Vietnam Savaşı sırasındaki Amerikan Savunma Bakanı Robert S.Mc Namara 1995 yılında "İn Retrospect" (Geçmiş Şeylere Bakış) adlı kitabında "hatalıydık" itirafında bulunduktan sonra "bizler kendi ilke ve geleneklerimize (mantığımıza) göre davrandık ama fena halde yanıldık" dedi.  

Mc Namara'nın, John Kennedy'in Vietnam'dan çekilmeyi düşündüğü ancak buna zaman bulamadan öldürüldüğünü söylemesi ilginçtir. (Savaşın devamı hangi silah tüccarlarını zengin ediyordu.)  

Mc Namara, Amerikan eğitim ve taktiğinin gerilla savaşına uygun olmadığının anlaşıldığını buna rağmen savaş kararında ısrar edildiğini söylemektedir.  

ABD, Vietnam savaşına girdiğinde demokratik ideallere bağlı bir Güney Vietnam hükümeti bulunmakta idi. Bu hükümet ABD'den resmen yardım istemişti. Halbuki Irak harekâtı esnasında bir gurup işbirlikçi ve hain dışında hiç kimse ABD'ye destek olmamıştır.  

Mc Namara, "Vietnamdaki felaketimizin on önemli sebebi vardı" diyor ve şunları sıralıyor:  

1- Hasımlarımızın (Çin ve SSCB'nin desteklediği K.Vietnam ve Vietkong gerillalarını) jeopolitik maksatlarını anlamadık. Bunları küçümsedik ve onların hareketlerinin ABD'ye yaratacağı tehlikeleri mübalağa ettik.  

ABD Irak savaşı öncesinde de aynı şeyi yapmadı mı? Bugün İran'a saldırmak için bahane yaratırken, aynı düşünce ile hareket etmiyor mu?  

O tarihte Vietkong'u çok küçümsemişlerdi. Bugün düşmanlarını aşırı şekilde abartıyorlar. Esasen onların kendilerine karşı koyamayacağını biliyorlar.  

2- "Güney Vietnam halkını ve liderlerini kendi tecrübelerimiz ve kendi ölçülerimiz içinde tanımladık. Onlarda hürriyet ve demokrasi için bir susuzluk ve bir kararlılık gördük. Ülkedeki siyasi kuvvetler konusunda tamamen yanıldık."  

ABD Irak'ta da ayrı sloganları attı demokrasi, özgürlük ve barış getireceğini vaad etti. İnsanları beklenti yanılgısına uğratarak Ortaçağ'ın klasik mütecavizleri gibi hareket etti. Esasen Irak halkının Amerika'dan böyle bir beklentisi de yoktu. Daha keskin bir ifade ile halkın Saddam'dan kurtulmak için bir düşüncesi de yoktu. Halkın demokrasiye susamışlık tezi Anglo-sakson bakış açısının teferruat meselelerde tıkanmışlığa uğrayacağını gösteren en önemli delildir.  

Burada yapılan yanlışlık şu noktada bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır. Şöyle ki, demokrasi noktasındaki kendini bağlayıcı ABD söylemi Şiileri iktidara getirerek, İran'ın pozisyonunu kuvvetlenmesine sebep olarak, burnunun önünü görmeyen stratejik değerlendirme hatasına sebep olmuştur. Şimdiye kadar ki, süreçte Sünnilerle başı belada olan ABD'nin bundan sonraki süreçte İran'la çatışması halinde Lübnan'dan Suriye'ye, Suriye'den Irak'a, Irak'tan Mısır'a kadar olan alanda bütün Şiilerin karşısında bulacak Irak'ta bugün Sünnilerin direnişe katılmasıyla birlikte ciddi bir askeri felakete sürüklenecektir.  

3- "Bir halkı kendi inançları (K.Vietnam ve Viet kong) ve değerleri için savaşmak ve ölmek hususunda harekete geçiren milliyetçiliğin kuvvetini iyi hesaplayamadık, önemsemedik ve dünyanın bir çok yerinde hala küçümsemeye devam ediyoruz."  

