TESUD Genel Başkanı Sn. Rıza Küçükoğlu ve İstanbul Teşkilat Başkanı Sn. Y.Ziya Satır'ın organize ettikleri Harbiye Askeri Kültür Sitesi Atatürk Salonu'nda yapılan "Yıldönümünde, Küresel ve Bölgesel bir yaklaşım içinde, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği ve bu çerçevede Türkiye'nin açılımları" konulu konferans büyük bir başarıyla gerçekleştirildi. Konferansta tuttuğum notları ve konuşmacıların söylevlerini bir yazı dizisi şeklinde yayınlayacağım fakat konferansta edindiğim izlenimler ve değerlendirmelerimi iki makale halinde aziz milletimize arz edeceğim.

Bir defa toplantı AB konusunda Türk milletinin göstereceği tepkinin ve milli refleksin merkezine oturmuştur. Bu toplantıyı izleyen herkes ittifakla şunu ifade eder ki TSK; Atatürkçü, milli duruşun merkezi ve harekât üssüdür. emekli olmuş, artık işten güçten el çekmiş insanların köşelerine çekilip dinlenmesi beklenirken, bazı büyüklerimizin mesela konferansa bir bildiri sunan E.Dnz.Kur.Kd.Alb. Vural Vural'ın 1953 Harp Okulu mezunu olduğu ve izleyici olarak gelen komutanlarımızdan bazılarının 1940'larda mezun olmuş emekli subaylar olduğu düşünülürse bu milli refleksin ne manaya geldiği daha iyi anlaşılır.

Konferans temsil derecesi itibariyle son derece başarılı olmuştur. Emekli Genel Kurmay Başkanımız Sn. Hüseyin Kıvrıkoğlu bizzat izleyerek gençlere dirayet, basiret ve cesaret vermiştir. Şener Eruygur Paşam ve diğer ismini bilmediğim birçok büyük komutanımız, gaziler, devlet adamları ve şehitlerin aziz ruhu konferansa iştirak etmiştir.

Bizce bu konferans Türk tarihinin dönüm noktasında Türk ordusunun göstereceği milli reflekse de işaret etmektedir. Adı üstünde konferans Türk milletinin diğer "alternatif stratejilerinin ve ittifak anlayışlarının neler olacağını" masaya yatırmıştır.

Konferansta oturum başkanlığını yapan Sn. E.Orgeneral Edip Başer, Sn.E.Orgeneral Oktar Ataman ve Sn.E.Orgeneral Hurşit Tolon, Cumhuriyet tarihimizin yetiştirdiği en büyük komutanlar arasında yer almaktadırlar.

Her üç orgeneralimizin yaptıkları konuşma ve analizlerde hadiseleri bilgece, şaşmaz bir doğrulukla ve askeri zirveden herşeyi gören bir mantıkla değerlendirdikleri görülmektedir. Değerlendirmelerin isabet derecesi dünya hadiselerini kavrama yeteneği çok yüksektir. Bütün bilgi ve tecrübelerini, doğrulukla ve hiçbir çıkar beklemeksizin gençlerimize anlatmak, yurdumuzu sevmek, yapılan askerlik yemininin namusuna sahip çıkmak noktasında tavizsiz birer asker oldukları bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Bu örnek komutanlarımızın ta ilkokulda başlayan öğrenci andıyla, askere katılış yemini ile devam eden Türk ruhunun en yüksek ahlak, fazilet ve şeref anlayışını temsil eden yüksek Türk vatanseverliği noktasında örnek karekterleri milletimiz için yaptıkları çırpınma, doğruları göstermek için yaptıkları yorulmaz çaba her türlü övgünün üstündedir.

