CHP'nin diğer bir sorunu laiklik takıntısıdır. Katı laikçiliğin pratik hayatta hiçbir karşılığı yoktur. Kaldı ki T.C.'nin ideolojisini ve niteliklerini tarif eden, Anayasanın 2. maddesinde devletin milli, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olduğunu belirtmektedir. Aynı maddenin bir üst paragrafı devletin ideolojisini okumada ana kriterleri vermektedir. "Toplumun huzuru, milli dayanışma, adalet anlayışı ve insan haklarına saygı." Halkı gibi devlet (parti, ordu, polis, öğretmen, Başbakan, Cumhurbaşkanı, Belediye Başkanı, Hakim, Savcı) devleti gibi halk olmayı öngörmektedir.  

Nitekim bu maddenin tanımlanmasında çoğu kere CHP dahil birçok parti ve kamu görevlisi tuzağa düşürülmüş laik cumhuriyet gibi içi boş halkla bağlantısını kaybetmiş dayatmacı ateist bir laiklik söylemi geliştirilmiştir. Bunun milliyetçi, halkçı, devletçi, demokratik, sosyal yönü görmemezlikten gelinmiştir. Hatta TC'nin bir adalet devleti, bir hukuk devleti olduğu yönündeki ideolojik yapısı bu yapının devleti ideolojisi üstü adalete bağlılığı telafuz edilmemiştir. Atatürk savaş içinde vatana ihanet davaları dahil her kararın yargılama süreci içinde verilmesine özen göstermiş, devlet kurucusu ideolojisini teşkil ederken; halk kavramını, hukukun üstünlüğünü evrensel adalet normlarına istinad ettirmiştir. Siyasi rakibi olan Osmanlı Padişahını bile kovalarken hukukun dışına çıkmamış, öfkeyle hareket etmemiş adaletten ayrılmamıştır. Dolayısıyla kurucu devlet ideoloji tesbit edilirken, içinden çıktığı toplum ve dünya şartlarını harmanlayan bir yol izlenmiştir. Halbuki Atatürk'ten sonra aydınların batıya yönelmesi eski Latin-Yunan kültür ve medeniyetini baz alması ideolojik kısırlık yaratarak kopmanın başlangıç halkasını teşkil etmiştir. Bu durum "tarihi yanılgı ve halktan kopma" olarak nitelenmiş halkla barışmanın yolu aranmıştır. Ancak bu henüz başarılamamıştır.  

Dış strüktür, halkıyla uzlaşma içinde halkına ihanet edecek bir İslam modeli arıyor. Bu modele ılımlı İslam adını verdiler. Aynı şeyi solda da yapmak istiyorlar. Onlar laikte olsa milliyetçi olan her hareketi kesin kes düşman olarak niteliyorlar. Onların işine milliyetçi olmayan işbirlikçi laiklik daha uygun gelmektedir. Çünkü böyle bir ideolojinin halk tabanında bir dayanağı olmadığı için Ali'yi götürüp Veli'yi getirmek daha kolaydır. Zaten günümüzde Ali'yi götürüp Veli'yi getirmek için Veli'nin Ali'den daha fazla yetenekli olması gerekli değildir. Onların istediği verdikleri emirleri yapması, rüşvet alması, kendi toplumuna ihanet etmesi ve emirber bir nefer olmasıdır. Gene Ali'nin devrilip Veli'nin getirilmesi için haklı gerekçelerin varlığı önemli değildir. Şayet Ail'nin açıklarını bulursanız yıpratırsınız, bulamazsanız iftira atar medya operasyonu ile adamı tu kaka yaparsınız.  

Sn. Baykal'ın CHP'den uzaklaştırılması için yetenekli veya yeteneksiz olmasının hiçbir    önemi yoktur. Önemli olan kendileriyle işbirliği yapacak mı yapmayacak mı? İnanın Sn. Baykal yarın çıksın desin ki; "Biz müttefikiz ABD ne dedi de yapmadık, ne emir buyurursalar yapacağım, ben kendimi Bush'un emrinde bir eyalet valisi gibi hissediyorum."!! Eğer ertesi gün bütün medya ve STÖ'ler (Sivil Toplum Kuruluşları) Baykal'ın kurtuluş savaşında ruhaniyetinin neler yaptığına dair rivayetlerle ve hayali başarılardan söz etmezse her türlü iddiaya girerim.  

