Cumhuriyet Orduları; Cumhuriyeti ve kutsal topraklarını güvenle koruma ve savunma kudretindedir ve hazırdır.( Gazi Mustafa Kemal Atatürk-1925)

Türk tarihinde Zaferler Ayı olarak bilinen Ağustos Ayını idrak ediyoruz. Bu ay zaferleri kazanan Türk Ordusu için olduğu kadar bu orduları bağrından çıkaran Ordu-Millet Türkler içinde çok değerlidir. Ve biz Türkler 30 Ağustos 2024’te Başkomutanlık Meydan Muharebesinin coşkulu kutlayışı ile birlikte Türk Ordusunun gücünü dosta düşmana bir kere daha hatırlatacağız.

Ebedi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Türk Ordusuna Değişmeyen Mesajı” içinde Türk Askerinin Görevini şöyle vurgulamıştır; “TÜRK VATANI’NIN VE TÜRKLÜK CAMİASI’NIN ŞAN VE ŞEREFİNİ DAHİLİ VE HARİCİ HER TÜRLÜ TEHLİKEYE KARŞI KORUMAKTIR."
Ata’nın askerlerine verdiği bu kutsal görev çok zor, çok kapsamlı, çok hedefli ve uzun vadeli plânlı bir çalışmayı zorunlu kılmaktadır. Ve milletimiz bilmeli ki Türk askerleri Ata’sının verdiği görevi en iyi şekilde yerine getirmeye hazır olmuştur.

Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu gibi dünya Jeopolitik güç merkezinde yer alan ülkemize karşı bu konumundan kaynaklanan büyük tehdit devam etmektedir. Ayrıca bölgede çıkan petrole erişmek ve dünya ticaret yollarının kontrol edebilmek amacına yönelik olarak çevremizde meydana getirilen sıcak çatışmalar yüzünden askerlerimizin büyük sorumluluklar yüklendiği de bir gerçektir.

Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemiz üzerinde menfaatleri olan dış güçlerin yıkmaya çalıştıkları en önemli hedeftir. Bu önemli güce verecekleri zararların büyüklüğü oranında ülkemiz üzerindeki emellerini daha kolay elde edeceklerini sanan gafiller sürüsü her fırsatta askeri gücümüzü yıpratma çabası içerisindedir. Dış güçler ve onların içerideki maaşlı yandaşları var gücü ile saldırmaktadırlar. Fakat çabaları boşunadır. Türk Ordusu milletin bizzat kendisidir ve milletimiz tarihinde benzer pek çok saldırıyı başarı ile atlatmasını bilmiştir. Tarih yine tekerrür edecektir.

Askerlik mesleği devletin ve milletin bekasını sağlayan, kendine has özellikleri bulunan, zor, meşâkkatli, şahsi ferâgat ve fedakarlık isteyen, kompleks, geniş bilgi ve beceriyi gerektiren kutsal bir meslektir. Milletimiz; tarihin bilinen ilk devirlerinden itibaren ordularına büyük önem vermiş ve günlük yaşamının her safhasında askeri karakterli bir millet olmanın en güzel örneklerini meydana getirmiştir.

Türklerin binlerce yıldan beri taşıdıkları ORDU-MİLLET olma vasfı onun askeri kültürünün zenginliğinin ve gücünün en veciz ifadesidir. Türklerde milli karakter haline gelen ve çok kıymetli bir miras olarak babadan evlâdına intikal edip günümüze kadar ulaşan büyüğe saygı ve itaat duygusu, bir ruh ve davranış biçimi olarak “ ÜSTE SAYGI ” şeklinde ordu içinde gelişmiştir. Üste ve amirlere mutlak itaat ve sonsuz güven askerlik mesleğinin temel taşı niteliğini haizdir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en büyük gücünü ve moral kaynağını oluşturan disiplinli bir ordu olma vasfı bütün dünyaca bilinmektedir.

Uzman askerlerin üzerinde anlaştıkları ortak görüş; bilinen ve geliştirilen en tehlikeli silahın “ ÖLÜMÜ GÖZE ALMIŞ İNSAN ” olduğudur. Türk askerlerinin her biri işte böyle bir silahtır. Türk Askeri; atalarından ve ailesinden aldığı tarihi ve köklü Türk kültür değerlerinin ordu saflarında üstün bir eğitim anlayışıyla pekiştirilmesi sonucunda gözünü kırpmadan ölüme koşar.

Türk erkeklerine “ Ordu saflarında ölünce askerin en büyük rütbesi olan ŞEHİTLİK, eğer sağ kalırsa toplumdaki diğer en değerli rütbe olan GAZİLİK mertebesine ulaşılacağı, bunun için bu ocağa gönderildiği ” hususu aileleri tarafından aşılanmakta ve bu kavram zihinlerde iyice yer etmektedir. İşte bundan dolayıdır ki; o basit, sakin, gösterişsiz ve son derece mütevazı görünüşlü, saf ve temiz Türk askeri; muharebede bir yıldırım, bir kasırga gibi coşmakta, gözünü dahi kırpmadan üzerine atıldığı düşmanlarının korkulu rüyası olmaktadır. Bu değişmez ve üstün nitelik Türk askerine atalarından kalan en büyük mirastır. Kuşaklar boyu aktarılarak günümüze taşınmıştır.

Şehitlerimizin yüreği acı ile burkulan anne ve babalarının kendisinden beklenen vakâr ve gurur içinde “ VATAN SAĞOLSUN, BU VATAN UĞRUNA BİN MEHMET FEDA OLSUN “ diyerek, toplum içindeki yerlerini yüceltmelerinin bir başka örneğine dünyada rastlamak mümkün değildir. İşte Türk askerini ölümsüzleştiren bu duygu Türk Toplumunu diğer toplumlardan ayıran eşsiz bir değer yargısıdır.

Çanakkale’yi ve Kurtuluş Savaşını yaratan Türk Askerini; yani yaygın ismi ile Mehmetçiği; Türk milletinin herhangi bir ferdinden ayırmak mümkün değildir. Hele bu evlâtlarımızı diğer orduların askerleri ile karşılaştırmak ve onlara benzetmek gaflettir ve hıyanettir. O’ şahsında bağrından çıktığı 12.000 yıllık geçmişe sahip Türk’ün genel karakterini taşır, onu en iyi temsil eden bir sembol kişilik olarak tarihteki yerini alır.

Zafer haftasında 153 yıl önce Anadolu'nun doğusunda Malazgirt'te Bizansı dize getirerek Anadolu'yu vatanlaştıran, ve 102 yıl önce Anadolu'nun batısında Yunanı denize dökerek Türkiye Cumhuriyetini kuran kahraman Mehmetçiklerimizi saygı ile anıyorum. Ordu- Millet Türklerin Zafer Bayramlarını gönülden kutluyorum.

Ve tekrar tekrar vurguluyorum ki;
DEVLETLERİN ÖMÜRLERİ ORDULARININ ÖMRÜ KADARDIR.