Herhalde askerlerimizin ruhunu kazanmak bizim için bir vazife olduğu gibi evvela onlarda bir ruh, bir emel, bir karakter yaratmak da Allah'tan ve Medine-i Münevvere'de yatan Cenab-ı Peygamber'den sonra bize yöneliyor.-Gazi Mustafa Kemâl Atatürk- (1914)

Ordu-Millet vasfını tarihte yer aldığı 12.000 yıldır gururla taşıyan Türk Milleti yediden yetmişe askerdir. Şehit kanı ile yoğrularak vatanlaşan topraklarını ve istiklalini korumak için en değerli varlığı olan canını seve seve vermek her askerin gönlünde yatar.

Çünkü askerin vatanını savunurken ulaşabileceği ŞEHİT ve GAZİ rütbeleri kendisine ve ailesine verilecek en büyük ödüldür. Bu rütbeler İslam'ın en kutsal rütbelerdir. Biliyoruz ki şehitlerimiz yıkanmadan kanlı elbiseleri ile gömülürler. Aldığı yaralar ve bedenini yıkayan ona takılan madalyaları temsil eder. Ve yine inancımıza göre şehitler doğrudan sorgulanmadan Cennete kabul edilirler. Anadolu topraklarını süsleyen Şehit bedenlerinin çokluğu bu toprakların vatanlaşmasının göstergesi ve milletimizin haklı gurur kaynağıdır.

Anne ve babalar evlatlarını asker ocağına yani "Peygamber Ocağı" olarak gördükleri bu yuvaya Ya Şehit ol Ya Gazi" diyerek gönderir. Şehitlik rütbesine ulaşarak bayrağa sarılı olarak kendilerine teslim edilen evlatlarını "Mehmedim bu vatana feda olsun" diyerek toprağa verirler. Bu büyük acı şehidin ana-baba ve yakınları için ömür boyu taşıyacakları en büyük gurur vesilesi olarak kalarak onları motive eder.

Devletimiz gücünü bu mümtaz insanlardan alır. Onlar şimdi başları daha dik olarak toplumda saygı görürler. Bu Türk Milletinin en büyük hasleti ve değişmez karakteridir. Bu karakter devletimizin içte ve dıştaki gücünün göstergesidir.

Bu gerçek ortada iken 18 Aralık 2005 tarihli ZAMAN Gazetesinde yayınlanan aşağıda özeti verilen haber gündeme bomba gibi düşmüştür;

"  Emekli paşadan şaşırtan iddia: TSK, Peygamber ocağı değildir.

           Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) dün Harbiye Askeri Kültür Sitesi'nde Türkiye-AB ilişkilerini tartıştı. KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Edip Başer, Şener Eruygur, Özden Örnek gibi emekli paşaların da katıldığı sempozyumda ilginç görüşler öne sürüldü.

            Toplantının açılışında konuşan TESUD Genel Başkanı emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni 'Atatürk Cumhuriyeti'nin Ordusu' olarak tarif ederken, 'Peygamber Ocağı' tanımını kabul etmediklerini söyledi. Medyada 'Mehmetçik' konusundaki değerlendirmelere gönderme yapan emekli paşa, "TSK'nın askeri, Atatürk'ten sonra gelişmiş Türkiye Cumhuriyeti'nin Mehmetçikleriyiz, Peygamber'in Mehmetçiği değil." dedi. Başbakan Erdoğan'ın Türk milletinin 'Mehmetçik' kavramını 'küçük Muhammed' anlamında kullandığına yönelik sözlerini eleştiren Küçükoğlu, belli din veya mezhebi öngören bir kavramdan uzak durulması gerektiğini savundu."

           

Aynı gün konu hakkında bu gazetenin muhabirleri telefonla bilgime başvurdular. Konuyu tam olarak birinci elden dinlemediğim için bana söylenenler dâhilinde görüşlerimi yansıtmaya çalıştım. Görüşlerim Zaman Gazetesinin 18 Aralık 2005 tarihli nüshasında Erkan Acar imzası ile aşağıdaki şekilde yayınlandı. İşte bu haber;

"Ordu milletimizin kalbinde hep Peygamber ocağı olarak bilinir. Emekli Silahlı Kuvvetler mensupları, TESUD Genel Başkanı Küçükoğlu'nın, "Türk ordusu Peygamber ocağı değildir." sözüne katılmadı.

            Emekli Hava Pilot Korgeneral Yaşar Müjdeci, Türk insanının kalbinde ordunun hep Peygamber ocağı olarak var olduğunu söyledi. Emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale, İslam'ın ordu üzerindeki etkisinin yadsınamayacağını kaydetti. Yaşar Müjdeci, Türk ordusunun aydınların ocağı olduğunu ifade ederek, "Yeniçeri Ocağı bile Hacı Bektaş-ı Veli'yi pir olarak kabul eder." dedi. Son zamanlarda bu konulara çok fazla hassasiyet gösterildiğini belirten Müjdeci, "Küçükoğlu Paşa da bunu bu şekilde düşünmemiştir. Delikanlı bir çocuktur, memleketini sever, dini bütün bir çocuktur. İnsanlarımızın kalbinde, gönlünde ordumuz hep Peygamber ocağıdır. Türk çocuğunu askere ısındırmak için komutanları tarafından sürekli anlatılır." şeklinde konuştu.

