1958 de El Fetihi kurduğunda kendisi 29, İsrail devleti 10 yaşındaydı. Genç yaşına rağmen Arafat'ın Omuzladığı yük binlerce yılın ağırlığını içinde saklıyor, ikiyüzlü dünyanın günahını taşıyordu. Filistin Halkı ile çıktığı yol ise uzundu. Şimdi bu uzun yola halkının nasıl devam edeceği önemli. Çünkü Filistin mücadelesi tam bir ibret tablosudur; hem kendi halkı için, hem bu gün değişen dünya dengeleri içinde var olma mücadelesi veren devletler için...

 

Arafat sonrası süreçte Filistin'i neler beklediğine dair soruları ortaya koymadan önce bu güne nasıl gelindiğine kısaca bir göz atmakta fayda var.

 

Tek tanrıcı ilk din olan Yahudilik (Musevilik) bugün var olduğu topraklarda İbranileri ve İsrail oğullarını Tanrının 'seçilmiş kavmi' olarak kabul etmektedir. Aynı zamanda onlar tarafından da salt kendilerinin milli dini olarak kabul etmektedirler.

 

Yahudilerin, Yahudi devletini kurma girişimini tanımlayan 'milliyetçi Yahudi hareketi' hareketi ise 19 yüzyılda Siyonizm olarak ortaya atıldı. Yahudilerin ilk çağlarda karşılaştığı düşmanlık ise kendi toprakları dışında, daha çok orta ve doğu Avrupa ülkelerinde hayatlarını şekillendiriyordu. Antisemitizm Yahudiliğin ilk yıllarında dinsel bir içerik ifade ediyordu.

 

İlk Hıristiyanlara göre Hz. İsa'yı Yahudiler çarmıha germişti. 12. yüzyıla gelindiğinde ise Yahudilerin, Hıristiyan çocukları hamursuz bayramında kurban ettiği iddia ediliyordu.

 

19 yy. da Avrupa'da güçlenen milliyetçilik akımı, antisemitizmi Avrupa ve Rusya topraklarında bu kez ırksal olarak tekrar Yahudilerin karşısına çıkardı.

 

1917 Ekim devrimi Rusya'da yeni Yahudi önderleri yaratmış, bunun sonucunda antisemitist anlayış yeni duruma 'Yahudi Bolşevizm'i' demişti. 1933 de Hitlerin Nasyonal Sosyalizmi iktidara gelince antisemitizm Yahudileri milyonlarca kere katletmişti. Antisemitizm bütün dünyaya yayılmış, Fransa'da 'Kukuletalılar' İngiltere'de 'İngiliz Faşistler Birliği' Macaristan'da 'Demir Haç' Amerika'da Alman-Amerikan birliği, 'Gümüş Gömlekliler' gibi Yahudi düşmanı örgütlerler oluşmuştu.

 

Oysa binlerce yıl boyunca Yahudilik İslam topraklarında sorunsuz yaşamıştı. Bu sonradan gelen Yahudiler içinde, başından beri o topraklarda yaşayan Yahudiler içinde aynıydı.

 

Kısacası Yahudiler Hitlerin katliamından öncede derin acırla yaşamıştı doğduğu topraklar dışında. Eski ahit-yeni ahit tartışması dönüşmüş kafatası-gen savaşı halini almış en sonunda Milyonlarca Arap'ın karşısına birkaç yüz Yahudi'nin masum ve haklı müdafaası ve katliam duygu sömürüsü olarak dayatılmıştı.

 

Arafat, Filistin mücadelesine başlarken böylesine derin ve ağır bir yükü de devralıyordu. 19 yaşında iken II. Dünya savaşı başlamış dünya ikiyüzlülüğünü göstermeye ve timsah gözyaşları dökmeye koyulmuştu. 1932-1943 arası ABD 170bin, İngiltere 65 Yahudi göçmen kabul ederken, fakir ve bir avuç toprağı olan Filistin'e ise 230bin göçmen kabul etmek zorunda kalmıştır. Nazi Almanya'sının ve komünist Rusya'nın yolu bu noktada kesişiyordu.

 

21 Mayıs 1948 de BM toplantısında Rus delegasyonu kendi vatanlarını kaybetme endişesi yaşayan Araplar ile onları destekleyen ülkeleri eleştirmiş ve üzüldüğünü söylemişti. Stalin Sovyet Rusya'sı açık olarak Filistin'de İrsal'i silah vererek destekliyordu. Filistin bölünüyor, BM'de kendisini yetkili olarak görüyordu.

 

İsrail'in Filistin'de devlet olmasındaki en büyük rolü İngiltere oynuyordu. Araplara bağımsızlık vaat ederken, İsrail'e devlet kurduruyordu. Yüzyılın başında Avusturyalı Dr Thedor Herzl Osmanlı sultanından devlet için toprak alamamıştı.

 

1958 de El Fetih örgütünü kurduğunda sadece silahla mücadele yapmayacağını biliyordu Arafat. Önce dağılmış Sünni, Şii, solcu, sağcı Filistin örgütlerini topladı. Vurup kaçmaya (vur-kaç eylemlerine) başladığında ise sadece İsrail'e değil emperyalist dünyaya savaş açmıştı. 1967 Arap İsrail savaşında ABD İsrail'e verdiği Tankların başarı oranını tespit ediyor, İsrail'in Arap ordularını yenişini izliyordu. Bu savaşa 'tank savaşı' denilmişti.

 

Arafat 1994'de Nobel barış ödülü aldığında Filistin toplumunun lideri, usta savaşçı, tecrübeli bir diplomattı.

 

Şimdi Arafat'ın şüpheli ölümünün ardından Ortadoğu'yu yeni bir sürecin beklediği çok açık... peki neler yaşanabilir? Şimdi akıllarda dolaşan sorular şunlar:

 

? Filistin başka bir Arap ya da emperyalist ülkenin kontrolüne mi girecek?

 

? Eğer böyle olursa bu gelişme Filistin'i parçalayacak mı?

 

? Yoluna kaldığı yerden devam edecekse son dönemdeki Sünni-Şii grupların sorunu çözülebilecek mi?

 

? Filistin, İsrail'i bugün de bloke edebilecek mi?

 

? Arap ülkeleri ile iyi ilişkiler devam ettirilebilecek mi?

 

? Arafatsız Filistin Dünya diplomasisine ayak uydurabilecek mi?

 

? Filistin-İsrail toprakları Irak savaşı ile etkileşime girecek mi?

 

? Ölümü soru işaretleri taşıyan Arafat'ın bir suikasta mı uğradı? Eğer öyle ise Filistin Hareketi'nin tavrı ne olacak

 

Elbette yeni gelişmeler yeni sorunları da ortaya çıkaracaktır. Ancak meselenin özünü idrak edebilmek için akıldan çıkarılmaması gereken bir gerçeklik var. Bu, Mossad'ın karargâhın da duvarda yazılı bir düstur: 'HİLEYLE SAVAŞACAKSIN'