Bugün Irak'ta, Filistin'de ve Afganistan'da yerli halk aynı şekilde küçümseniyor. Aşağılanıyor direnişçilerin ölmek hususunda cesur olmayacakları, halkın onca ambargodan sonra savaşmaya istekli olmayacağı, her türlü baskıya itaat edeceği değerlendiriliyordu. Ambargonun Irak silahlı kuvvetlerinin savaşma yeteneğini körelttiği açıktır. Ancak insani bir ideolojisi olmayan ABD silahlı kuvvetlerinin Irak'ı kolayca işgal etmesine rağmen direniş ruhunu körüklemesi ilginçtir. Savaşın başlangıcından önce Irak'ın tecrit edilmesi, hiçbir yerden yardım alamaması ABD'nin başarısıdır. Savaşı kazanmış bir devletin kendi kendine çalım atarak kendine yönelik direnişi tetiklemesi uzun vadede yenilgiye sürüklenmek için cepheyi daha da genişletmesi ilginçtir.  

4- "Dost düşman değerlendirilmelerindeki hatamız o bölgedeki halkın tarihini, kültürünü, liderlerinin kişilikleriyle alışkanlıklarını anlamayı reddetmemizin bir yansımasıydı."  

Bugün Ortadoğu coğrafyasında ABD'nin PKK konusunda Türkiye'ye karşı Müslüman kardeşleri destekleme noktasında Mısır'da, Suriye'de değişimi destek adına ılımlı bir lider olan Beşar Esat'ı yıpratmaya çalışması dost-düşman ayırma noktasında aynı hataları yapmaya devam ettiğinin delilidir.  

Gene işgal safhasından sonra direnişin tetiklenmesine uzanan süreçte halkın değer yargılarını hesaba almayan ırza ve namusa yönelik tecavüz hadiseleri, halkı ilkel ve geri zanneden küçümseyici tutum, işgal güçlerinin dışlanmasında temel faktör olmuştur.  

5- "Modern askeri teknolojinin, güçlerin ve doktrinlerin klasik olmayan ve yüksek düzeyde motive olmuş halk hareketleri karşısında sınırlı etkisini fark edemedik."  

ABD özellikle İran'a karşı yapacağı operasyonda bu hatalarını daha bariz şekilde görecek nükleer silah kullanmasına veya dünya çapında genel nükleer silahlanmaya yol açacak çabaları tetiklemesine halkın direnmeye mecbur etmesine kadar uzanan bir dizi hata yapmaya devam edecek.  

6- "Güneydoğu Asya'da harekete geçmeden önce geniş çapta bir askeri müdahalenin leh ve aleyhine kongreyi ve Amerikan halkını tam ve samimi müzakere ve tartışma içine sokamadık."  

Irak savaşında da aynı şey oldu. ABD kendi iç kamuoyunu inandırmadan, yalan yanlış belgelere dayanarak ve BM Güvenlik Konseyinden karar almadan müdahale ederek, savuna geldiği demokrasi anlayışıyla taban tabana zıt bir sürece sürüklendi.  

Amerikan halkı; Bush yönetimi, Jinsa, Evangelistler ve neo-conların müşterek yalanları karşısında adeta şok olmuştur.  

İran'a karşı yanıltma süreci tekraren devam etmektedir.  

7- "Bir milletin en derin kuvveti onun askeri ustalığında yiğitliğinde değil, halkının birlik ve beraberliğindedir. Bunu muhafaza edemedik."  

Vietnam savaşında halkın birliğini muhafaza edemeyen ABD'nin yalanlara ve ahlaki hiçbir temele dayanmayan yüzkızartıcı işkence, sorgulama ve cinayetlerinin küresel  çapta tepki toplayacağı, bunun Amerikan iç sistemine yansıyacağı açıktır. Kaldı ki, herşeyi beşeri kuvvetlerin idare ettiğini zannetme hatası mutlak adaletle hükmeden ilahi iradenin gazabını da çekmektedir. Halk Amerikan yöneticilerinin yalanlarına başlangıçta inansa bile gerçekleri olduğu gibi bilen Yüce Allah bir gün fitne ve fesadı açığa çıkaracağını kendi vicdanına karşı sorumluluk taşıması gerektiğini ortaya koyacağını bilmelidir. İnanç yaratmak her zaman ve her yerde öncelikle dürüst ve ilkeli olmakla mümkündür. Amerikan yönetimi yalancılığı ilke edindiği için "yalancının evi yanmış kimse inanmamış" sözünde olduğu gibi kendi halkı üzerinde de tesirli olamamaktadır. Yalan, hayali kurgu (senaryo), hayati tehdit, abartılı, tehdit analizlerinin Amerikan halkı üzerinde inandırıcı etkisi olmayacağı, halkı birlik ve beraberlik içinde tutmayacağı açıktır.  