Sonuç: CHP'de Başkanlık yarışına katılan adaylar tabiki Sn. Baykal'a karşı mücadele edebilirler. Bu onların doğal hakkıdır. Ancak partiyi yıpratmak, güç dengesini bozarak küresel işbirliği yapacak adamları birkaç hamlede işbaşına getirmek için bir yol bir metod izlendiği unutulmamalıdır. Sn. Prof. Hurşit Güneş yazılarını zevkle okuduğum, bilgili vatansever ve milliyetçi bir hocamızdır. Nöbet sırası bir gün kendisine de gelecektir. Mahkeme kadıya mülk olmaz bir gün Sn. Baykal'da bu işten yorulacak görevi devredeceği birini arayacaktır. Etrafına bakacak partiye ve devlete sadakat gösterecek birini arayacaktır.  

Sn. Güneş bu konuda bizce CHP Genel Başkanlığına layık bir şahsiyettir. Ancak zamanlama ve taktik hatası herşeyi berbat edebilir. Sn. Güneş'in küresel güçlerin bilek bükme kavgasına katılmaması milli tutum sergilemesi beklenir.  

Sn. Sarıgül halka yakınlığının verdiği avantajla Sn. Baykal'ı alt ederek, partiyi ele geçireceğini ve iktidara getireceğini zannediyor. Aslında Baykal'ı düşürmek için kullanılmak istendiğinin iki üç basamaklı liderlik denkleminin ilk aşamasında değerlendirildiği ve popüler yönünden istifade edildiğinin farkında değil. Zaten şimdiden H. Cemal gibi kalemler Sarıgül'le de olmaz diyorlar. Perşembenin geleceği çarşambadan belli... Sn. Baykal'ın tasfiye edilmek istenmesinin ana nedeni milliyetçi-Atatürkçü duruşta ısrar etmesi ve dışarıdan emir almayı red etmesidir. Bundan ötürü CHP'nin tarihi zaafını kullanarak laik eksenli tutumunun halk nezdinde köklerinin olmayışından istifade ederek ılımlı İslam projesi gündeme getirilmiştir. 28 Şubat sürecinde; ılımlı ve halkın yaşadığı İslam'a darbe vurularak halk tepkiye itilmiş, dini alanda boşluk yaratılmış bu boşluktan istifade edecek misyonerlere çalışma alanı oluşturulmuştur. Halkın Kur'an kursları dahil dini isteklerini yerine getirmesindeki zorluklar İslam'ı  diğer dinler karşısında rekabet edemez, karşı koyamaz hale getirmiş Sn. Rahşan ECEVİTT'i bile tepkiye iterek "Din elden gidiyor" dedirtmiştir. İşte bu ortamda halkın tepkisi seçim mühendisliği yoluyla anlaştıkları partiyi iktidara getirmeye kanalize edilmiş devlet ideolojisi ise halen kontrol altına alınamamıştır. Bugünkü şartlarda CHP Türkiye için bir laboratuvar vazifesi görerek ılımlı İslam alanı haline gelmiştir. Sn. Baykal milliyetçi Atatürkçü tutumunda ısrar ederek Atatürk'e ve Kuvay-ı Milliye ruhuna sadakatını ispat etmiş, küresel çetelerin oyununa gelmemiştir. Ancak laiklik konusunda onların oyun alanının içinde kalmaya devam etmektedir. CHP tarihi yanılgıdan sıyrılarak İslam'la barışmanın bir yolunu bulmalı, laikliği yeniden tanımlamalıdır. Aksi takdirde eninde sonunda Sn. Baykal'ı bitirecekller. Ilımlı İslam modeli çerçevesinde işbirlikçi birini CHP'nin başına getireceklerdir. Bu kongreden sonra laikliğin yeniden sorgulanlanması ve Türk milliyetçiliğinden ve Kuvay-ı Milliye ruhundan kaynaklanan yeni bir tanımının yapılması şarttır. Unutulmamalı ki aslolan millettir. Milletin ruhuna tercüman olmayan birşeyde ısrar etmek CHP'de zayıf liderliğe ve halktan kopmaya sebep olur. Bu durum küresel güçlerin işine gelir. Eninde sonunda partiye hakim olurlar. Bu yüzden partinin halkla irtibatını sağlamlaştırmak halk gibi bir halk partisi yaratmak gerekiyor.