Geçenlerde gazetelerde şöyle bir tablo yayınladılar. Türk ekonomisinin geçmiş 10 yıllık ve gelecek 10 yıllık performansı şöyle olacak:

AB'YE BU EKONOMİ İLE GİRECEĞİZ

Türkiye'nin 1994 ve 2004 yılı verileri ile 2014 yılı tahmini verileri şöyle:

            1994    2004    2014

Nüfus (Milyon)            60.6     71.3     80.8

Nüfus Artış Hızı (Binde)           18.8     13.5     11.5

GSMH (Milyar Dolar)             130.9   293.3   657.2

S-GSMH (Milyar Dolar)         308.5   514.5   858.1

KBMG (Dolar)            2160    4112    8129

S-KBMG (Dolar)        5090    7213    10614

Kon. Bütçe Geliri (Milyar Dolar)          25.1     82.4     211.6

Kon. Bütçe Gideri (Milyar Dolar)        30.2     105.9   238.6

Bütçe Açığı (Milyar Dolar)       5.1       23.5     27.0

İhracat (Milyar Dolar) 18.1     62.0     187.0

İthalat (Milyar Dolar)   23.3     95.5     288.0

Dış Ticaret Açığı (Milyar Dolar)           -5.2     -33.5   -101.0

Elektrik Tüketimi (Milyar KWH)         77.8     151.4   294.7

Kişi Başına Elektrik Üret. (KWH)       1306    2122    3647

Otomobil Sayısı (Milyon)         2.9       5.3       9.6

2014'de dış ticaret açığı 101 milyar dolar oluyor. GSMH iki katına çıkıyor. Bu plânlamayı kim yapıyor? Nasıl yapıyor? Niye böyle yapıyor? orasını bilmiyoruz. Ancak dengesiz, mantıksız bir plânlama veya hedefleme olduğu açıkça görülüyor.

Bir defa nüfus artışındaki gerileme biran önce önlenmeli. Türkiye'nin iktisadi gelişmesi tamamlanmadan nüfus artışının durmasının önüne biran önce geçilmelidir. Çünkü Türk ekonomisi ileri ekonomi haline gelmeden nüfus artışı durduğu takdirde bu defa yaşlı nüfus problemi ve emekliler sorunu ekonominin başına bela olacaktır. Yaşlı nüfusla iktisadi büyüme başarılamayacaktır. Bu tablodaki hedeflerin sıçrama sağlayacak performanstan yoksun olduğu toplam elektrik tüketimi bugünkü Fransa'nın yarısına bile ulaşmadığı, kişi başına elektrik tüketiminde fert başına 6-7 bin KWH'a bile çıkmadığı görülmektedir.

Gene bütçe gelirleriyle bütçe giderleri arasında hiçbir zaman denge kurulamadığı bütçe açıklarının kronik hale geldiği görülmektedir. Bu durum Türk ekonomisinin sağmal inek pozisyonunu sürdüreceğini finans spekülatörlerine ciddi kaynak transferinin devam edeceğini göstermektedir. Konu ekonominin iç dengeleri açısından düşünülürse belki bütçe açıklarına karşı töleranslı yaklaşım gösterilebilir. Fakat dış denge ve cari açık bakımımdan da dengesizliğin devam edeceği dış ticaret açığının 2014'de 101 milyar dolar seviyesine çıkacağı düşünülürse ekonomi büyüdükçe dengesizlik daha da artacaktır. Bu durum büyüdükçe devrilme eğilimi gösteren bir ağacın sırıkla desteklenmesi, sırık zayıf gelince sırığın sırıkla desteklenmesi gibi çürük ve zayıf bir ekonomik yapının hedeflendiğini göstermektedir. Nereden ve kimden sadır olduğunu bilmediğimiz, ekonominin sürekli büyümesi için ithalatta patlama yapması gerektiği yolundaki bilimsel olmayan görüşler bürokrat ihanetine veya dış şartlandırmalara dayalı bir mantığa dayanıyor olması kuvvetle muhtemeldir.

Aynı mantığı 2005 yılı iktisadi hedeflerinde de görüyoruz. İthalat 71 milyar dolar, ihracat 104 milyar dolar, dış ticaret açığı 23 milyar dolar, cari işlemler açığı 11 milyar dolar öngörülüyor. Neden 3 veya 5 yıl içinde dış ticaret açığını sıfırlayacak iktisat politikaları yürürlüğe sokulmuyor? Neden Türk ekonomisi çürük enerji politikalarıyla ithalata ve dövize bağımlılığa mahkum ediliyor?

Neden kâr eden devlet teşebbüsleri (Telekom, Tüpraş, İpraş vs.) babalar gibi satılıyor? Lafa gelince "Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını kimseye yedirmeyiz" deniyor.

Neden yüksek büyüme hızları gerçekleştirilirken, halkın refah ve hayat standartlarında veya istihdam da gelişme oluyor?

İthalatın yapısına bakıldığında; Türk ekonomisinin sürekli büyümesi için yatırım malları ithalatının hem miktar hem oran itibariyle yüksek olması gerekir. Halbuki son yıllarda ithalat içinde tüketim mallarının hem yüzde hemde miktar itibariyle patladığı görülmektedir. Daha önce %5 seviyesinde olan tüketim malı ithalatı %15'e çıkmış %25 civarında olan yatırım malı ithalatı %18'lere gerilemiştir. Türk ekonomisi kendi kendini besleyen aramalı ve hammadde ithalatında %70'ler seviyesinde dışa bağımlıdır. Bu sorunun biran önce çözülmesi gereklidir. Aramalı ve hammadde ithalatı içinde en önemli ağırlığı enerji ithalatı teşkil etmektedir. Türk ekonomisinin yeni bir plan anlayısıyla enerji ve iktisadi yapının kendi iç bağlantıları açısından birbirini destekleyen bir otarşiye gitmesi ihracaata yönelik sanayileşme politikalarından, ithal ikamesi politikalara kısmen dönmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Hiç bir ekonomi büyüdükçe açılıp saçılacak, dengesi bozulacak strüktür izlememelidir. Kendi oyununa gelen güreşçi gibi sırtı yerden kalkmaz. Zaten 1950'lerden beri birçok iktisadi başarılara ve artan büyümeye rağmen istikrarı yakalayamamazın temel sebebi budur. Büyüdükçe açığınız ve dengesizliğiniz artıyor. Türkiye ekonomisinin birinci sorunu iktisadi büyüme ve ticari açık ve ona bağlı cari açık sorunudur. 2010 yılına kadar bu meseleyi çözmek zorundayız. Ama bu plânlarla bu iş başarılamaz.