8- "Halkımızı ve liderlerimizi herşeyi bilir sandık. Onların kusursuz olmadıklarını anlayamadık. Güvenliğimiz doğrudan tehlikede olmadığı halde başka bir halkın veya memleketin en iyi menfaati hakkındaki yargımızı milletlerarası formlarda açık tartışmaya, denemeye tabi tutmadık. Bizim her milleti kendi imajımıza göre veya kendi tercihlerimize göre şekillendirme hususunda bir Allah emrimiz yok.."  

Mc Namara'nın öz eleştirisinde de belirttiği gibi ABD karşı koyulamaz. Hegemon güç olarak kendi aklına eseni bir stratejik misyon olarak ortaya koyuyor. Uyulması gereken yeni ilahi emirler bunlarmışcasına uygulamaya başlıyor. Küreselleşme, uluslararası toplumun isteklerine uyma, liberal değerler, demokrasi, özgürlük savaşı, medeniyetler çatışması, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) gibi bütün plân ve programlar Amerika'nın kendi imaj algılamasına göre yeryüzüne şekil verme teşebbüsleridir. Hiç birinin ilgili hakların talepleri veya ihtiyaçları doğrultusunda tesbit edilmediği bir çoğunun gerçekle bağlantısı olmayan uçuk kaçık tezler olduğu anlaşılmaktadır.  

Kaldı ki, Mc Namara böyle bir Tanrı emrimiz yoktur derken, şimdiki başkan bu plânların hepsinin Tanrı'nın ruhuna üflemesi, Tanrı tarafından görevlendirilme, Haçlı Seferi, ilahi görevi yerine getirme gibi misyonlarla yaptığını söyleyerek, daha büyük hata yapmaktadır. Yarın öbürgün bu projeler batağa saplanır. Başarısız olursa Amerikan halkının inançlarında devlete olan sadakatlarında da ciddi yıpranmalara sebep olacaktır. Esasen yanlış bir temele ve Tanrı'yı şahit gösteren sahtekârlığa dayalı hiçbir projenin başarı şansı yoktur. Vietnam harbinde olduğu gibi burada da ABD başarısızlığa mahkumdur.  

9- "Kendi güvenliğimize doğrudan tehditlere cevap dışında, ABD askeri harekâtının ancak milletlerarası toplum tarafından verilen destekle (sadece yüzeysel ve kozmetik olarak değil) milletlerarası kuvvetlerle birlikte yürütülmesi gerektiğine dair olan ilkeye bağlı kalmadık."  

Mc Namara'nın işaret ettiği bu husus Irak savaşı öncesinde ve bugün İran krizinde aynen tekrar edilmektedir.  

10- "Milletlerarası ilişkilerde hayatın diğer veçhelerinde olduğu gibi uygulanacak hazır çözümler bulunmayan meseleler olduğunu göremedik. Zaman zaman mükemmel olmayan düzensiz bir dünyada yaşamaya mecbur olduğumuzu kabul edemedik."  

Mc Namara'nın yukarıdaki tenkidi bugün aynen vakidir. Ortadoğu'da sınırların değiştirilmesi, devletlerin küçültülmesi, liberal değerlerin evrensel değerler olarak yaygınlaştırılması, demokrasi ve özgürlüklerin İslam dünyasında geliştirilmesi, kadın haklarının yaygınlaştırılması" gibi uçuk kaçık hedeflerin ortaya konması sanki halkların kendi talepleri böyle imiş veya ihtiyaç bu imiş gibi bir tavır sergilenmesi gerçek hayattan bölgenin ihtiyaçlarından kopuk tekliflerdir. Bir defa Amerikan değerlerinin öteki halkların değerlerinden üstün olduğunu iddia etmek doğru mudur? Ezici askeri ve ekonomik güce sahip olmak medeni (uygar) ve haklı olmak için yeterli sebep midir?  Öteki halkların iyiliği için doğru prensipler olarak vaaz ettiği tekliflerin silah zoruyla kabulü Moğol barbarlığından farklı mı?  

