Çok uzak olmayan bir tarih var hafızalarımızda, daha dün gibi canlı. 1979 yılının 14 Haziran günü, tatlı bir heyecan sarmıştı içimizi, liseden mezun olmanın verdiği memnuniyetle birlikte, hepimiz hep bir ağızdan “Eğitimimizin bundan sonraki dönemi de tıpkı lise eğitimimiz gibi mükemmel olacak.” demiştik. Heyecanımız odayı doldurmuş ve içimizi ısıtmıştı. Bir ayrıntıyı hepimiz gözden kaçırmıştık. Öğretmenlerimizin gözlerindeki endişeli bakışları hiçbirimiz fark edememiştik ve o günlerde yaşanan terörü göz ardı etmiştik. Onlarla vedalaşırken kendi heyecanımıza yenik düşmüştük. Eğitim neferlerimizin, ayrılığın verdiği hüzünle ıslanan gözlerinde endişenin karanlığı mutluluktan ağır basmıştı. 
Oysa bizim içimizde kıpır kıpır bir heyecan vardı, önümüzde kocaman bir istikbal ile Türkiye için ideallerimiz vardı ve Anadolu'dan yavaş yavaş yükselecekti sesimiz. Bir seher vakti batıyı sarsan çığlıklarımızla, sancılı şafaklarda buluşacağımız aklımızın ucundan geçmezdi. Teröre yenilen arkadaşlarımız, 12 Eylüle kurban vereceğimiz öğretmenlerimizin yaşarken ölüye döndürüleceğini hiç düşünememiştik. 
Nasıl olacak? Nerede olacak? Nereden başlamalıydık? Sorularıyla meşgulken kafamız,  İsmimiz anons edilip de diplomalarımızı öğretmenlerimizin ellerinden alırken dayandığımız masanın bacaklarımızla birlikte titrediğini anımsıyorum.
Dönemimizi bitirirken, birçok şeyler başarmıştık birlikte, hayata hazırlanırken birçok ilk adımlar attırdı öğretmenlerimiz. Bu adımlarımız kimine büyük geldi eleştirdi, kimisi çok yerinde buldu takdir etti. Öğrenciliğimizin bilincinde ve öğretmenlerimizin koyduğu kurallar içinde hareket ettik, kuralsızlıklara kendimizce kurallar eklemedik ve gördük ki uyulan her kural, öğrenilen her bilgi içimizi ısıtıyor, karanlıkta kalan gerçekleri aydınlatıyordu. Issız bozkırları ayağa kaldıran bir ses gibi hafızalarımıza kazınıyordu. Uzağı yakınlaştırıyor, karanlık denizleri, bilinmeyen diyarları aydınlatıyordu. Kutup yıldızları gibiydi bilgi eylemlerimiz, ne zaman başımızı kaldırsak bize yol gösteriyordu. Cehalete yönelen güneşimizden gözü kamaşanlar da olmadı değil, işte bu yüzden farklılıklarımızı bahane ederek birbirimize düşürmek istiyorlardı. 
Artık okulun dışına çıkmış, dışarıdan bir yerden bakıyorduk bilim ve eğitim yuvamıza. Bizim için bir yol bitmiş, bir deneyimden geçmiş ve en önemlisi de bir bilinmeyene ilişkin korkularımızdan birinin üzerine gitmiş ve yenmiştik. 
Ardımızda bir gölge gibi duran öğretmenlerimizin;  gösterdiğimiz her başarıda ve olayların karşısında kararlı duruş ve direnişimizle bizlerle gururlandığını gördük. Ve biz onların sayesinde güneşimizi bugünde yaymaya devam ediyoruz.
Öğretmenlerimiz bizim için özel bir öneme sahipti ve biz de onların verdikleriyle elimizden geleni fazlasıyla yaparak hayata yenilmedik. Hem bedenimiz ayaktaydı hem de başımızı dik tuttuk. 
Ulusumuzun bünyesinde ortak bir anlayış yaratmak ve geliştirmek için atılan her adımda, bireysel olarak gösterdiğimiz çabayı gören öğretmenlerimizin gözyaşlarına tanıklık ettik.  
Sarıkamış Lisesinde 1978–1979 yılında görev yapmış Saygı değer öğretmenlerimiz, 
Sizlere o günlerde elveda derken, mutlulukla ama gözlerinizdeki endişe ile yolcu etmiştiniz bizleri. Ne biz sizin gönlünüzden yolcu edilmiştik ne de siz bizim gönlümüzden yolcu edilmiştiniz. Şehrimizden gitmiştik sadece. Teröre kurban verdiğimiz arkadaşlarımızdan geriye kalanlardan çoğumuz terörün acımasızlığına rağmen üniversiteden mezun olduk, kimimiz de çoluk çocuğa karışıp hayat tecrübelerimizi ve sizden öğrendiklerimizi çocuklarımıza aktardık. 
Anadolu’da isimsiz çocukların okuduğu isimsiz okullarda görev yaptığınızı biliyoruz. Meslek hayatınızda eğitim trenleriniz doğudan batıya, batıdan doğuya gidip geldiler. İçinde hep öğrencileriniz vardı. Bugünkü trenin içinde biz olamayacağız, belki içinde siz de olmayacaksınız, ama yüreklerimiz hep birlikte olacak. Size uzaklardan el sallayacağız avuçlarımızda sevgi ve saygının her tonu ile… 
O dönemin öğrencileri olan bizler bugün ellili yaşlardayız. İçimizde öğretmen olan arkadaşlarımız da var. Aradan geçen onca zamana rağmen unutulmayan efsane öğretmenlerimizle yaşadığımız asra bedel anılarımızı konuşuyoruz bugün bile. Bazı öğretmenlerimizle bir araya gelip mutluluklarımızı bir arada yaşıyoruz. Bir araya gelemediğimiz öğretmenlerimiz şunu biliniz ki sizler bizim için anne ve babamız kadar kıymetliydiniz. Sizin de gösterdiğiniz gibi gözümüz Atatürk’ün eliyle işaret ettiği gençliğin ufkunda olmaya devam edecek.
Aramızdan ayrılan öğretmenlerimize Allah’tan rahmet, yaşayan öğretmenlerimize uzun ömürler diliyor, öğretmenler gününüzü kutluyorum.