Ortadoğu?da nükleer güce sahip tek ülke olan İsrail, Arap ülkelerinin yanı sıra İran ve Pakistan gibi Müslüman ülkelerden gelecek potansiyel tehditlere karşı stratejiler üretmekte ve söz konusu stratejileri uygulamaya koymaktadır. Bahse konu olan stratejilere bakıldığında, Bölgedeki en güçlü orduya sahip olan İsrail?in, Arap ülkelerinin elinde bulunan uzun menzilli füze tehdidini ortadan kaldırmak ve kimyasal-biyolojik saldırılara karşı önlem almak gibi planları olduğu görülmektedir. Körfez ve Balkan savaşlarından deneyim kazanan İsrail, askeri gücünü geliştirmek için, asker sayısını azaltıp, teknolojik açıdan geliştirmeye yönelik bir modernizasyon programı yürütmektedir. Hava kuvvetlerinin geliştirilmesine büyük önem veren İsrail, uçak sayısının artırılması yönünde büyük adımlar atmıştır. İsrail, 1990?lı yıllarda hava kuvvetlerinin modernizasyonuna kapsamlı bir şekilde önem vermesi sonucu saldırı uçaklarının yanı sıra helikopterlerin sayılarında da büyük artışlar gözlenmiş ve İsrail ordusu ?uçaklar ordusu? olarak adlandırılmaya başlamıştır.
Geçmişte bazı Arap ülkeleri (özellikle İsrail ile sınır olan ülkeler) SSCB?nin askeri desteğini alarak Destek ve Direniş Cephesi adı altında birleşerek İsrail?e karşı askeri birlik oluşturmuşlardır. Destek ve Direniş Cephesi?nin öncülüğünü yapan ülkelere, (Mısır, Suriye ve Libya) en büyük askeri ve ekonomik desteği Irak sağlamıştır. Söz konusu Destek ve Direniş Cephesi?nde yer alan ve bu oluşuma destek veren ülkelerin bugünkü durumuna bakıldığında, cephenin etkisini tamamen kaybetmiş olduğu görülmektedir.
Mısır, İsrail ile olan anlaşmazlığı savaşla değil diplomatik yollarla çözmeye karar vermiştir. 1979 yılında ABD himayesinde Camp David?te, dönemin Mısır Başbakanı Muhammed Enver Sedat ile dönemin İsrail Başbakanı Menahim Beigen arasında barış anlaşması imzalanmış ve anlaşma, Camp David Anlaşması olarak tarihe geçmiştir. Bugün Mısır, İsrail?in yayılmacı politikasına rağmen, Sedat?ın izlediği barış yanlısı siyaset çizgisinde devam etmektedir. Libya ise, Saddam?ın devrilmesinden sonra Batılı ülkelere yaklaşmış ve İsrail politikasında da büyük değişimler ortaya çıkmıştır. Saddam?ın füzeleri ve kitle imha silahlarıyla desteklenen 5000 tank ve 1200 savaş uçaklı Irak ordusu, İsrail?e karşı en büyük tehdidi oluşturmuştur. 18 Ocak 1991 tarihinde ABD tarafından başlatılan Çöl Fırtınası Operasyonu adı altında Kuveyt?i özgürleştirme hareketinin sonucunda, Irak ordusu ağır yara almış fakat, gerek bölgedeki etkisini gerekse İsrail?e karşı oluşturduğu tehdidi kaybetmemiştir. Ancak, ABD?nin 9 Nisan 2003 tarihinde Bağdat?ı işgal etmesiyle birlikte Irak ordusunu lağvederek yerine kendi kontrolü altında başka bir ordu oluşturma kararını alması ile Irak?ın eski ordusu İsrail?e karşı tehdit olmaktan çıkmıştır. Ayrıca, ABD, İsrail?in uluslararası hukuk kurallarını tanımaksızın uyguladığı yayılmacı politikalarına karşı koymaya çalışan Suriye?ye sürekli baskı yapmaktadır. 1998 yılının verilerine göre, İsrail?in silahlanma programına harcadığı para miktarı 11.4 milyar Dolar iken, Suriye?nin 2.70 milyar Dolar olmuştur. Suriye?nin, menzili