İçimize sindiremediğimiz, acı olan şu husustur! Önce altını çizeyim, bizler, Merkez Sağda Türkiye’ye çağ atlatan, yeni devir yaşatan Turgut Özal’ın ANAVATAN’lılarıyız. ANAP döneminde Türkiye, gerçek olarak büyümüş, değişmiş, gelişmiş, Yüce Önder Atatürk’ün muasır medeniyetler düzeyine ulaşma ülküsüne yaklaşmıştır.
Cumhuriyeti büyük mücadelelerle kurarak, bize emanet edenleri, bizlere hür ve bağımsız vatan bırakanlara, Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar ve Milli Mücadele arkadaşlarına minnet ve şükran borçluyuz. Türkiye çağdaşlaşma yolunda, Adnan Menderes’in Demokrat Partisi ile, Süleyman Demirel’in Adalet Partisi ile, Özal’ın ANAVATAN Partisi ile büyük ve isabetli yollar almıştır. Ne olmuştur! Merkez Sağ kendi arasında, yok yere bölünmüş, bölük pörçük olmuş ve parsayı Milli görüş çizgisinden gelenler toplamış, ANAP, DYP, Adalet Partisi seçmen ve kadrolarının desteğiyle İktidara gelmişlerdir. Ülkemizi, 12 yıldır bildikleri gibi götürmekte, idare etmektedirler. Demokratik rejimlerde, partilerin halkın reyi ile seçilip gelerek, nasıl olsa bizi seçtiniz, biz her istediğimizi yaparız demeleri ve toplumun gelenek, görenekleri ve müesses nizamla oynamaları, büyük tehlikedir. Ben güçlüyüm, hatta %49 oy aldım, öyleyse, keyfim nasıl isterse, öyle davranırım, bana oy vermeyen %51’de, bana tabi olacaktır düşüncesi doğru bir düşünce değildir.
Türkiye, belki de dünyanın en riskli dönemini yaşamaktadır. İktidarların 3 dönem Hükümette olması, toplumu huzur, esenlik ve yaşam biçimi açısından tehlikeye düşürmektedir. Türkiye’yi yöneten, hali hazır iktidarda, bu kritik sürece girmiştir! Gezi olayları, 17 Aralık olayları hep bu sıkıntıların sonucudur. Gerçi, 17 Aralık olaylarına daha değişik perspektiften bakmak gerekir. Bir gün Türkiye’de, gerçek hürriyetler, ifade ve düşünceyi serbestçe açıklama özgürlüğü tam anlamıyla teessüs ederse, 17 Aralık’a giden süreci, değişik bir pencereden değerlendirebilirim. Bununla beraber yaşananlar, İktidarın yıpranma sürecine girdiğini göstermektedir. Bu durumda ne olması lazım? Parlamentoda (TBMM’de) İktidara karşı, muhalefet görevini üstlenen Ana Parti ve Partililerin yapılacak, ilk seçimlerde İktidar alternatifi olarak ortaya çıkmaları ve ülke yönetimine tek başlarına veya koalisyonlar yoluyla el koymaları gerekmez mi?
Peki siz, yaşanan bunca hadiseye rağmen, İktidarın yerine geçebilecek bir alternatif parti görebiliyor musunuz? Merak ediyorum, bizzat CHP’liler İktidara gelebileceklerine, inanıyorlar mı? İktidar için hazırlıklarını yaptılar mı? Türkiye’nin neredeyse  %65’inin devamlı oyunu almış olan (Sosyal Demokrat ve Demokratik Sol oylar, sadece bir defa Rahmetli Ecevit sayesinde %41 olmuştu) Merkez Sağın, bugün ortada bir İktidar alternatifi olarak bulunmaması, teessüf edilebilecek bir durumdur. Bu durum fevkalade acıdır! Ülkeye yazıktır! Müsebbip ve sorumluları vardır, bu durumun… Bilerek veya bilmeyerek, bugün Türkiye’nin yaşadığı karanlık ve ümitsiz tabloya bugünler öngörülmeyerek, gelinmiştir. Büyük bir basiretsizlikle hareket edilmiştir. Düşünüyorum, ANAVATAN Partisi kapatılır mı? Düşünüyorum Doğru Yol Partisi kapatılır mı? ANAVATAN Partisinin, dişinden tırnağından arttırarak, binbir zorluk içinde yaptırdığı Balgat’taki Genel Merkez binası satılığa çıkıyormuş! Bunlar kimdir, ne hak ve yetkiyle, her köşesinde hakkımız ve hatıramız olan binamıza girip oturuyorlar ve satılığa çıkartıyorlar? ANAVATAN’lılar buna razı olacak mı? Turgut Özal Türkiye’ye ve ANAVATAN’lılara pırıl pırıl bir parti bırakmıştı. Siyasette dalgalanmalar olur, hatta bazen seçimlerde, baraj altında da kalınır. Ancak, Partiler yaşar, ANAVATAN gibi bir parti yaşamalıydı… En azından milleti umudu olarak yaşamalıydı…
Ben Türkiye’nin bugün içine düşürüldüğü vahim, acı durumu görüp, halkımın oyları ile siyaset yapmak istiyorum. Ben bir Milletvekiliyim, bu görevi şerefle yaptım, bundan sonra da ülkeme ve milletime hizmet etmek, bilgi ve deneyimlerimi kullanmak istiyorum. En azından milletimize bir İktidar alternatifi sunulması gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki ANAVATAN’lılar, Özal’ın ANAVATAN’lıları Demirel’in Doğru Yol Parti’lileri sığınacakları, hizmet edebilecekleri, siyaset yapacakları bir partiden yoksundurlar. Artık, adını halen yaşayan ve özellikle gelecek nesillerin hatırlamakta zorluk çekecekleri Demokrat Partiyle bir yere gidilemeyeceği görülmektedir. Yepyeni bir medeniyetçi, çağdaş Merkez Sağ Partiye ihtiyaç gün gibi aşikardır. İşte acı olan Türkiye’de, şuanda bir İktidar alternatifinin bulunmamasıdır.