Fiil tek başına kullanılırsa isim halini alıyor ki o zaman “ihtilaç” çırpınma anlamına geliyor, kelime Arapçadan gelme ve Türkçe sözlüğe girmiş. “İhtilaç etmek” derken kastettiğimiz ise ülkede birilerinin çeşitli etkenler (iç-dış) nedeniyle koro halinde çırpınmalarıdır. İhtilaç yani çırpınma birçok farklı ortam ve koşul için farklı farklı anlamlar ifade edebiliyor. Ayrıca istem dışı çırpınmalar var ki tıp literatürü bu çırpınmaları daha çok bir hastalığın emaresi veya sonucu olarak tanımlanıyor. İhtilaç I Devleti “derin” olarak suçla ve “derin” olan kısma “asker” öğesi koy. Sonra derin olanları yakaladık adı altında birkaç askeri veya emeklisini hedef göster, sahte suç yükle, işaret et. (Bu deşifrasyon faaliyetine eskiden sol ve bölücü tayfa “kontrgerilla” nitelemesi kullanırdı). Bir sonrasında “andıç” karmaşasını yarat basını tetikle. Hemen arkasında eski bir Dnz. K.K. olan Özden Örnek günlük tutmuş ve bizde bu günlüğün yayınlandığı yerden alıp teker teker yayınlıyoruz görüntüsü altında zaten “derin” olan(!) devletin askerine şahıs üzerinden saldır. İhtilaç II Birkaç haftadır “rampa” görevi yapan belli basın çevreleri “halayık” gibi kaptıklarını topluma servis etmeye devam ediyor. Son moda “ajan savaşları” başlığı altında İranlı bir kişinin ajan olduğu iddiası ile erken, bilgisiz, kasıtlı haberler ile akıllar iyice bulandırılıyor. İranlı Askeri’nin akıbeti henüz belli değil. Ne zamana ve nerede ne olduğu da… Her an değişen haber akışı tek ve standart bir bilgi oluşturmuyor. Ama her farklı haber ayrı ayrı doğruymuş gibi gösteriliyor. Kim bilir yarın İranlı Askeri’nin çoktan öldüğü ortaya çıkacak ve belki de suç Türkiye’nin üzerine kalacak. Bu çırpınma türü birilerinin verdiği görevi yerine getirme arzusunun ötesine geçmiş olma durumudur. Bu durumda görevi yapamamanın veya gecikmenin sonucunda alınacak cezanın korku ve endişesi ile çırpınıyor. (TDK sözlüğü bu iki tür çırpınışa "Bütün zehirlenen köpeklerde görülen ihtilaçlarla kıvranmaya, çırpınmaya başlamıştı."- H. E. Adıvar örneğini veriyor) İhtilaç III Ülkenin gündeminde iki seçim var. Aslında “er meydanı” olma kıvamından çıkartılmış genel seçimler arenası, ahlak tanımaz bir halde birileri tarafından tansiyonu yüksek bir ortama dönüştürülüyor. Bireysel çıkarlar, belli lider ve etrafı açısından “her tür ittifakı” ve “var olmayı” mubah sayar hale getiriyor. Bu çırpınış tamamen kuralsız; terörist, bölücü, Kürtçü, Barzanici, ABD’ci vb. diğer her pislikle buluşuma, ittifak, flört, aynı yastığa baş koymak gibi bir halde… Hemen ikizi gibi olan bir diğer çırpınma Cumhur Başkanlığı seçimlerinde yaşanıyor. Her ikisinde de adeta bir NLP uzmanlığı alanı ortaya çıkıyor burada(!) Nedir NLP? NLP yeni bir insan modeli yaratma aşaması, açılımı “Neuro Linguistic Programming” ve Türkçe anlamı “Sinir Dili Programlaması”. Temel sloganı “öncelikle başarı bir tesadüf değildir”, “Mantık yani bilinç akılı ile çözemediklerimizin nedeni bilinçsiz aklımız yani bilinçaltımızdır” diyor NLP. NLP