Tahir Tamer Kumkale ise Peygamber ocağı tanımının sadece Türk ordusu için değil, bütün ordular için geçerli bir tanımlama olduğunu söyledi. Haçlı ordusunun Haç'ı simge yaptığını ve 'Peygamber ocağı' nitelemesinin bir orduya yücelilik ve ululuk getirdiğini dile getiren Kumkale, "Biz bin yıldır Müslüman'ız. Ama ben on iki bin yıllık tarihi olan bir milletim. Benim on iki bin yıllık Ordu-Millet vasfım var. Bu da milletimden geliyor. Tamam, Atatürk'ün askeriyiz, ordusuyuz; ama ben asıl Türk milletinin ordusuyum." diye konuştu. Küçükoğlu'nun kendisinden farklı düşünmediğine inandığının altını çizen Kumkale şöyle devam etti: "Bakın şehitlik, gazilik tamamen dini vasıftır. Şehit olmak gelinebilecek en büyük rütbedir. Peygamber ocağıdır demek asker ocağını yüceltir, kuvvetlendirir. Halk, ana babalar da öyle görmezler mi orduyu? Atatürk ocağına göndermez, Peygamber ocağına gönderir. Atatürk devletimizin kurucusudur; ama Atatürk de Osmanlı'nın askeri, Türk milletinin askeri idi. Peygamber'imiz de komutandı. Onca savaşa girmiş. Peygamber ocağı sözü orduya güç verir. Güzel şeyler anlatır. Bizler adamı ölüme gönderirken dinimizin bütün vasıflarını kullanıyoruz."

Bilindiği gibi Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bütün kurum ve kuruluşlarında askerlere gece dersleri arasında verilen Din Dersleri önemli yer tutmaktadır. Bu derslerde Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki tarafından bizzat kaleme alınan 'Askere Din Kitabı'ndan yararlanılır. Atatürk Dönemi Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak tarafından hazırlattırılan bu kitap, askerin dine bakış açısını bütün ayrıntıları ile açıklamaktadır.

Bu kitapta askerî birliklerin 'Peygamber ocağı' olduğu ve askerlerin de 'Mehmetçik' adıyla yüceltildiği; Peygamberimizin en büyük asker olduğu, hak, adalet ve hürriyet uğrunda yirmi üç sene savaştığı anlatılmaktadır.. Ayrıca Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün askerliğine ilişkin hatıralara yer verilmektedir.

Mehmetçik Kavramının nasıl oluştuğuna dair bilgiler kitapla şöyle yer almaktadır., "Mehmetçik' ismi Peygamber Efendimiz' den gelmektedir. Hazreti Muhammed'in adı, biz Türkler ve Müslümanlar için çok önemli bir addır. Bundan dolayıdır ki din yolunda, vatan ve millet yolunda, canını ve kanını seve seve feda eden kahraman askerlerimizi Mehmetçik adıyla yüceltiyoruz."

            Türkiye Emekli Subaylar Derneği'nin; ATATÜRKÇÜ çizgide ve O'nun eserlerini koruma ve kollamaya kararlı, bu konularda işbirliği ve dayanışmaya açık bir kuruluş olarak kamuoyunda haklı bir itibarı vardır. TESUD yaklaşık 10.000 üyesi ve yurt geneline yayılan 30 şubesi ile faaliyetlerini başarı ile sürdürmektedir.

Mensubu olmakla gurur duyduğum TESUD en önemli ve etkin sivil toplum  örgütleri içinde yer almaktadır. Teşkilat yapısı, potansiyeli, bilgili, şuurlu ve Atatürk Milliyetçiliği ile yoğrulmuş dinamik kadroları ile görevini en iyi bir şekilde başaracak güce sahiptir.

            25 Ekim 2005 tarihli yazımda TESUD' un yeni Gen. Bşk. E. Tümg. Rıza KÜÇÜKOĞLU'nun  ZAMAN Gazetesinde yayınlanan "Emekli subaylar AB sürecine destek için lobi yapacak" başlıklı röportajını ciddi bir şekilde eleştirmiş, TESUD'un menfi yöndeki bütün gelişmelere rağmen hem "Atatürkçü çizgiyi" ve hem de "AB'ye tam teslimiyeti" nasıl bir araya getireceklerini anlayamadığımı vurgulamıştım.

TESUD üyesi olan bizler için "AB adına lobi yapmak" ne kadar yanlış ise "Türk Ordusu Peygamber ocağı değildir" sözleri o kadar yanlıştır. Ben bunları yanlış anlaşılabilecek ve milletimizi rencide edecek maksadını aşan sözler olarak görüyorum.

Bu sözlere katılmadığımı açıklıyor ve "Keşke hiç söylenmemiş olsa idi" diyorum..