Babam Ben ve Kavgam

(Babalar Günü Anısına)

Normal şartlarda her çocuk için babası muhteşem bir adamdır. Benim babam diye başlarlar anlatmanın sonu gelmez. Benim babam da muhteşem bir adam dı, benim onunla en eski hatıralarımda sanırım 3 yaşındaki anılarım var. O zamanlar Levent in fabrikalar bölgesinde bulunan Philips radyo fabrikasında camcı ustası olarak çalışıyordu. (Sanırım şimdi orada Sapphire gökdeleni yükseliyor) hergün işe bisiklet ile gidip gelirdi ve her sabah beni bisiklette bindirip sokağın başına kadar götürüp getirirdi benim için inanılmaz bir mutluluktu. Hafta sonları da hazırladığı dondurma yada limonatayı sabahın köründe 3 tekerlekli bir bisikletle satmaya götürür gece geç saatte geri gelirdi. Gecekondu diye tabir edilen yer evimizin kocaman bahçesinde eski türk filimlerindeki kadar çok mutluyduk. Fakir değildik, evimiz kendimizindi ve babam hafta sonu limonata dondurma satarak kazandığı paralarla yeni bir ev daha yapmıştı. Eski evimizi sattık yeni evimize taşındık, babam elinde kalan para ile mesleği olan camcı ve nalbur dükkanı açtı. Sanırım o zamanlar ben tam 9 yaşındaydım ve artık hep onunla beraberdim ve esnaflığın inceliklerin çocuk yaşta öğrenmeye başlamıştım. Babam hep çalışırdı, hiç tatil yaptığını hatırlamam, beni kardeşlerimi ve annemi her fırsatta tatillere yollar ama o hep çalışırdı. (O zamanlar onun tatil yapmadığını farkına bile varmıyordum) Bugün düşündüğümde biz öyle varlıklı bir aile değilmişiz ama o kadar çok mutlu bir aileydik ki hiç bir şeyin eksikliğini asla hissetmedik. Sevgili babam ve annemin evimizdeki sıcaklığı asla başka bir şeyle mukayese edilemezdi. Onlar filmlerdeki gibi çok mutluydular biz de çok mutluyduk. Her bayram evde kim varsa herkese tepeden tırnağa yepyeni kıyafetler ayakabılar alınır dı Zannederdim ki babamın dünyada yapamayacağı, halledemeyeceği hiç bir şey yok, etrafında çok sevilen ve çok saygı görülen Atatürk’le Nazım Hikmet arasında bir siması olan masmavi çakmak çakmak gözleri ile çok yakışıklı bir adamdı. Bir gün sokağa çıkma yasağı geldi, sokakta her yer askerler tarafından kuşatılmıştı. Bizim ev ve işyeri aynı binadaydı, babam evin ön tarafında ki işyerinden bişey almak için sokağa çıktığında asker bağırarak içeri girmesini söyledi ve babama elindeki tüfeğin dipçiği ile vurmaya kalktı babam o hamleyi savurarak eve geri girdi. İşte o zaman anladım ki benim babamda normal bir insan ve onuda dışarıda bekleyen tehlikeler, kendini koruması gereken insanlar vardı. O güne kadar benim babam bir süpermen gibiydi ama onunda gücünün yetemeyeceği şeyler olduğunu öğrenmiştim artık. Belkide ben o gün büyüdüm, Babam kilolu iri bir adam ve bazen de öfkeli bir adam olmasına ramen ben onun bir tek kere biri ile kavgaya tutuştuğuna şahit olmadım. Onun olduğu yerde asla kavga olmazdı, eğer kavgalık bir durum olduysa da o var diye hep tatlıya bağlanmıştır, onun tek kavgası hayat kavgasıydı. Ben şimdi 62 yaşındayım ömrümde hiç bir kimseye tek bir tokat bile attığımı hatırlamıyorum ve ben de babam gibi kimseyle asla kavga etmedim benim de yüzüme bir tokat atan hiç kimse olmadı. Tek bir kavgam oldu o da Camcı Necip’e layık bir evlat olabilmekti. Hiç bir zaman varlıklı bir adam olmamasına ramen beni annemi ve kardeşlerimi hiç birşeyden mahrum bırakmadan büyüten, Çakır gözlü, herkesin Camcı Necip Abisi ben senin oğlun olduğum için gurur duyuyorum. Mekanın cennet olsun, babalar günün kutlu olsun…