1. Dünya Savaşıyla başlayan ve devamında Çanakkale Savaşı’nda kazanılan büyük başarılar, Türk’ün özgüveniyle gelen kurtuluş savaşında yazılan destanla son bulmuştur. 18 Mart Çanakkale Savaşı’nda hakkın rahmetine kavuşan, tüm şehitlerimizi, gazilerimizi ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hepsini rahmetle anarken bizlere canları pahasına miras bıraktıkları bu cennet vatanı, daha ileri seviyeye taşıyarak emaneti bizden sonraki nesillere bırakmak düşmektedir.
Başarılarımızın yegâne gücü milli ve manevi duygularımızı gençlere aktarabildik mi?
Cumhuriyetin ilanından kısa süre sonra Atatürk’ün ilk çıkardığı kanunlardan en önemlisi eğitim üzerinedir. Çünkü savaştan sonra elde edilen kazanımın ancak eğitimli bireylerin oluşturduğu toplumla mümkün olabileceğinin bilincinde olmasıydı.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (öğretim Birliği Yasası) 3 Mart 1924 tarihinde 430 numaralı kanun ile TBMM tarafından kabul edilerek tüm eğitim kurumlarını (Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir)
Amaç eğitim birliğini korumak, her ne kadar içinde milli ve eğitim yazsa bile maalesef günümüzde yeterli derecede eğitim verilmemektedir. Maalesef çocuklarımız eğitilmemektedir. Ancak kendi dallarında branş dersleri verilmektedir. Sadece öğretim kalmıştır. Bir millet kendi vatandaşlarının başka fikirler tarafından çalınmasına asla müsaade etmemelidir. 
Çok başlı eğitim çatışma ayrışmayı beraberinde getirecektir hele ki bu çeşitli gruplar tarafından kendi menfaatleri ve yabancı fikirlerle beslenen düşünce akımlarının çeşitli isimlerle kaliteli eğitim adı altında denetimsiz bir şekilde verilmesine müsaade edilmemelidir. Buradan çıkacak genç dimağların beyni yıkanmış olarak çıkan gençler milli birliğimizi bozucu faaliyetlerde bulunması kaçınılmaz olacaktır.
ATATÜRK istiklal mücadelemizden sonra asıl savaşın cehaletle olduğunu ve ilk iş olarakta eğitimden başlayarak eğitimin önemine vurgu yapmıştır. Bu yönde gerekli düzenlemeleri yaparak. Tüm yurttaşların okur - yazar seviyesine gelmesini sağlamak üzere önemli adımlar atmıştır.
ATATÜRK’e göre “Bir milletin muasır medeniyetler seviyesine ulaşması maddi manevi olarak güçlenmesi milli eğitimde yüksek bir düzeye gelmesiyle mümkündür”. 
“Milli Eğitim ile yetişen dimağlar paslandırıcı, uyuşturucu ve hayali fazlalıklara doldurulmaması gerekmektedir.” demiştir.
Mustafa Kemal şu temel ilkeler üzerinde tavsiyelerde bulunmaktadır.
1. Eğitim mutlaka milli olmalıdır.
2. Milli terbiye ve her türlü hurafelerden arınmalıdır. Bize uygun olmayan yabancı etkiler nereden gelirse gelsin eğitimde olmamalıdır.
3. Birliğimize tehlike olan her türlü yabancı fikirlerle nasıl mücadele edileceği öğretilmelidir.
4. Mücadele ruhu kazandırılmalı. Aileler çocukların yetişmesinde her türlü fedakârlıktan kaçınmamalıdır. 
Bilgi sahibi olmayan fertlerden oluşan toplumların hayatta kalmaları ve bağımsız olarak yaşayamazlar. 
Diyerek ATATÜRK’ün eğitime verdiği önem geldiğimiz noktada çok daha iyi anlaşılmalıdır.
Bağımsız ve özgür bir toplum olarak hayatımızı idame ettirmenin tek yolu, bilgi sahibi olmak. Ve milli olmaktan geçmektedir. Devletini ve milletini sevmenin adı milliyetçiliktir. Her ulus kendi milletini sever ve daha ileri seviyeye ulaşmasını istemesi gayet normaldir. Bunun adı ırkçılık değildir bunu bize dikta etmeye çalışanların ne kadar milli ve manevi duygulara sahip oldukları manidardır.
Yeryüzünde yapılan tüm savaşlar sürelidir. Fakat cehaletle savaş sürekli olmalıdır. Birliğimizin devamı için bu gereklidir bunun farkına varan emperyal güçler kendi menfaatleri doğrultusunda iç ve dış işbirlikçileri sayesinde yıllardır özel okullar, özel kurslar vakıflar ve STK vs gibi değişik isimler adı altında yıllardır ilmik, ilmik birliğimize darbe vurma heveslerinden asla vazgeçmemişlerdir. Kısmende olsa başarabilmişlerdir. Her alanda yaşanan çatışma ayrışmanın sonuçları maalesef bir bütün olarak duramamız’dır. Yeterli biçimde bilgilendiremediğimiz vatandaşlarımız yetiştiremediğimiz gençlerimiz bu tuzaklara kolayca düşmektedir.
Her bireyin ve devletin tüm kurumları daha fazla geç kalmadan gereken önlemi almalı. Milli ve manevi değerlerimizi, hurafelerden uzak tutarak geliştirmek korumak.  Özgürlüğümüzün ve bağımsızlığımızın yegâne koruyucusu milli birlik ve benliktir. 
Büyük lider ATATÜRK’Ü şehitlerimizi ve gazilerimizi bir kez daha rahmetle anarken ayrışma yerine birleşme. Çatışma değil barış, kaosun yerine huzurun dolması dileklerimle.