Kaldı ki, silah zoruyla girdiği ülkelerde yaptığı vahşet ve yüzkızartıcı sorgulama teknikleriyle Moğollardan daha barbar olduğu da ortaya çıkmıştır. Bu durumda insanlık ABD'ye nasıl güvenecektir?  

Stratejik çıkarlar için başka ülkelere saldırma içgüdüsü ile onların iyiliği için hareket ettiği propagandasını nasıl bağdaştıracak bu iki yüzlülüğü nasıl gizleyecek? Görüldüğü gibi Mc Namara'nın tenkidi tamamen doğru ABD bugün de aynı açmazlarla karşı karşıya bulunuyor.  

11- "Vietnam savaşında siyasi ve askeri teşkilatlanmayı birlikte yürütecek bir politik karar mekanizması kuramadık. Örgütlenemedik. Alternatif yolların neler olduğunu araştırmadık. Yenilgiye sürüklendiğimiz noktada yönümüzü değiştirme gerekliliğini tahlil ve müzakere etmedik."  

Bugün ABD, Afganistan ve Irak'ta da aynı duruma düşmüştür. Ancak tehditi gerekçe göstererek girdiği ülkelere (Kuvveyt, B.A.E, S.Arabistan, Katar vs.) yerleşmiştir. Yani ABD savaşla girdiği yerlerde yenilmiş barışla girdiği yerlere yerleşmiştir.  

Amerikan yöneticileri bu gerçeği bile görmekten aciz olarak bugün de İran'a saldırmak için çaba harcıyorlar. Hatadan dönme, yönünü değiştirme gibi bir durum söz konusu olmadığı gibi hatada ısrar edilmektedir.  

Ayrıca ABD'nin tutumu dostlarına karşı da yaralayıcıdır. Çuval olayında kendi müttefikini incitmiş, K.Irak'ta kendi müttefikinin aleyhine bir emri vakinin kabul edilmesini istemekte Ermeni tasarıları gibi tasarılar temcit pilavı gibi ikide bir kongreye getirilmektedir. Bu durum ABD'nin esasen ne yaptığını bilmeden hareket ettiğine birilerinin elinde kukla gibi hareket ettirildiğine de işaret etmektedir. Yani çıkar kavramından hareketle ABD'nin ne yapmak istediğini tahmin etmeye çalışsanız, ABD'nin ne yapmaya çalıştığından bir şey anlayamıyorsunuz?  

Neo-Con'ların ideolojik körlüğe kapılmaları, bir kısım evangelistlerin İsrail'in çıkarlarını ve bekasını ABD'nin menfaatlerinden ve prestijinden daha önde görmeleri, Ortadoğu meselelerine tek bir açıdan ve İsrail gözlüğünden bakmaları, hatta Amerikan istihbaratının Ortadoğu'daki tek bilgi kaynağı olarak MOSSAD'ı esas alması, ciddi bilgi eksikliği, yanılgı, vizyon kararması ve aşikar yanlışlıklar yapılmasına sebep olmaktadır.  

İlginç olan bugünkü ABD karar alıcıları yanlışlık yaptıklarının farkında değiller ve öngördükleri plânı ısrarla ve inatla tatbik ettiklerini zannediyorlar. Plânın ilk uygulamaları iflas ettiği halde, plânda tadilat ve değişiklik yapmak bir tarafa plânın mukavemete rağmen yürüdüğü zannı içinde bulunuyorlar.  

Sonuç: ABD'nin Eski Savunma Bakanı Mc Namara'nın Vietnam Savaşı için ortaya attığı öz eleştiri bugün BOP için aynen geçerlidir. ABD kendine avantaj getiren müttefikinin rol ve tekliflerine göre değil uyduruk Yahudi fasaryalarına dayalı olarak İsrail'in peşinden gitmekte. İsrail'in olduğu her yerde Ortadoğu halklarının mukavemeti daha da artmakta. ABD'nin silah zoru ile başarılı olma, kalıcı zafer elde etme imkânları her geçen gün yok olmaktadır.  

Galiba ABD'nin tarihten silinmesi Moğollar'da olduğu gibi sabun köpüğü gibi başladı ve öyle bitecek...