Güç: Maddi kuvvetlerle manevi kuvvetlerin toplamı ve çarpımını ifade eden karmaşık bir süreçtir. Gücün bir kudret haline gelmesi kuvvettin kimin elinde, hangi amaçlar için, ne maksatla kullanılacağına bağlıdır. Ahlaksız, zalim birini eline en teknik bir silahı verirseniz sizin bu şahsa karşı manevi direniş gücünüz bertaraf edilmenizi engellemez. Bu nedenle manevi direnç kabiliyetinin en önemli ögesi basiret ve tedbirli olmaktır. Siz birbirinizle uğraşmaya devam ederek zaman kaybediyor. Karşı tarafa en hilekâr doktrinleri makyevalist söylemlerle cilalayarak yürüttüğü psikolojik harp araçlarıyla size kabul ettiriyorsa siz yaşama hakkını kaybetmeye mahkum uluslar kervanına katılmaya mecbursunuz demektir. Tabiatta güç faktörünün daha doğrusu bekanın en temel dayanağı uyanık olmak, av olmamak, hazırlıklı olmak ve mütemadiyen mücadele kabiliyetini yenilemeye çalışmakla mümkündür. Çoğu belgesellerde de görüldüğü üzere ufak bir dalgınlık hayatın kaybedilmesine sebep olmaktadır. Dolayısıyla güç; güçlüklere dayanabilme yeteneği, dayanıklılık, direnç, intibak kabiliyetini ihtiva eden karmaşık bir süreçtir.

Güç; başkalarının size güvenmesine dayanan dürüstlük, ahlak, fazilet, kabiliyet, nezaket, demokrat olmak gibi güven artırıcı kabiliyetlerinize istinad eden bir dış destek ve toplam yetenekleri kapsayan meziyetler olarak da tanımlanabilir.

Bir ulusun başkalarına örnek teşkil etmesi uyguladığı ekonomik ve sosyal sistemin çekim merkezi oluşturarak, başkalarını cezbetmesi o ulusu oluşturan bireylerin tek tek ve toplam olarak insani ve ahlaki değerler itibariyle donanımlı olmasına dürüst değerlerle bezenmesine bağlıdır. Sokaklarında kapkaçın, gaspın kol gezdiği, rüşvet, iltimas, hırsızlığın kök saldığı, kuldan utanma ve Allah'tan korkmanın yok olduğu bir toplumda başka uluslara örnek bir medeniyet düzeni kurulamayacağı açıktır. Kaldı ki cezbedici bir toplum düzeninde kişi üstün ahlaki vasıflarıyla kendi kendine karşı bile dengeli, yargılayıcı ve adildir. Bu kabil düzenlerde kişi işlediği suçu dahi itiraf eder kendi aleyhine olsa da doğruyu söylemekten, mertlikten asla kaçınmaz.

Makyevalist; terörize itaati esas alan düzenlerde herşey kandırmaca, herşey göz boyama hilelerine dayalı sahtekâr yönlendirme makenizmalarına istinad eder. Kral halkı itaat ettirmek için önce kendi adamlarına asayişi bozdurur. Halk düzensizlikten bezince suçluları yakalar ve kendi düzeninin otoritesine gönüllü itaati ve meşru düzeni, itimadı tesis eder. Bu kabil terörize düzenler şeytani usullerle, istihbarat operasyonlarıyla, insan kanı dökülmesine dayalı (ırkçı, jenosid veya siyasalı sosyal sistem çatışmaları vs gibi) sahte mitlere dayalı olduğu için daima güç faktörü olmaktan ziyade aldatan put olmuştur.

