Ayetullah Humeyni önderliğindeki İran İslam Devrimi'nin iktidara gelmesinden yaklaşık 25 yıl sonra yapılan İran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, gerek bölgesel gerekse küresel önem taşıdığı görülüyor. Özellikle, uzun yıllar boyunca Humeyni'nin üst düzey yönetiminde görev yapan eski siyasetçilerinden biri olan ve ılımlı kanadı temsil eden Ali Ekber Haşimi Rafsancani'nin rakibi olan muhafazakar Mahmud Ahmedinecad karşısında beklentilerin tam tersine açık bir farkla kaybetmesi, ABD'nin İran'a karşı uyguladığı sıkıştırma politikası sonucu olarak İranlıların ulusal güveliklerinin tehdit edildiği algılanmasına kapıldığı ve bunun ülke genelinde muhafazakarların zemin kazanmalarına yol açtığı şeklinde değerlendiriliyor. Ayrıca, İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın "İran'ın muhafazakar değil ılımlı bir politika izleyeceğini ve reformların devam edeceğini" ifade etmesi, İran'ın uygulayacağı politika hakkında birçok analizci ve yazarın yorumlarının tam tersini gösteriyor. Fakat, İran yönetim şekline bakıldığında, cumhurbaşkanının tek başına ülkeyi yönetme hakkına sahip olmadığı görülüyor. Bir başka deyişle, cumhurbaşkanı ülkeyi yöneten Dini Lider ve Anayasayı Koruma Konseyi gibi önemli öğelerden sadece birisini teşkil ediyor.

 

 

İran Eski Cumhurbaşkanı ve Reformları

 

 

Hatemi'nin iktidara gelmesiyle birlikte gerçekleştirdiği reformlar sayesinde İran, hem komşu hem de bölge ülkeleriyle olan ilişkilerinde ilerlemeler sağlamıştır. Fakat, İran yönetiminin çoğunluğunu oluşturan muhafazakarların, Hatemi'nin reformlarına karşı çıkmaları, İran'ın komşularıyla olan ilişkilerinde gerginliğe yol açmıştır. İran'ın nükleer çalışmalarına başlaması da, ABD'nin yanı sıra komşularıyla yaşadığı gerginliğin tehdide dönüşmesine neden olmuştur. Afganistan'daki Sünni Taliban rejiminin devrilmesi ve Irak'taki Sünni Saddam yönetiminin sona ermesi, Afganistan ve Irak'ta kendine bağlı olacak bir yönetimin başa gelmesi için çaba gösteren İran'ın bölgedeki çıkarlarıyla tamamen örtüşmüştür. Ancak, ABD, Afganistan merkezli olarak Hazar'ın doğusuna yerleşerek doğudan ve genel olarak Irak merkezli Orta Doğu'ya yerleşerek batıdan İran'ı kıskaç altına almıştır. Bu kıskaçtan kurtulmak maksadıyla İran, Irak'ta faaliyet gösteren ve desteklediği tüm Şii parti, grup ve din adamlarının hükümetin başına gelmelerine çaba harcamıştır. Ayrıca, 2003'ün Haziran ayında ABD tarafından kurulan Irak Konseyi ve 28 Haziran 2004'te ABD'nin isteği doğrultusunda kurulan Irak Geçici Hükümeti (IGH), İran tarafından resmi olarak tanınmıştır. Fakat, İran rejimi, gerek ABD yetkilileri gerekse IGH üyeleri tarafından Irak'ın içişlerine müdahale etmekle suçlanmış, bu da İran-Irak ilişkilerinde yaşanan gerginliğin devam etmesine yol açmıştır. Saddam'ın devrilmesinden sonra da İran-Irak ilişkilerinde beklenen iyileşme gerçekleşmemiştir. Ancak, 30 Ocak 2005 tarihinde seçilen Irak Parlamentosu'nda ağırlık kazanan Şiilerle iyi ilişki içerisinde olan İran, Irak'taki siyasi yapılanmaları, kendi lehine olabilecek şekilde dönüştürmeye çalışmaktadır. Bir başka deyişle İran, kendisine komşu haline gelen ABD'nin Irak'taki varlığını, istikrarsız bir duruma getirerek kendine yapılan baskıları azaltılmaya gayret göstermektedir.

 

 

İran İslam Devrimi döneminde ilk defa olarak reformların yapılmasının gerektiğini ileri süren ve 1997 yılında iktidara gelen Hatemi, yapmış olduğu birtakım reformlar sonucu ülkedeki reform çıtasının yükselmesine yol açmıştır. Nitekim, ülke halkı tarafından İran'da bazı siyasi, ekonomik ve sosyal düzenlemelerin yapılması ile ilgili sürekli gündem yaratılmaktadır. Hatemi iktidarı sırasında ülke genelinde ortaya çıkan muhafazakar ile reformcu kanatlar arasındaki çekişmeler, son dönemde ılımlı kanadın oluşması ve çekişmelere taraf olmasına yol açmıştır. Dolayısıyla, Hatemi döneminde yapılan reformların, meyvesini Hatemi döneminden  sonra vermeye başladığı görülmektedir. Buna paralel olarak muhafazakarlar, reformcuların durdurulmasını başarmalarına rağmen ülkedeki reformların yapılmasının önünü kesememişlerdir.

 

 

Yeni Döneme Giren ABD-İran İlişkisi

 

 

1979 yılında Tahran'daki ABD büyükelçiliğinin işgal edilmesi ve içinde bulunan tüm Amerikan diplomatların rehin alınmasını gerçekleştiren İran öğrenci gruplarının önde gelenlerinden biri olan 48 yaşındaki Ahmedinecad, İran muhafazakar kanadını temsil etmektedir. Bilindiği gibi söz konusu olay, ABD-İran arasında gerginliklerin başlangıç noktasını teşkil etmiştir.

 

 

Gerek reformcu gerekse muhafazakar İranlı liderlerin, nükleer çalışmaların devam ettirilmesi konusunda aynı fikirde olmalarının yanı sıra ABD'nin genel olarak İran rejiminden hoşnut olmadığı için yeni cumhurbaşkanı döneminde de iki ülke arasındaki gergin ilişkilerin devam edeceği biliniyor. Ülkede birtakım ekonomik değişikliklerin ve İran'ın bölgesel gücünün arttırılması gibi politikaların uygulanmasıyla İranlıların refah seviyesinin arttırılması vaadinde bulunan Ahmedinecad'ın, ülkede ortaya çıkan bir dizi iç sorunlara da çözüm bulması gerekiyor. Ülkenin toplam nüfusunun % 40'ının fakirlik seviyesinin altında olduğu, işsizlik oranının % 20'lere ulaştığı ve toptan eşya fiyatlarının hızlı şekilde arttığı İran'da, ekonomik reformların yolu siyasi reformların gerçekleştirilmesinden ve ülkedeki çok başlı karar mekanizma ve kaynaklarının birleştirilmesinden geçiyor. Ayrıca, Ahmedinecad'nın karşı karşıya kalacağı sorunlara bakıldığında, muhafazakarlar ile reformcular arasındaki anlaşmazlıklar, İran'ın Batılılarla ilişkisi, İran'ın nükleer çalışma programı ve Irak'la olan ilişkisi, ülkede yaşayan etnik gruplar ile yönetim arasındaki problemler görülmektedir. Söz konusu sorunların birbiriyle bağlantısı olduğundan, her birinin çözümü, diğerlerin çözümüne bağlıdır.