Ülkemizde, 6 Şubat 2023 tarihinde, 4.17’de Kahramanmaraş bölgesinde, 10 vilayetimizi sarsan 7.7 şiddetinde deprem meydana geldi. Bu depremi takiben 7 saat sonra, dünya jeoloji tarihinde ender görülen ikinci aynı büyüklükte deprem vuku buldu ve maalesef büyük tahribata, can kaybına yol açtı. Bu depremleri başta Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Celal Şengör olmak üzere birçok bilim adamı önceden söylediler. Türkiye’de,  depremler olup, insanlar ölünce acılar yaşanır, sonra her şey unutulur, ben İzmir depreminden sonra, “Gene Her şey Unutulacak” diye bir yazı yazmıştım, dediğim gibi oldu. 

Türkiye, bir deprem ülkesi! Bu tür felaketleri hep yaşıyoruz, ancak ders almıyoruz! Örneğin; Japonya’da her gün deprem oluyor, binaları, depreme dirençli biçimde yaptıklarından, fazla kayıp olmuyor! 6 Şubat 2023 tarihinde “Arkadaşlar, bu acı günlerde, milletçe birlik olmalıyız, bu nedenle, siyaset yok” diye defalarca haykırdım. Gerçekten, ülkemiz insanların, her şeyleriyle, yardım için koştu, seferber, tek yürek oldu. Arama-kurtarma ekipleri, NGO’lar, Türkiye’nin her köşesinden gönüllüler, arabasına gıda, giyim atanlar koşup, geldiler. AFAD, AKUT, AHBAP, Belediyeler, Kızılay, Madenciler, dış ülkelerden gelen yardım ekipleri, herkes bir can kurtarmak için, insanüstü gayret sarf ettiler. Devlet, mülki idare, Türk Silahlı Kuvvetleri, tüm imkanlarını seferber ettiler. Deprem sonrası gayretler, fedakarlıklar, çabalar, bozuk da olsa organizasyon, tamam! Peki bu çabayı, gayreti neden deprem olmadan göstermiyor, hata üzerine hata yapıyor, ders almıyoruz.  

İnanamıyorum! Hastane yıkılıyor, hastane en hassas tesis, oraya büyük ihtiyaç olacak, hastane yıkılmamalı! Deprem bitiyor ya! gene binalar çürük yapılıyor, malzemeden çalınıyor, müteahhit cebini dolduruyor, insan canının onun nezdinde hiç değeri yok, onun için önemli olan, rant sağlamak. Deprem inşaat yönetmelikleri uygulanmıyor, sadece müteahhit değil, işini bilen, ruhsat verenler, denetim yapanlar, hep birlikte köşeyi dönüyorlar. Adam, depremde yıkılmaz diye bina satıyor, ilk onlar yıkılıyor! Daha fecisi var! Adam çalıyor, binaları çürük yapıyor, imar affı çıkıyor. Yani “Sen binaları çürük yaptın, ilk depremde yıkılacak, insanlar ölecek, ama gel sen bana şu kadar para öde, ben seni hoş göreyim, insanlar ölürse ölsün” deniyor. İmar affının izahı budur. İmar affı çıkarmak, ihanettir, rezalettir, insanları öldürmeye zemin hazırlamaktır. Bunu  çıkarmakla öğünmek ise, söyleyecek kelime bulamıyorum. 

Anlayamadığım hususlar da var. Türkiye eksikliklere, iktisadi sıkıntılara rağmen, güçlü bir ülke, deprem gerçeği varken, neden özellikle deprem tehlikesi olan vilayetlerde, yeteri kadar, prefabrik ev, çadır stoklanmıyor, kardeşim 1 milyon, deprem evini, çadırı, battaniyeyi vs.yi hazır tut, her şeye para buluyorsun. Suriyelileri, Afganlıları, sığınmacıları getiriyorsun, ekmek elden su gölden misali yaşatıyorsun, öncelikler veriyorsun, kendi vatandaşını neden mahrum ediyorsun? Bak, insanoğlu, biyolojik ihtiyaç olarak günde en az bir defa tuvalete girmek durumundadır. Yıkanmakta, bir ihtiyaçtır. Depremzedelerin WC ihtiyaçları, bir türlü çözümlenemedi! Bilmiyorsanız, bu işi hijyenik şartlarda, bilenlere, ABD, AB ülkelerine, WHO’ya sorun! 

Deprem sonrası, Türkiye’nin her tarafından gelen yardımların, hakiki ihtiyaç sahiplerine ulaşmada da bir koordinasyon eksikliği gözlemledim. Bakanlar orada! Aslında bu işleri yerine getirme sorumluluğu, Valilere ve Kaymakamlara aittir. Bölgenin en yüksek mülki idare amirleri, kendi sorumluluk alanlarını, en iyi bilenlerdir. Ancak bu konuda eskiden olduğu gibi, gerçek mülki idare amiri yetiştiren, mekteplerden gelen, iyi yetişmiş, resen karar alabilen, idareciler. Son yıllarda olduğu gibi, her önüne geleni, kendi kriterlerine!!! göre vali yaparsan, olacağı budur! Bir mali müşavir, ön hesap yapmış, bölgenin tekrar ihya edilmesinin, mali portresi en az 70 milyar doları bulur diye... Bunun için ilave finansman tedbirlerine ihtiyaç olacaktır. Ancak çok üzüldüğüm bir husus, vatandaşta, alınacak mali tedbirlerin, toplanan paraların, yerinde harcanmayacağına dair tereddütler mevcut! Burada denetim, güven açısından muhalefete, TBMM’nin takibine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum! Bütün bu yaşanılan acı olaylardan sonra, Türkiye’de AFET Bakanlığı’nın kurulması gerekir diye düşünüyorum. Ancak buralara gene liyakatsiz, kendilerinin kriterlerine uygun insanlar getirilecekse, bu Bakanlığa yeterli yetki ve parasal kaynaklar tahsis edilmeyecekse, fazla yararı olamaz. 

Son olarak yıkılan binaları inşa eden, bunlara izin, ruhsat veren, gerektiği gibi denetlemeyen, insanları ölüme gönderip, sadece cebini dolduran sorumlulara, ibreti alem için gereken cezalar, mutlaka verilmeli, katiyyen affa uğramamalıdır! Kızılay’ın tekrar organize edilmesi şarttır. 

Tamamda bütün bunları kim yapacak, nasıl yerine getirecek, işte bütün sorun budur!!