Lübnan'ın eski başbakanı Refik Hariri'nin 14 Şubat 2005 tarihinde öldürülmesi, ülkedeki iktidarı elinde tutan yönetime karşı içten ve dıştan baskıların artmasını beraberinde getirmiştir. Söz konusu baskılar, Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesine ve parlamento seçimlerinin zamanında yapılmasına yol açmıştır. Bu bağlamda, 29 Mayıs 2005'te dört aşamalı olarak yapılan Lübnan'daki parlamento seçimleri 19 Haziran 2005 tarihine kadar devam etmiştir. Seçim, 1975'den bu yana geçen 30 yıllık süre içerisinde ilk defa, Suriye'nin ve Lübnan'ın en önemli Sünni lideri olan Refik Hariri'nin yokluğunda yapılan bir seçim olacaktır. 15 yıl boyunca Fransa'da yaşayan ve Ulusal Özgür Akım Partisinin lideri Maruni asıllı Michel Aun'uni Lübnan'a dönmesi, ülkedeki seçimlere katılan parti ve akımların belirgin şekilde gruplaşmasına neden olmuştur. Ayrıca, başta ABD olmak üzere bazı Batılı devletlerin ilgi odağı haline gelen Lübnan parlamento seçimleri,  ülkedeki yasama, yürütme ve yargı organlarının büyük ölçüde değişmesine yol açacağından ülkenin iç ve dış politikasının yeniden çizilmesine de neden olacaktır.

Yol Ayrımındaki Lübnan

Lübnan'ın toplam nüfusunun yüzde 95'ini Araplar, yüzde 4'ünü de Ermeniler oluşturmaktadır. 17 farklı dini oluşumun bir arada bulunduğu Lübnan'ın yüzde 59.7'si Müslüman, yüzde 39'u Hıristiyan'dır. 1975 yılında Lübnan'da başlayan iç savaşı sona erdirmek maksadıyla 1989 Taif Antlaşması gereği ülkedeki siyasi yapılanmanın mezhep ayrımına göre oluşturulması, Müslüman nüfusun çoğunluğunu oluşturan Sünnilerin, parlamentodaki toplam 128 sandalyenin sadece 27'sini almalarına neden olmuştur. Lübnan'da Sünnileri temsil eden önemli 4 siyasi parti (Müslüman Gruplar, İslami Birlik Hareketi, İslami Projeler Derneği ve Muhafazakar Akımı) bulunmaktadır. Lübnan'daki Müslüman toplumun ikinci grubu olan Şiileri, iki önemli siyasi parti, Hizbullah ve Emel Hareketi, temsil etmektedir. Ülkedeki siyasi yapının mezhebe göre belirlenmesi sonucu, Şiilerin 27, sayıları Sünni gruptan az olan Marunilerin ise 34 sandalye ve ayrıca cumhurbaşkanlığı hakkı bulunmaktadır. Ülkenin siyasi yapılanmasının mezhep ayrımı ve/veya etnik ayrım zemini üzerine oturtulması, ülkede yaşayan toplumlar arasındaki eşitlik ve adalet ilkesine aykırı olduğu gibi siyasi istikrarın önünde sürekli bir engel oluşturmaktadır. Bunun sonucu olarak da ülkede, iç çatışmaya yol açacak sosyal ve siyasi bir patlamanın yaşanması muhtemel olacaktır. Dolayısıyla, Lübnan'daki istikrarın ana yolu, Suriye'nin Lübnan'daki askeri varlığının sona ermesi değil demokratik sistemin güvencesi olan çoğulcu siyasi parti yönetimine dayanan parlamentonun seçimlerle oluşturulmasıdır.

Mezheplere Dayalı Yönetim

Asılında Lübnan'da 60'tan fazla siyasi parti bulunuyor. Fakat önde gelen büyük partilerin tümü mezhebe dayalı partiler olduğu için Lübnan parlamentosunu oluşturan 128 sandalyenin nasıl paylaşılacağı seçimden önce biliniyor. Sandalye dağılımı, mezhep gruplarının ağırlıklı oldukları bölgelere göre dağılım gösteriyor. Buna göre, ülkenin kuzeyi ile başkent Beyrut'ta Sünniler, Lübnan'ın güneyi ile Beka Vadisi'nde ise Şiiler sandalyeleri alıyor. Bunun doğal sonucu, Lübnan'ın merkezi yönetiminin yanı sıra lokal yönetiminin de mezheplere göre dağılım göstermesidir. Siyasi oluşumlarda ortaya çıkan etnik ve dini kutuplaşmanın derinleşmesine yol açacak olan bu sistem, parlamento üyeleri tarafından oluşturulacak siyasi yapılanmada uzmanlığı değil mezhep mensubiyetini ön plana çıkaracaktır. Bu gelişmeler, ülkenin istikrar ve huzurunu bozacak gerginliklerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Nitekim, genel olarak Ortadoğu ülkeleri özel olarak da Irak'taki yönetimlerin etnik, mezhep ve ırka dayalı siyasi partilerle yönetilmesi sonucu hoş olmayan bir tablonun ortaya çıktığı herkes tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla ülkenin huzur ve istikrara kavuşmasının yolu, mezhep ayrımcılığı ile oluşan siyasi partilerin yer aldığı yönetim biçimlerinin değil, ülkenin geleceğine yönelik öncelikli programların hayata geçirilmesi için mücadele veren siyasi parti ve grupların yer aldığı yönetim tarzının oluşturulmasıdır. Aksi takdirde, 1975 yılında Suriye'nin Lübnan'a girmesine yol açan durum tekrar ortaya çıkacak ve Lübnan yeniden dış müdahaleye açık bir ülke konumuna gelecektir.

1988 yılında General Michel Aun önderliğinde Lübnan Geçici Hükümeti kurulmuş ve ülkedeki Müslümanlar da ona karşı Selim El-Hus liderliğindeki hükümeti oluşturmuşlardır. Fakat, 1990 yılında Suriye kuvvetleri tarafından sıkıştırılan Michel Aun,  Fransa Büyükelçiliğine sığınmış ve daha sonra Fransa'ya iltica etmiştir.