Konferans'a KKTC Cumhurbaşkanı Mücahit Rauf Denktaş, E.Büyükelçi Onur Öymen, E.Büyükelçi Şükrü Elekdağ, E.Tuğ.G.Öner Pehlivanoğlu, E.Dnz.Kur.Alb.H.Vural Vural, E.Kur.Alb.Dr.Veli Yılmaz, Prof.Dr.Erol Manisalı, Prof.Ümit Özdağ, Yrd.Doç.Deniz Tansi, Gazeteci Mustafa Balbay, Gazeteci Tuncay Özkan ve Erol Mütercimler konuşmacı olarak katılmıştır. Türkiye'nin en üst düzeyde en seçkin akademisyen ve gazetecilerinin katıldığı toplantı maalesef basında hak ettiği yeri bulmamış, bulmadığı gibi bir de toplantıyı küçük düşürücü yayınlar yapılmıştır.

Ben bir gazeteci olarak yüzlerce toplantı, oturum, panel ve tartışma izleyen biriyim. Bu derece kapsamlı, bu derece vizyonlu ve bu derece gerçekçi toplantılar nadir kurumlarımızda ve nadir mekânlarda yapılmaktadır.

Şunu açıklıkla söylemeliyim ki, Türkiye aleyhinde üfürükten bir mekânda, yıkıcı bir konuya istinad eden tek kişinin katıldığı "kendi söyleyip kendi dinlediği" bir toplantı yapılsa;  Türk medyasının kurum başına 3 muhabir 3 kameraman göndererek 300 kişilik bir yığınak yapacağı bilinmektedir. Hatta bazı toplantılara katılıyorum inanın izleyici topluluğun 15 katı medya mensubu katılıyor. Ertesi gün gazetelere bakıyorsunuz, "filan dedi ki diye başlayan sürmanşet" başlıklar.

Davulla-zurna ile yapılan sokaktan geçen halkın burada ne oluyor diye merak edecekleri bazı sözde toplantılara, iki kişinin katıldığı nükleer aleyhtarı bir protesto eylemine; televizyonlarda, gazetelerde hak etmediği yer ve değer verilirken devlette sorumluluk almış, bilgelerin bilgesi, hocaların hocası, ak sakalların ak sakalları, strateji ve jeopolitik üstadlarının üstadı gönlü ve gözü millete hizmet etmekten başka bir mantıkla çalışmayan Türk milletinin yeminli bekçilerinin yaptığı konferanstan söz edilmemesi gerçekten utanç verici ve yüz kızartıcı bir durumdur. Ertesi gün gazetelere bakıyorum, şu başlıklar dikkatimi çekiyor. Avrupa Parlamentosu Eşbaşkanı Joost Lagendijk; "TSK, PKK'yı seviyor. Askerler, Güneydoğu'da provakasyon yapmaya başladı." diyor. Başbakan zaten özelleştirme adı altında pazarlamayla meşgul "Hasan almaz basan alır" diyor.

Sn. Başbakan, Orhan Pamuk'u protesto eden vatandaşlara niye müdahale edilmedi diye polisi suçluyor adeta. Nemrut Mustafa gibi hareket etmelerini istiyor. TESUD toplantısında Sn. Hurşit TOLON Paşa resimlerle Şemdinli olaylarını basın mensuplarına gösterip, hadisenin gerçek şeklini anlatıyor. Yakılan Atatürk büstünün resimlerini gösteriyor.

Türk basını gene bölücü, yıkıcı eksendeki yayınlarına devam ederek, AB Parlamento eş başkanının demecini haber sayıyor. TSK'yı suçluyor.

Halbuki TESUD'un toplantısında Türkiye'nin bundan sonraki stratejik vizyonu ne olmalıdır? Bu AB'nin, Türkiye'nin geleceğindeki yeri nedir? Şimdiden Türkiye'nin varlığına ve bütünlüğüne zarar veren bu birlikte yer almanın bir gereği var mıdır? AB'den başka bir dünya yok mudur? Bu suallerin cevabı aranıyordu. Hayati derecedeki bu mevzuda, maalesef Türk basını orada yoktu... Gündemde incir çekirdeğini doldurmayan şeyler vardı...

Konuya devam edeceğiz.