Bir sistemin en esaslı çekim faktörü tam adalettir. Adalet sadece hukuka istinad eden tek boyutlu bir kavram zannedilmemelidir. İşsizlik, gelir eşitsizliği, (bu büyük ölçüde toplumsal yardım mekanizmaları ve kişinin başkalarına acımasına, şefkatine, merhametine dayalı yardım saiki ile izale edilebilir) fırsat eşitliği, liyakat, hakkın mutlak şekilde tahakkuk ettirilmesine dayalı kompleks bir kavramdır. Kişinin içinde yaşadığı toplumun en üst teşkilatı olan devletine olan inancı onun adaletine olan sarsılmaz bağlılığı topluma karşı fedakârlık ve sadakat değerlerini harekete geçirerek dünya çapında bağlılık ve dayanışma duygusu oluşturarak başka uluslara karşı çekici model teşkil edebilir. Bu duygunun tersi makyevalist sapma olduğu gibi narsist tapınmadır da. Narsist tapınmada kişi kendinde olmayan nitelikleri varmış gibi vehmederek kendi kendisine tapmasıdır. Vehme dayalı narsist övünmeler çoğu kere çekim merkezi meydana getireceğine etrafa maskara görüntü vererek gülünç merkezi oluşturur. Hitler, Musollini, Stalin, Bush, Şaron gibi şahsiyetlerin dünya tarihindeki misyonları Neron'dan farksız olmasının sebebi narsist üstünlük teorisini, ahlaki olmayan yöntemlerle insanlığın aleyhine kullanmalarıdır.

Milletimiz yeni bin yılda insanlığa örnek teşkil edecek bir adalet nizamı tesis edecekse kendi içinde tutarlı, ahlâklı, dürüst ve itibarlı  ideolojik kavramları sistemleştirmeli tek tek bütün bireylerine ortak bir ruh vererek insanlığa örnek teşkil edecek bir model kurmalıdır. İktisaden fakir, teknik açıdan geri, eğitim bakımından kendisini yetiştirmemiş, hayatı boyunca ders kitabı dışında bir kitabı eline alıp okumamış, kendi tarihini, toplumunu ve dinini bilmeyen bir topluluğun örnek teşkil edecek bir model kuracağını söyleyebilirmisiniz?

Kendi dinini bile bilmeyen bir toplumda (inanmayan çıksın toplum arasına İslamın şartı, imanın şartı kaç diye sorsun bakalım kaç kişiden biri doğru cevap veriyor) birde irtica var diye, din baskı altına alınırsa hırsızlığın, ceza hukuku suç eğiliminin önüne geçebilirmisiniz?

Bizce güç ileri iktisadi ve sosyal sistem kurma hedefine yönelik olarak insan kaynak ve manevi değerleri harekete geçirme sürecidir. Harekete geçmemiş kaynakları boş, atıl ve işletilmez durumda tutarak (potansiyel güç unsurları) güç oluşturulamaz.

Güç bir meyvedir. İçinde yeni dirilişin çekirdeği olmayan her hamle bir müddet sonra sönüp gidecektir. Entropi kanunu (sönüm kanunu) her alanda olduğu gibi bu alanda da geçerli olup bir defa hamle yaparak o hamlenin ilelebet devam edeceğini zannetmek büyük hatadır. Büyük Atatürk bir milli hamle yaptı ve gitti. O hamlenin üstüne oturarak çağı aşamayız.

Muassır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak ülküsü her gece rüyalara giren yeni hamlelere yeni hamlelere kaynaklık teşkil etmezse Atatürk'ün başlattığı ivme de sönüp gidecektir.

Sonuç: Güç; dinamik süreçtir. Adalete dayalı, devamlı hamle refleksiyle beslenen, edebiyete uzanan üstünlük şuuru ile desteklenen başa güreşme mücadelesidir. Zayıf, küçük geri olduğunuzu düşündüğünüz an derhal zaafiyete düşer; elinizdeki imkan ve vasıtalar ne kadar gelişkin olursa olsun yenilir gidersiniz.

Bizce dünyanın imrendiği bir güç oluşturacaksak kendimize olan güvenden başlayarak, tamirata başlamalı, bizim biz olduğumuzu kabul ederek yolumuza devam etmeliyiz. Tabiki biz gibi bir toplum inşaa ederek...