Derin devlet ithamları geçmişten günümüze kadar çeşitli ağızlardan zaman zaman bir tehdit, zaman zaman bir deşifre ve bazen de bir şikayet gibi kullanıldığı tanık olduk. Ancak bu üç yaklaşımın bir başka esas gerekçe ile aynı zamanda ortaya konduğunu da tespit etmek gerek şarttır. Derin devlet iddia ve iftirası en temel anlamda sebep-sonuç ilişkisi içinde bir değerlendirme yapıldığında daha çok; * Birinin ya da birilerinin kendisini gizlemek istediği anlarda, * Birilerinin bir durumu veya bir yapılanı örtmeye çalıştığı zamanlarda, * Birilerinin devletin organlarına hiç olmadık bir anda ve çok göz önünde olmayan koşullarda yakalanıldığı zamanlarda, Dikkati kendinden uzaklaştırma amacıyla yapılan baskın bir çıkış olduğu sonucunu ortaya koyuyor. Kısacası “cürmümeşhut” olma anında ortaya konan bir yaklaşım diyebiliriz! (Bknz. son 30 yıllık süreçte derin devleti sıklıkla kullananlara…) Bu gün geldiğimiz noktada, toplum süratle değişen olumsuz koşullara maruz bırakılmakta, oluşan-oluşturulan her olumsuz koşul peş peşe sistemli olarak bir mantık dizgesi içerisinde planlanıp hayata geçirilmektedir. Tolum olarak hafızamızın zayıflığı sıklıkla vurgulansa da aslında bunun bir hafıza zayıflığı değil, bu öncelikle; yaratılan planlı ve sistemli “fakirleştirme-zavallılaştırma” süreci içerisinde toplum ve bireyin toparlanıp ayağa kalkma imkânı bulamayışıdır. Toplum ve bireye “günlük açlık” ve “sürekli işsizlik” çizelgesinin sıfır doğrultusunun altında seyrettiği bu evrede “medya tacirliğinin” de katkılarıyla “septik”, “güvensiz” ve “bulanık” algı süreci yaşatılmaktadır. Toplum ve birey algısı böylesine felç edilirken yine toplumun ve bireyin bilinçaltına yıllar önce enjekte edilmiş olan “derin devlet” “çete” gibi tanımlar bu gün yeniden etki yaratacak “zihin ajanları” olarak kullanılmaktadır. Bu süreç içinde yurt içi diğer bir etkili destek de hiyerarşik sırasıyla; * Siyasetçi-Bürokrat-İş adamı * Strateji Merkezleri-Düşünce Kuruluşları * Sivil Toplum Örgütleri Ekseninde oluşturulan mekanizma diğer bir taraftan “hazırlanmış bilgiyi” hafızalara yerleştirmeye çalışmaktadır. Derin devlet söylemlerinin ortaya atıldığı bu kritik süreçte devlet varlığının oldukça fazla önem kazanarak ön plana çıktığı düşünülecek olursa bu söylemlerin doğrudan devletin derinliğini hedef aldığı da kolayca görülebilecektir. Kısacası ülkede bomba etkisi yaratan bu söylemle neyin ya da nerelerin hedefe yerleştirildiği de çok açık olarak ortadadır. Mekanizmanın yurt dışı ayağında ise işler farklı yürümemektedir. Aynı zaman dilimi içerisinde ABD ile ayrı ayrı resmi görüşmelerin yapıldığı ve bu resmi ziyaretlerin arkasında hangi tutum ve tavırların sergilendiği hatırlancak olursa, hedeflenenin geçmişte olduğu gibi ABD’nin politik çıkarlarının desteklendiğidir. Derin devlet iması ile hedefe konulanın TSK ve ardından MİT gibi kurumlar olduğu açıkça bilinmektedir. Oysa son resmi ziyaretlerde ABD’de ortaya konan her iki farklı tavır gerçeğin ne olduğunu ortaya koymaktadır. Devletin asker kanadı bu konuda tavrını açık olarak toplumdan yana koymuştur. Kendimiz derin devlet öcüsüyle korkutulurken ABD derin devletinin yaptıkları ve hizmetleri hiçbir zaman dillendirilmemektedir. Oysa PKK terör örgütü siyaseti ve ayrılıkçı Kürtçü politikaların ABD devleti tarafından bizzat yürütüldüğü ve desteklendiği alenen ortadadır. Hemen birkaç örnek verelim. Kurdish National Congress of North America (http://www.kncna.org/docs/main.asp) ve bağlısı iki merkez Kurdish Community Center in San Diego, Kurdish Community in Southern California ile Kurdish Human Rights Watch (http://www.khrp.org/) kuruluşlarının internet sitelerine bakmakta fayda var. Hangi tanıdık isimlerin bu kuruluşlarda yıllardır neler söyledikleri açıkça ifade edilmektedir. Eğer bir derin devlet endişesi yaratılıyorsa hangi derin devletten endişe duymamız gerektiği çok açık belirlenmelidir. Org. Yaşar Büyükanıt ABD ‘de açık ve seçik bir ifade ile ABD merkezli bir derin devlet varlığını ortaya koymuştur. Şimdi; Kendi devletimizi deşifre edip bir acayip türde derinleştirip ondan mı hesap soralım? Ya da kendi devletimizi hedef tahtasına oturtup bir diğer devletin derinleriyle iş birliği yapıp kendi derin devletçiğini yaratmak isteyenlerden mi hesap soralım? Sizce hangi derin devlet. “Gülen” derin devlet mi?