“Mum dibine ışık vermez” derler ya işte aynen bu misal son bir kaç gündür gördüklerimiz… Başbakan R. Tayyip Erdoğan siyasi tarihimizin AB üyeliği konusunda en hararetli çaba harcayan, canhıraş bir şekilde AB’nin peşini bırakmayan bir lideri, son yaşadıkları ise büyük talihsizlik. Sonuçta tablo ne bu güne kadar Başbakanın vermiş olduğu çabalara uyuyor, ne de ortaya koyduğu görüntüye. Aslında yaşadığı rahatsızlık nedeniyle olanlardan mesul olamayacağı gerçeği kadar, olay sırasında yaşananları da önceden düşünemediği için de yadırganamaz. Aslında olan Başbakan nezdinde Türkiye’ye oldu. Elde olmayan bir rahatsızlık her kulun başına gelebilir de Başbakanın yakın koruma skandalı hiçbir (Patagonya dahil) devletin başına gelmez. Neyse, 287 yakın korumalı (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in beyanı) Başbakanlık skandalı bir yana, Başbakanımızın en hassas olduğu AB konusuna ve başlıkta belirttiğimiz rapora dönelim. Yazı dizimizin ilkinde acele edip “53.” maddeyi yazmıştık şimdi tekrarlamayacağız. Rapor şöyle devam ediyor. Bölgesel konular ve dış ilişkiler Madde 54: İstanbul’un 2010’da Avrupa kültür Başkenti olarak seçilmesini memnuniyetle karşılar. Madde 56: ...Ermeni soykırımının tanınmasının Kopenag kriterlerinin resmi bir şart olmamasına rağmen, aynı zamanda AB adaylık yolundaki bir ülkenin şartlara uyması ve geçmişini tanımasının vazgeçilmez unsurlardan biri olduğunu vurgular; bu bağlamda… Türkiye’yi hiçbir önkoşul olmaksızın Ermenistan ile diplomatik ve iyi komşuluk ilişkileri tesis etmeye, ekonomik ambargoyu kaldırmaya ve Parlamento tarafından 1987 ile 2005 arasında kabul edilen kararlar uyarınca kara sınırını erken bir tarihte açmaya ve böylelikle, Katılım Ortaklığı önceliklerini ve AB katılımı için zorunlu olan Müzakere Çerçevesinin “sınır anlaşmazlıkları konusunda barışçıl çözüm” konulu şartını yerine getirmeye davet eder; diğer azınlıklar içinde benzer bir pozisyon kabul edilmelidir (örneğin Pontus Rumları, Süryaniler) Raporun 57. maddesi de Yunanistan’la ilgili ve “kara suları” “casus beli” (geçtiğimiz yıllarda Meclis Başkanı bu konuda bilinen söylemlerde bulunmuştu) “ege sorunu” konularında tavizler buyuruyor, bir önceki maddeden sonra bu maddeyi yazmaya gerek bile kalmıyor. Madde 60: AB-NATO işbirliğindeki mevcut güçlüklere dikkat çeker ve Türkiye’yi bütün AB üye devletlerin kapsayacak şekilde pozisyonunu yeniden değerlendirmeye davet eder. Madde 62: Her iki tarafı da Kıbrıs sorununa BM çerçevesinde ve AB’nin dayandığı prensipler temelinde kapsamlı bir çözüm bulmak üzere yapıcı bir tavır benimsemeye davet eder. Madde 63: İlgili BM kararlarına müteakiben, Türk askerlerinin geri çekilmesinin kapsamlı müzakerelerin yeniden başlatılmasını kolaylaştıracağına dikkat çeker; Türk Hükümetini, özel bir programa bağlı kalarak, Türk güçlerinin erken bir tarihte geri çekilmeye davet eder. Madde 64: 27 Şubat 2006 Genel İşler Konseyinin ardından, Kıbrıs Rum kesiminin ekonomik kalınmasını teşvik etmek için bir mali yardım aracının teşkil edilmesini memnuniyetle karşılar; Komisyonu bu fonları uygulama çabalarında destekler, Konseyi, Kıbrıs’ın Kuzey kesimiyle ilgili ticaret tüzüğü konusunda bir anlaşmaya varmak için gereksiz bir gecikmeye meydan vermeksizin, Gazi Magosa Limanının AB ve BM’nin resmi desteği çerçevesinde muhtemel ortak kontrolüne özel bir önem vermek de dahil, 27 Şubat 2006 Genel İşler Konseyinde oybirliği alınan karar uyarınca, 26 Nisan 2004 tarihli Konsey kararlarının yanı sıra Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Katılım Kararının 10 no.lu protokolü ve Lüksemburg Başkanlığı çerçevesinde yürütülen müzakereleri de dikkate alarak, yeniden çaba göstermeye davet eder; Kıbrıs ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerini her iki toplum arasındaki bağları güçlendirmek için yeni girişimlerde bulunmaya ve böylelikle karşılıklı güven tesis etmeye davet eder. Söz konusu raporun ne yazık ki tümünü yayınlayamıyoruz, özellikle seçip ön plana çıkardığımız maddelerin rapor hakkında yeterli bilgi verdiğini düşünüyoruz. Umarız Başbakanın yakın koruma krizi ve bu AB raporuna hala sessiz-sedasız kalınmasının ardından kimse Türkiye için tekrar “hasta adam” demez… Sağlık ve sıhhat içinde bir devlet ve milleti olması dileğiyle. AB raporu devam edecek [email protected]