Rögar çukuruna bir can verdik. Rögarın üzeri mukavva ile kapatılınca adeta bir tuzak oluşturmuş. Küçük Dilara, mukavvanın üzerine basınca, elini tuttuğu annesinden kurtulup rögara düşmüş. Pis sular küçük Dilara'yı üç kilometre öteye sürüklemiş. Rögar can alınca İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur görevinden alındı. Genel Müdür'ün Başbakan'ın talimatı ile görevden alındığı söylendi. Sonra, alışılmadık bir ilk gerçekleşti. Genel Müdür hiçbir açıklama yapmadan ve itiraz da etmeden emekliye ayrıldı. Acaba niçin? Bazı bağlantıların ortaya çıkmasını istemediği için mi? Yoksa, mal varlıkları ile ilgili bir durum mu söz konusu? Zira olayın ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi ihalelerinin nasıl verildiği ve kimlere verildiği çorap söküğü gibi sökülmeye başladı. İHALELER VE BİRLİK VAKFI İhalelerin çoğunluğunu alanların, Recep Tayyip Erdoğan'la birlikte Birlik Vakfı'nın kurucuları arasında yer alan ve Bilal Şahin'in sahibi bulunduğu MVM şirketi olduğu ortaya çıktı. Bu arada, MVM'nin sahibi Bilal Şahin ile İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur'un okul arkadaşı olduğu iddiası ortaya atıldı. İhalelerden Almanların da pay aldığı ortaya çıktı. İhaleleri alan şirketin, işi, ihale bedelinin yarısına taşeron şirketlere devrettiği ve her ihaleden hiç iş yapmadan yüzde 50 para kazandığı anlaşıldı. Birlik Vakfı kurucuları arasında, Tayyip Erdoğan'dan başka kimlerin bulunduğu açıklanmalıdır. Birlik Vakfı'nın AKP ile ilişkileri nelerdir? Sanırım bunları halkımızın öğrenme hakkı vardır. SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMUŞTU Sayın Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı dönemindeki görev süresinde yapılan yanlışları içeren birçok dosyayla ilgili olarak suç duyurusunda bulunulmuştu. Erdoğan'dan sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini devam ettiren Ali Müfit Gürtuna için de aynı suçlamalar ve yargılamalar yapılmıştı. Sayın Tayyip Erdoğan'ın ve Sayın Ali Müfit Gürtuna'nın, geçmişi ve şu anki durumlarını bilenler mal varlıklarındaki artışlara dikkat çekmektedirler. Sahi şu artışları kamuoyuna açıklasalar da biz de halkımız da gerçeği öğrensek. Öğrensek de gereksiz sorularla kafalarımızı meşgul etmesek. Umarım sorumluluklarının gereği olarak ve çekinecek bir durumları olmadığı için açıklayacaklardır. Açıklamazlarsa kamu vicdanında hiç aklanamayacaklarını bildiririm. AKP İktidarı'nda da kamudaki yolsuzlukları sağır sultanlar duydu. Buna karşın Sayın Başbakan, "Yolsuzluklara damardan girdik. Yolsuzluklardan nemalananlar rahatsız oluyorlar", "Garip gurabanın hakkını koruyoruz" diyerek, doğruluk ve dürüstlük yarışına girmektedir. TORBADAN DON DİKTİREN MEMUR Bu durumda insanın aklına ister istemez aşağıdaki fıkra geliyor. "Cemaziyevvel", Arap aylarından birinin adıdır. Osmanlılar Dönemi'nde, Cumhuriyet'ten önce, bu ay adları kullanılıyordu. Osmanlı Devlet dairelerinde işi biten evraklar bez torbalara konulurdu. Bez torbaların üzerine de içinde bulunan evraklar hangi aya ait ise o ayın adı yazılırdı. Üzeri yazılı torbalar daha sonra depolarda saklanırdı. Cumhuriyet öncesi patiska bulmak zordu. Memurlardan biri çalıştığı devlet dairesinden çaldığı torbayı evine götürüp kendisine don diktirmiş. Bu memur günün birinde hamamda soyunurken adamın biri memurun donunda yazılı olan "Cemaziyevvel" yazısını görmüş. Aylar yıllar geçmiş, memur yüksek bir göreve tayin edilmiş. Onu hamamda gören adamın bir işi çıkmış. İşini görmek için kamuda çalışan bu memura başvurmuş. İşini bitirmek için beklemiş. Bu arada memur da ha bire doğruluktan, dürüstlükten söz eder dururmuş. Bir türlü adamın işine sıra gelmiyormuş. Buna fena hâlde bozulan vatandaş, "Çok konuşma, ben senin cemaziyevvelini bilirim" demiş. Halkımız, herkesin cemaziyevvelini biliyor. İlâve söze gerek yok sanıyorum.