Milletimizin güçlü, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesi için, devletin tamamen millî bir siyaset izlemesi ve bu siyasetin, iç kuruluşlarımıza tamamen uygun ve dayalı olması lazımdır. -Mustafa Kemal Atatürk -1920

ABD ve SSCB, sadece kendi paktlarına dâhil ülkelere silah ve teçhizat satmamışlardır. Pakt dışında kalan ve birbirleri ile küçük bölgesel küçük sorunları olan ülkeleri birbirine düşürüp, anlaşmazlıklarını körükleyerek silah satışlarından gelecek kârlarını arttırma yoluna gitmişlerdir.

Bu ülkelerdeki halklar, Komünist ve Kapitalist ideolojiler safında toplanıp kendi içinde bir iç savaşın meydana gelmesi amacıyla tüm propaganda vasıtaları kullanılarak bölünüp parçalandı. Tapınak Şövalyelerine ait Uluslararası Medya kuruluşlarını yönlendiren küresel tekeller bu oyunda önemli roller oynamışlar, ve ülkeleri içeriden çökertip kolaylıkla teslim alarak yönetecekleri kaos ve kargaşa ortamı yaratılmıştır..

Görünüşte Soğuk Savaş süresince karşıt bloklar arasında sıcak savaş meydana gelmemiştir. Fakat blok dışında kalan ülkeler ile hasımları arasındaki savaşlar, blok olarak değil ama ikili ortamlarda şiddetli şekilde devam etmiştir. Dünyanın her tarafını bölgesel savaşların ateş ve kanı sarmıştır.

Sömürgecilikten kurtulma mücadelesi veren Afrika’da bağımsızlık ve kabile savaşları bütün kıt'ayı kaplayacak şekilde sürerken, Uzakdoğu’da Kore, Vietnam, Kamboçya gibi ülkelerde Komünist ve Kapitalist yönetim yanlısı güçler ABD ve SSCB destekli olarak birbirlerini yemeye devam etmişlerdir. Ülkeler yakılıp yıkılırken ve insanlar acı çekerken değişik kanallardan çatışma bölgelerine gönderilen silah ve teçhizatlarından elde edilen kârlar giderek artmıştır.

Savaşlar ve iç karışıklıklar özellikle 1948’de İsrail’in kuruluşu ile birlikte Ortadoğu’nun değişmez kaderi haline gelmiş¬tir. 400 yıl Osmanlı Devleti yönetiminde dünyanın en huzurlu bölgesi olan Ortadoğu tam bir cadı kazanı gibi kaynatılmıştır. Bundan en çok yararlanan ise Araplarla dolu coğrafyada kuşatılmış durumda bulunan İsrail olmuştur. Her çatışmadan sonra İsrail Devleti topraklarını Araplar aleyhine biraz daha büyütmüştür.

Dün olduğu gibi bugünde Kudüs merkezli dünya derin devleti kurma yolunda hiçbir engel tanımadan ilerleyen Tapınak Şövalyeleri vardır ve gerçektir. Dünyayı yönetmeye soyunmuş bu büyük gücün önünde durabilecek tek bir güç vardır. Bu da, ülkelerin milli değerlerini muhafaza edebilmiş ve milli kültürlerini yaşatabilmiş geniş halk kitleleridir.

Çünkü küresel güçler sadece milli kültür değerlerinden ve bu değerlere göre oluşmuş milli yapılardan korkar ve çekinirler. Bu bakımdan çok güçlü bir coğrafi konuma sahip ülkemiz yıllardır kurulduğu tarihten başlayarak şiddetli bir kül¬tür emperyalizmine tabi tutulmuştur. Bizi biz yapan Türk kimliği ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Yozlaşan kültür değerlerimizle ve dilimiz dâhil kaybettiğimiz milli karakterimizle tapınak şövalyelerinin kontrol ve denetimine girmemiz kolaylaştırılmaya çalışılmıştır. Atatürk ve İnönü gibi güçlü liderler döneminde, küresel saldırılara karşı milli kültür değerlerimiz ve milli yapıdaki kuruluşlarımız korunabilmiştir. 1950’de çok partili döneme geçtiğimiz andan itibaren demokrasi ortamından da istifade ederek ülke ve milletimiz küresel saldırılara karşı savunmasız hale getirilmiştir.

Nisan 2024 Türkiye'sinde görünen manzara iç açıcı değildir. Milletin nezdinde devletin temelini teşkil eden adalet duygusu tamamen kaybolmuştur. İyi yönetilemeyen ülkemiz, her türlü küresel saldırıya açık bir görünümdedir. Devletimiz adeta görünmeyen bir küresel işgâl altındadır. İnsanlarımız bir iç savaşa doğru itilmek istenmektedir.

Pervasızca davranan küresel mihraklar, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de yıkıcı ve bölücü faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu mihraklar kural olarak ülkeyi zayıflatmak maksadıyla devlet yönetiminde daima istikrarsızlığı ararlar, yoksa yaratırlar. Ve bu ortam içinde çeşitli usul ve metotları kullanarak devlet yönetim kademelerinden kandırdıkları kişiler veya gruplar eliyle devleti güçsüzleştirecek sansasyon yaratacak terör operasyonlarına imza atarlar.

Kavram kargaşası yaratılarak oluşturulan ve derin devlet olarak adlandırılan bu grupların arkasında Türkiye Cumhuriyeti devleti değil, küresel mimarlar vardır. Bunların devletle ilgileri, maşa olarak kullanılan kişilerin genellikle üst düzey devlet memuru statüsünde bulunmalarıdır.

Bunlar dış destekli oluşumlardır. Tamamen devletin güçsüzleştirmeye yönelik organize olmasına rağmen, sanki devlet adına devleti koruyormuş gibi hareket ederek hedef saptırırlar.

Bu senaryo iyi okunmalı ve asla oyuna gelinmemelidir. Devlet adına iş yaptığı belirtilen kişi ve kuruluşlara karşı bilinçli bir mücadele yürütülerek devlet tüm kurumları ile topyekûn korunmalıdır. Dış destekli çete bozuntuları ve mafya artıklarına karşı milletçe zorlu bir mücadele vermemiz gerekmektedir.

İşte şimdi bu durumda Türk milleti olarak; 31 Mart 2024 seçimleri ile yaratılan olumlu havayı çok iyi yönetmek zorundayız. Türk kimliğinden tamamen uzaklaşarak küresel dünyanın küreselleşerek içi boşaltılan köle insanlarının oluşturduğu uydu devlet olmak istemiyor isek Türk Kimliğine ve Türklük şuuruna yeniden sahip çıkmalıyız.

Biz bu mücadeleyi 100 yıl önce başarı ile yaptık. Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde mücadeleden muzaffer olarak çıktık. Bugün çok daha iyisini yapacak bilgi birikimimiz ve potansiyel gücümüz vardır. Yeter ki hakikatleri görelim ve yapmak isteyelim…