Sayın Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde yaptığı uygulamalar ve yaptığı açıklamalar çok tartışıldı. Tartışılmaya devam ediyor. Tayyip Bey, Türk adaletini çok meşgul etti. Etmeye devam ediyor. Sayın Başbakan’ın dokunulmazlığı olduğu için hâlen yargılanmasının yapılamadığı dosyaları var. Bu dosyaların sonuçlanabilmesi için dokunulmazlığının kaldırılması bekleniyor. Zira Başbakanlığı döneminde de aynı uygulamaları devam ediyor. Tayyip Bey’in temsil ettiği Başbakanlık makamına uymayan, etik olmayan uygulama ve açıklamaları da devam ediyor. Etik olmayan veya sonucunun nereye varacağı düşünülmeden bilinçli veya bilinçsiz yapılan açıklamaları, Tayyip Bey’in kimliği ile yaptığı düşünülüp ve böyle değerlendirilmesi gerekir. Bu yanlışlar, Başbakan olarak yaptığı düşünülürse kurum ve kuruluşların sıkıntıya düşeceğinden kaygı duyulmaktadır. Yoksa, millî politikalarda değişim mi düşünülmektedir? Anayasamızda değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler bulunmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki milletvekillerinin hepsini bir parti çıkarsa bile bu maddeler değiştirilemez. İktidarda bulunan bir parti bazı konularda elbette ki kendi siyasî düşüncesi doğrultusunda kararlar alabilir. Ama ulusal konularda, “Ben yaptım, oldu” diyemez. Sayın Erdoğan’ın konuşmaları ve davranışları Bay Tayyip ve Sayın Başbakan kişilikleri olarak ayrılmasında ülkemizin geleceği açısından yarar olacağını düşünüyorum. KOMŞUMUZ IRAK MI, KUZEY IRAK MI? Barzani, “Türkiye Kerkük’e karışırsa, biz de Diyarbakır’a karışırız” demişti. Bunun üzerine Erdoğan, 9 Nisan Pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Türkiye ile sınırdaş olan bir Kuzey Irak, şu anda attığı bu adımlarla ciddi yanlışlar yapmakta” karşılığını vermişti. Taha Akyol ile CCN Türk’teki söyleşisinde de, “Komşumuz Kuzey Irak” ifadesini kullanmıştı. “Komşumuz Kuzey Irak” diyerek, acaba, Türk Halkı oldubittilere mi alıştırılmak isteniyor? Acaba, kapalı kapılar arkasında birilerine ödünler mi veriliyor? Erdoğan bu söylemi ile ne demek istiyor? Bu sözü Türkiye Başbakanı söyleyebilir mi? Bu sözü, olsa olsa Türkiyeli Bay Tayyip söyleyebilir. Çünkü bunu, ancak, sorumluluğu olmayan, ulusal birlik ve bütünlüğü düşünmeyen bir kişinin söyleyebileceği bir söz olarak düşünüyorum. Devletimizin dış politikasına göre, komşumuz Irak’tır ve bu ülkenin toprak bütünlüğünün sağlanması yönündedir. Güneyimizde yeni bir devletçiğin oluşmasını savaş nedeni saydığımızı öteden beri söylemiyor muyuz? Bu durumda sorumlu olan herkesin açıklamalarını buna göre yapması gerekmez mi? Hele hele açıklamayı Başbakan kimliğinde biri yapıyorsa daha dikkatli olması gerektiği düşünülmez mi? Avrupa Birliği görüşmelerinde 17 Aralık 2004’te AKP Hükümeti tarafından imzalanan ilerleme raporunun bazı maddelerinin kabul edilemeyeceği beş gün sora, Dışişleri Bakanlığı uzmanları tarafından AB yetkililerine bildirilmedi mi? Devletimizin öteden beri uyguladığı millî politikaları ile ters düşen bazı uygulama ve açıklamalarda bulunan biri, kesinlikle Cumhurbaşkanı olmamalıdır. Olmaması için de tüm demokratik yollar denenmeli, gerekli uyarılar yapılmalıdır. Yol yakınken dönülmelidir. Köprüyü sel aldıktan sonra önlem almak bir işe yaramaz. DEMOKRATİK SOL PARTİ MİTİNGİ Ulusal politikalara ve laik Cumhuriyet’e ters düşen birinin Cumhurbaşkanı olmaması için ilk uyarı mitingini, Demokratik Sol Parti, 8 Nisan Pazar günü gerçekleştirdi. Coşkulu ve heyecanlı geçen mitinge yüz binlerce yurttaşımız katıldı. Buna karşın mitinge katılım düşük gösterilmeye çalışıldı. Katılım rakamları abartılı bir şekilde düşük söylendi. Mitingin yapıldığı alan Sıhhiye Meydanı otuz bin metrekarenin üzerinde bir alandır. Kalabalığın çokluğunu ifade etmek için atalarımız, “İğne atsan yere düşmez” sözünü kullanmıştır. İşte Sıhhiye Meydanı’nda da, “İğne atsan yere düşmez” bir kalabalık vardı. Ortalama bir metrekarede dört kişi olsa yüz yirmi bin kişi yapar. Balkonlardan, üst geçitlerden, ağaçlardan ve meydan dışından uzaktan seyredenler de eklendiğinde 200 binin üzerinde bir kalabalık olduğunu söyleyebiliriz. Ama koca kalabalığı 20 bine kadar indirme çabasında bulunanlar oldu. Halkı meydanlara toplayamayan, özü sözü farklı siyasîlerden Allah halkımızı korusun.