bilimi(!) Bu bilinçsiz aklımızın bu kötü oyunlarının nedenlerini geçmişte yaşanan belli kritik dönemlere, olaylara, yaklaşımlara vb gibi olgulara dayandırıyor. Her ne kadar NLP çözücü/çözümleyici bir bilim dalı gibi gözükse de aslında “İhtilacı” tetikleyen bir yaklaşım gibi kendisini ifade ediyor adeta. Seçim ekseninde devam edersek olmayana ergi metodu (bir teoremde hükmün aksini doğru varsayıp hipotezin aksini elde ederek yapılan ispat) ile girilen Cumhurbaşkanlığı seçimi ciddi sinir etkisi yaratabilir. Sonuçları ise istem dışı bir başka çırpınma gerçeğini ortaya koyabilir. İhtilaç IV Çırpınışın; dingin bir ruh hali, doğanın kendi kuralları ve gücü ile olduğu şekli diyebiliriz. Kah rüzgar sert eser, dalgalar hırçınlaşır ama nesne ve canlı bu hükme boyun eğer. Her ikisinin de yapacağı bir şey olmadığı haldir. Şimşeklerin sesi bazen korkuların en üst seviye çıkmasına neden olabilir. Bu korku saklanmaya, bir yere kapanmaya ve hatta titremeye neden olabilir. (İhtilaç I ve II ile biraz ilgisi olabilir) Son İhtilaç (esas konu değil ama ihtilaç anlamını yerine oturtmak için değinmekte fayda var) Biraz son çırpınış anlamında da gelse daha çok kastımız bizim konumuz dışında gelişen bir bilimsel alanın ifadesi… Tıp bilimi de çırpınmaktan bahsediyor, şöyle ki; Sara hastalığı; Şuurun veya hafızanın kısmen kaybolduğu, “ihtilâçlar” veya nöbetler ile karakterize olan bir hastalıktır. Bu gibi nöbetlere birçok neden sebebiyet verebileceğinden sara nöbeti ancak bir belirti mahiyetinde olabilmektedir. Bundan dolayıdır ki sinir hastalıkları uzmanları sara terimi yerine bu hastalığı “ihtilâç durumu” olarak adlandırmayı daha doğru bulurlar. Saralıların normal bir hayatı yaşamalarına ve verimli bir iş ile meşgul olmalarına izin verilmeli midir? Evet. Onlara gerekli ilâçların alınması öğretilebilmektedir ve böylece bir ihtilâca kapılma ihtimalleri asgariye inmektedir. Fakat bir ihtilâç olduğu takdirde, bu, onları tehlikeli bir duruma düşürmeyecek işlerde çalışmaları gerekir. Saralı bir kişi ne gibi tedbirler almalıdır? * İhtilâçların ilâçlarla tam kontrol altına alındığından emin olunmadığı takdirde otomobil kullanmamalıdır. * Hiçbir zaman alkol almamalıdır. Yalnız başına yüzmeye kalkışmamalı ve hele kesinlikle fazla açılmamalıdır/ Günde içeceği bütün sulu şeyler üç veya dört bardağı geçmemelidir. * Her zaman gerekli aralarda ilâçlarını almalı, doktor talimatına dikkatle uymalı ve hiçbir zaman doktora sormadan ilâçlarını almayı kesmemelidir. * Gereksiz stres ve duygusal gerginliklerden kaçınmalıdır. * İlâçsız kalacak duruma düşmemek için ilâç stoklarını daima yenilemelidir. * “İhtilâçlı” olan her sara hastası, üzerinde ihtilâç olabileceğini bildiren bir vesika taşımalıdır. Bu vesika, hasta ihtilâç olduğu vakit ilk yardımcılara ve başkalarına büyük ölçüde yardımcı olacaktır. * Bu vesikada ihtilâç halinde ne yapılması gerektiğini bildiren ayrıntılı talimat bulunmalıdır. İhtilaç etmeyen var mı? Evet, Onlar belli… [email protected] [email protected]