Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren uzun yıllar, yerli malı kullanımını özendirmek ve yeni yeni kurulan yerli işletmelerin ürettiği ürünlerin kullanılmasını teşvik etmek için "Yerli malı yurdun malı, her Türk onu kullanmalı" söylemi ile kampanyalar yapılmıştır. Her yıl Aralık ayında okullarımızda, "Yerli Malı ve Tutum Haftası" gerçekleştirilirdi. Türlü etkinlikler düzenlenirdi. Bu etkinlikler, her öğrencinin beyninde yer etmişti. Yerli malı tüketme ve kullanma düşüncesi yerleşmişti. Amaç; ülke sınırları içinde üretilen ürünlerin tüketilmesini ve Türk sanayiinin ürettiği malların kullanılmasını sağlamaktı. Türk parasının yurt dışına çıkışını önlemek, ulusal bir kalkınma hamlesi başlatmaktı. Çünkü ekonomik bağımsızlığın sağlanması, ülke bağımsızlığının sağlanması demekti. "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Atatürk, ülke bağımsızlığının ekonomik bağımsızlıktan geçtiğini görmüştü. Ekonomik bağımsızlığın, yerli üretim ve tüketim olduğunu düşünerek, yaşamı süresince bu düşüncesini gerçekleştirmeye çalışmıştı. Yerli malı kullanmanın önemi, Atatürk döneminde sağlanan kalkınma hamlesi ile kendini göstermiştir. Hızlı bir kalkınma gerçekleştirilmiştir. Başka ülkelere muhtaç olmadan kendi yağımız ile kavrulmamız sağlanmıştır. Savaşta yıkılmış, harap olmuş ülkemiz çok kısa sürede onarılmıştır. Yollar, köprüler ve fabrikalar kurulmuştur. BORÇLANMA ANLAŞMALARI Atatürk'ün ölümünden sonra yabancı ülkelerle, hiç gereksinim yokken geleceğimizi ipotek altına alan borçlanma anlaşmaları yapılmıştır. Türkiye'yi bağımlı hâle getiren, yerli üretimi baltalayan ticaret anlaşmaları yapılmaya başlanmıştır. Bu sürecin sonucu olarak, ülkemiz yavaş yavaş dışa bağımlı hâle gelmiştir. Yerli üretim malları yerine yabancı mallar tüketilmeye başlanmıştır. Oysa bütün dünyada dün de bugün de her ülke, yerli malı kullanmanın önemi üzerinde durmaktadır. Yerli malı üretim ve tüketimi teşvik edilmektedir. Bu politika titizlikle uygulanmaktadır. Zorunlu olmadıkça dışalım (ithalat) yapılmamaktadır. Örneğin, ABD'de 1933 yılında "Amerikan malı kullan" diye bir yasa çıkarılmıştır. Böylece Amerikan malı tüketilmesi yasal zorunluluk altına alınmıştır. ABD bugün süper güç ise temelinde ulusalcılık yatmaktadır. ABD gibi diğer gelişmiş ülkeler de kendi öz üretimlerine sahip çıktıkları ve onları tükettikleri için gelişmişlerdir. YABANCI MALI TÜKETİMİ Ülkemizde son yıllarda yabancı malı kullanmak veya tüketmek adeta ayrıcalıklı (!) konummuş gibi görülmektedir. Bu nedenle lüzumsuz bir yabancı malı tüketimi almış başını gitmektedir. Hükümet, ithalatı disiplin altına alamamıştır. Her türlü mal serbestçe ithal edilebilmektedir. Döviz kurunun da düşük olması ithalatta patlama yaşatmaktadır. Ayrıca sınır güvenliğinin sağlanamaması sonucu her türlü mal sınırlarımızdan kaçak olarak girmektedir. Her alanda tüketilen ve kullanılan malların büyük bir bölümü yabancı mallardan oluşmaktadır. Topraklarımızda yetiştirilen meyve ve sebzelerin yerine yabancı meyveler tüketilmeye başlanmıştır. Yerli hayvan ürünlerinin yerine yabancı hayvan ürünleri tüketilir duruma gelmiştir. Dolayısıyla Türk çiftçisi ürettiğini satamaz duruma düşmüştür. Türk tütün üreticisi dahi yabancı sigara içer durumdadır. Bunun sonucunda da Türk tütünü ve tütün üreticisi hızla azalmakta, adeta yok olmaktadır. Dünyaca ünlü dokumalarımızın, kumaşlarımızın yerini yabancı tekstil ürünleri almaktadır. Tükettiğimiz her yabancı tarım ürünü ve hayvansal ürün karşılığı Türk çiftçisi işsiz kalmaktadır. Giydiğimiz giysinin yabancı kaynaklı olması Türk tekstil tezgâhının kapanmasına neden olmaktadır. DIŞ AÇIĞIMIZ REKOR KIRMAKTADIR Daha neler neler tüketilmektedir... Dış açığımız rekor üstüne rekor kırmaktadır. Dış borcumuz her geçen gün artmaktadır. Ulusal şirketlerimiz bir bir uluslararası şirketlere satılmakta veya önemli payları yabancıların eline geçmektedir. Özelleştirme adı altında kamuya ait şirketler yabancıların eline geçmektedir. Tam bir ekonomik bağımlılık yaşanmaktadır. Ekonomimizin geleceğine IMF ve Dünya Bankası yön vermektedir. Bu kurumlar, hükümetlere talimatlar vermekte; yatırımlarımıza, harcamalarımıza karışmaktadır. Kendi kararımızı kendimiz veremiyorsak acaba bağımsızlıktan söz edebilir miyiz? Yönetenler ne yaparlarsa yapsınlar, toplum olarak duyarlı olmalıyız. Tükettiğimiz ürünlerin, kullandığımız giysi, alet, makine ve her türlü eşyanın yerli ürün olmasına özen göstermeliyiz. Girişimcimiz de yerli ürünlere yönelimi sağlamak için ürünlerini kaliteli, ucuz, sağlam ve sağlıklı üretmelidir. Sadece, Türkiye'de üretimi olmayan ve gereksinimi duyulan ürünler ithal edilmelidir. "Yerli malı yurdun malı, her Türk onu kullanmalı" sözünü unutmamalıyız. Sözün uygulamasını da gerçekleştirmeliyiz; lafta bırakmamalıyız. Kullandığımız ve tükettiğimiz her yerli ürün, yeni işyerleri açılmasını sağlayacaktır. Açılan yeni işyerlerinde de işsiz olan çocuklarımız, kardeşlerimiz iş bulacaklardır. Bunları unutmamalıyız.