konutlar yapılacak. Bu konutlar, mutlaka fay hattının uzağında inşa edilmeli, şehirler sağlam zeminlere taşınmalıdır. Sonra bu konutları kim yapacak? Daha önce yapılan, yıkılan konutları, binaları yapan müteahhitlerden uzak durmak gerek. Bu işin şakası yok. En ufak göz yumma, tavizin sonuçları ortada! Müteahhitler değil, bu binalara inşa ve iskan izin verenler, denetim firmaları, belediyeler, belediye başkanları da cezalandırılmalıdır. TCK’nun 81 ve 83 maddesine göre, taksirle, kasten insan öldürme suçu işlemişlerdir. İnsan hayatını düşünmeyen, sadece rant ve cep doldurmayı öne alan, çürük binalar yapan, malzemeden çalan, müteahhitlere, benim güvenim kalmadı!!

Kadirhas Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erinç Yeldan, bu ülkede son 20 yılda, inşaat ve konuta, yani müteahhitlere 750 milyar dolar ödendi. Ulaştırma ve altyapıya  175 milyar dolar ödendi. Diyanete de ödenen meblağ, yüksektir. Ancak, ülkenin geleceği, kaderi olan eğitime harcanan meblağ sadece 22 milyar dolardır. Bunun da önemli bölümü, dini eğitim, kurs ve binaları için harcandı. İnşaat sektörü, kolay yoldan köşeyi dönmenin yolu oldu. Gazeteciler bildiriyor; “Bölgede yeterli çadır, prefabrik ev yok”. Anlayamıyorum, Türkiye güçlü bir ülke, neden zamanında 3/5 milyon çadır yaptırıp, depolamıyorsunuz. Aslında artık çadırda barınmadan vazgeçilmeli! Devlet, AFAD, Kızılay, felaketlerden önce yüksek ve yeterli sayıda, demonte prefabrik/konteyner evleri hazırlamalı. Bakın insanlar günde en az bir defa, biyolojik olarak tuvalete çıkmak durumundadır. Bu doğal ihtiyaç bir türlü çözülemiyor!!! Su, elektrik temini şarttır. Bu bağlamda, özellikle İstanbul için her apartman yöneticisi, apartman nüfusuna yetecek sayıda, çadırı, temin edip, deprem ihtiyaç maddeleri ile birlikte saklamalı, bu husustan sorumlu tutulmalıdır. Deprem bölgesinde de görüldü. Prefabrik ev, çadır kuracak alan kalmamış, zira imara açılmış, toplanma yerleri yok olmuş, AVM, rezidanslar inşa edilmiş. İstanbul’da durum daha feci!!

Bakın, 1999 depreminde tüm mahalle halkı, biz, Selamiçişme’de, Meteoroloji Bahçesine sığınmıştık. Şimdi Allah aşkına gidin görün, bu yemyeşil alana her biri 50 katlı, 4 blok yapıldı, meteoroloji bahçesi yok edildi. Kim imar verdi, kim kazandı, hak ne kaybetti, araştırılsın! Yapı denetim şirketlerinin paralı cebe indirip, bol keseden sağlam raporu verdikleri konuşuluyor! Bunların üzerine gidilmelidir! Başta Prof. Dr. Celal Şengör, Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Ahmet Ercan olmak üzere bilim adamları, uzmanlar, İstanbul’un 7 şiddetinde, yıkıcı depreme yaklaşmakta olduğunu haykırıyorlar. Geçen 23 yılda, tedbirler yeterli değil! İstanbul başka yere benzemez, İstanbul giderse, Türkiye çöker. Tedbir alınmadı, bari kalan kısıtlı sürede, bir şeyler yapılsın. İstanbul 20 milyon nüfusu kaldırmıyor. İstanbul’a göç, yerleşim önlenmeli, sanayi Anadolu’ya taşınmalı, başta Suriyeliler olmak üzere, tüm yabancılar gönderilmelidir. İstanbul’da, rantsal dönüşüm yerine, ciddi, cep doldurmayan kentsel dönüşüme hız verilmeli, bunların dışında tüm inşaatlar durdurulmalı, artık inşaat izin verilmemelidir. Bu meyanda 1 milyon ev, Kanal İstanbul gibi hesapsız, kitapsız projelerden vazgeçilmelidir. 

Şimdi ciddi bir mesele var. Bize Atatürk’ün emaneti olan Hatay’ın nüfusu boşalıyor! Başta Suriyeliler olmak üzere, Afganlar vs. sığınmacılar yerleşiyor. Bu çok tehlikeli durumdur, Suriye’nin, Hatay üzerindeki iddiaları bilinmiyor!! Bu ilimizdeki, Suriyeliler gönderilmeli, yabancılara mülk satışı durdurulmalıdır. Yahu, artık anlayın! Bu millet Suriyelileri, Afganlıları istemiyor, 150 milyar dolar harcadık, deprem bölgesinde prefabrik ev bulamazken, onlara evler yaptık, yapıyoruz, yetti artık... Hatay’a derhal, kolordu seviyesinde, askeri birlikler yerleştirilmeli, yeni üniversiteler, okullar, devlet üretme çiftlikleri kurulmalıdır. (Tabiatıyla, yapılacak tüm binalar, depreme dayanıklı olmalı). Anlayamıyorum, hastaneler yıkılmış, afetlerde, hastaneler yıkılamaz, yıkılmamalı, en başta sağlık tesislerine ihtiyaç vardır. 

Gene depreme gelirsek, derhal bir “Afet/Deprem Bakanlığı” kurulmalı, bu bakanlığa geniş yetkiler, finansman temin edilmeli, şimdi olmayan, kaldırılan, Devlet Planlama Teşkilatı ile birlikte çalışması sağlanmalıdır. Bunu şunun için söylüyorum, planlamanın şakası yoktur, Türkiye için doğru olanı, önceliği olanı çekinmeden söyler, yaptırır, zaten DPT müsteşarları, her zaman Bakanlar üstü konumda olmuşlardır. Deprem bölgesinde görülen bir hadise de, evlerin, işyerlerinin soyulup, yağmalanmasıdır. Yakalananların sayısının 200’ü aşması, bunun münferit olmadığını gösteriyor. Bunu da yapanların, Suriyeli oldukları ifade ediliyor. 

Türkiye’de rezalet diyebileceğimiz hususta, “İmar Afları.” “Yani, bak sen çürük binalar yaptın, insanları ölüme mahkum ediyorsun, ama gel sen bana para ver, çürük binanı görmezden geleyim”. Affın anlamı budur. Bu deprem felaketi bana, Varto Depremi’nden sonra, Başbakan Demirel’in “Ölen insanlarımızı geri getiremeyiz, ancak Türkiye güçlü bir ülkedir, yıkılanların yerine en güzel şekilde, yenilerini yaparız.” Bu deprem de inanıyorum ki, Türkiye Devleti, en iyisini, mükemmelini yapacaktır. Devlete güvenmek mecburiyetindeyiz. 

PS: Andreas Fayı’nın tehdidi altında olan ABD’de, depremlerde yıkılmayan, sıkıştırılmış kereste ile kısa sürede inşa edilen, konforlu, güvenle yaşanılan evleri, deprem bölgeleri için düşünmek gerekir. Japonya’da da sık sık depremler oluyor, ancak kayıplar asgari düzeyde, onların teknolojisinden de yararlanmak gerek.