Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, evvela bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1923)
Cumhuriyet tarihimize kara leke olarak giren ŞEHİT KUBİLAY vakası Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bek ’ası için daima hatırlanması gereken bir simgedir. 23 Aralık 1930’da Menemen’de tanık olduğumuz irtica olayında şehit edilen Asteğmen Kubilay Türk milletinin hafızasına "Devrim Şehidi" olarak kazınmıştır.
Bir Cumhuriyet öğretmeni olan Mustafa Fehmi Kubilay Giritli bir ailenin çocuğudur. 24 yaşındadır ve Menemen’de yedek subay asteğmen olarak askerlik hizmetini yapmaktadır.
Menemen’de 23 Aralık 1930’da patlak veren cumhuriyet karşıtı olayların elebaşısı “mehdi” olduğunu iddia eden Nakşibendi tarikatı üyesi Giritli Derviş Mehmet, 6 müridi ile Manisa'dan Menemene gelmiş ve Belediye Meydanında topladığı yüz kişiyle zikrederek şeriat ilan etmeye kalkmıştır. Silahlı asiler güruhuna müfrezesi ile müdahale eden Asteğmen Kubilay ile Hasan ve Şevki adındaki iki mahalle bekçisi vahşice katledilmiştir. Kubilay’ın bağ bıçağı ile kesilen başı bir sopaya takılarak Menemen sokaklarında gezdirilmiştir.
Olay, arkadan yetişen askeri birlikler tarafından kısa sürede bastırıldı. Derviş Mehmet vuruldu ve tüm asiler yakalandı. Aslında burada saldırı asker Kubilay'a değil öğretmen Kubilay'a yapılmıştır. Asi yobazlar Cumhuriyetin güçlenmesinde hizmet verenleri nasıl cezalandıracaklarını Kubilay’ın şahsında göstermek istemişlerdir.
Atatürk; 28.12.1930’daki “Gazinin Orduya Taziyetnamesi” ile hissiyatını “Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin idealist muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır” sözleri ile vurgulamıştır.
31 Aralık 1930’da, Menemen ile Manisa ve Balıkesir Merkez ilçelerinde bir ay süreyle sıkıyönetim ilân edilmiş ve sanıkların yargılanması için de Divanı Harp kurulmuştur. Olaya katılan 105 sanıktan 37’si için ölüm cezası verilmiş, 6’sının ölüm cezası yaşları nedeniyle 24 yıl hapis cezası'na çevrilmiş, 20’sine bir yıl, 14’üne üç yıl, 6’sına 15 yıl, birine 12,5 yıl hapis cezası verilmiş ve 27 sanık beraat etmiştir.. Ölüm cezaları 3 Şubat 1931’de infaz edilmiştir.
Kubilay Vakası; başlamadan söndürülen bir ayaklanmadır. Birkaç yobaz dervişin düzenledikleri münferit bir olay olarak görülmemelidir. Yer seçimi ve zamanlaması profesyonelce hazırlanmıştır.
Kubilay Vakası; hükümetin ve TBMM’nin Gazi’nin direktifleriyle olaya anında el koyması ile büyümeden söndürülmüş bir yangın olarak değerlendirilmeli ve benzeri olayların bir daha yaşanmaması için yeni nesillere ders olarak öğretilmelidir. Yani, Kubilay, her yıl sadece 23 Aralıkta Menemen’deki Kubilay anıtının önünde yapılan göstermelik bir askeri tören çerçevesinde hatırlanmaktan çıkarılmalıdır. Bu olay, milli bilinç ve şuurlaşmanın kökleştirilmesinde önemli bir yapı taşı olarak değerlendirilerek daima canlı tutulmalıdır.
Türkiye’de irtica tehdidi olmadığını vurgulayarak Anayasanın İnkılâp Kanunlarının korunmasına ilişkin 174. üncü maddesine rağmen İrticayı cumhuriyet için tehdit olmaktan çıkarmaya çalışanların Kubilay olayını ibretle incelemelerinde yarar vardır.
Cumhuriyet şehidimiz aziz Asteğmen Kubilay’ı rahmetle anıyor ve hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Ruhu Şad, Mekanı Cennet olsun...