Tarihin derinliklerinden gelen bir konu son günlerin yeni tartışma konusu. Tartışma bir film üzerinden başladı. Filmin görüntü kalitesi, sahnelerinin güzelliği vs film eleştirmenleri açısından önemli olabilir. Filmi izlerseniz aslında abartıldığı kadar güzel olmadığını açık olarak görürsünüz. Filmin doğrudan bir propaganda filmi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz, üstelik filmin ilk sahnesinden itibaren bunu açıkça görmek mümkün yani propaganda göze sokulur cinsten yapılmış. En önemlisi tarihte başarılı onlarca savaş varken neden bu gün Yunanistan topraklarında kalan “Thermoplyae” (Termofili) denen yerde M.Ö. 4. yy. başlarında geçen bir savaşın anlatılması. Birkaç yüz Spartalı savaşçının bir noktada yaptığı savaşın ön plana çıkartılması sıradan gibi gelebilir. Önce biraz araştırıp sonra mevcut tarih bilgisiyle konuyu ele alırsanız ortaya ilginç şeyler çıkabiliyor. Son haliyle pek net olmasa da filmin amacının ne olduğu sorusu aklınızdan uçup gidecekken bir güncel haber sizi genelin bir başka parçası ile karşılaştırıyor. Kim bilir, belki de tamamen yanılıyorum ve aşırı kurgu yapıyorum ama ilginç olabilir. ABD ordusu 1947 yılında devam eden II. Dünya savaşı sırasında Fransa ve Almanya’da Nazi ordularına karşı savaşta gösterdiği yararlılıktan ötürü 22 askere “Gümüş Yıldız” madalyası veriyor. Madalya alan birliğin komutanı bir Yunan ve şöyle tanımlanıyor (orijinal metinden); Capt. (Yüzbaşı) John (Yannis) Giannaris “A young Greek-American army Officer (Subay) from Chicago”. Madalya töreni duyurusu “The Federation of Helenic-American Organizations” tarafından yapılıyor. Duyuru başlığı da “Americans fighting at Thermopylae” (World War II) II Dünya savaşının, bu savaşta yer alan Fransa ve Almanya’nın Yunanistan’daki Thermopylae ile ne ilgisi olabilir? Bu sadece bir tek gerçeği gösteriyor; eğer ABD bir yerde savaş çıkartacak ve kendi güçleri dışında yabancı güçleri ya da bu yabancı güçlerin unsurlarını kullanacaksa ki öyle yapıyor, bu yabancı unsurların savaş motivasyonunu (isteklendirme) sağlamak için onların değerlerini, kahramanlık öykülerini kullanıyor. Thermopylae Atina’nın yaklaşık 120 km kuzey batısında kalan küçük bir yerleşim yeri. Pers orduları ile Sparta site devleti arasında burada bir savaş yaşanmış ve Pers orduları sonuçta galip gelmişler. Tarihi ve savaşları inceleyen yabancı bir araştırmacı bu savaş ile ilgili ilginç bir harita yapmış. Dr. G. B. Grundy adlı araştırmacı bu savaşın planlarını harita üzerine geçirmiş. Dr. Grundy’nin planına göre Pers ordularının kamp yaptığı bölgede Türk Süvari Barakaları bulunuyor. Yani bu savaşta Türk güçleri de yer almış… Şimdi filmi bir kenara bırakalım ve Thermopylae’dan doğuya doğru hareket edelim. Ege denizini geçip Türkiye sahillerine yaklaştığımızda Oniki ada olarak bildiğimiz ve Lozan anlaşması gereği silahsızlandırmak kaydıyla Yunanistan’a devrettiğimiz adalar bunlar. 24 Mart tarihinde medyada “Bozbaba (Agios Efstratios) adası silahlandırıldı.” haberi yayımlanmaya başlandı. Bozbaba adası Türkiye sahillerine yaklaşık 80-100 km. mesafede ve Bozcaada’nın güneydoğusunda küçük bir kara parçası. Bu adanın silahlandırıldığını ABD Dışişleri Bakan yardımcısı Nick Burns açıklıyor. Adanın NATO tatbikatları çerçevesinde silahlandırıldığı söyleniyor. Adanın silahlandırılması Lozan anlaşması maddelerine aykırı bir durum yaratıyor. NATO iyi bir müttefiki olan Türkiye yerine tercihini küçük bir adadan yana kullanıyor. Mesafe 80-100 km. üstelik Yunanistan NATO ile oldukça problemli bir ülke, şımarık çocuk kısacası. Adanın silahlandırılması iddiasının altındaki gerekçe ne kadar tatmin edici acaba? Şimdi hemen şu 300 Spartalı filmine dönelim, daha doğrusu filmin anlatıldığı tarih dönemine dönelim. M.Ö. 500’de Pers imparatorluğu çok geniş topraklara sahiptir ve Anadolu dahil karşı kıyıdan (Yunanistan) Makedonya’ya kadar yayılmış bir imparatorluk vardır. Pers Kralı I. Darius o dönemde uzunluğu 2500 km.’ye yakın bir yol yaptırır. Bu yol krallığın kuryelerinin kullanacağı bir yoldur. O dönemde kuryeler yedi günde bir uçtan diğer uca gidebilmektedir. Yolun özelliği alt yapısının çok iyi olmasıdır. Bu yol tarihe “Kral Yolu” olarak geçmiştir. Bir diğer özellik ise yolun batıda İzmir’in 70-80 km. doğusunda kalan antik kent Sardes’ten başlayıp Irak’ta Bağdat ve oradan doğuya devam ederek İran’ın körfezin hemen kuzeyinde bulunan Susa kentine kadar devam eder. Bu yol üzerinde Musul şehri de bulunmaktadır. Tarihçiler bu yolun devamında İpek Yolu ile birleşerek Asya içlerine kadar ulaştığını söylerler. Bir başka iddia da yol güzergâhının Musul’dan kuzeye dönüp Trabzon şehrine kadar gittiğidir. Kral yolu İran’ın Susa şehrinde son buluyor dedik. Susa İran körfezinin hemen kuzeyinde küçük bir yerleşim yeri. Körfez deyince de kalıma bir başka haber geldi. İran geçtiğimiz günlerde bu körfezde 15 İngiliz askerinin esir aldı. Ondan önce İranlı, Askeri isminde, ajan olduğu iddia edilen eski bir devlet memuru kaçırılmıştı. İddialara göre İran 15 İngiliz askerini, kaçırılan vatandaşları ile değişim yapmak üzere kaçırmış. Şimdi 300 Spartalı filminin ne çok şey çağrıştırdığını fark ettim. Yoksa birilerinin gözü Kral Yolu’nda mı?