Diplomasi trafiğinin çoğu zaman ön plana çıktığı , devlet ilişkileri bakımından yenilik ve iş birliklerinin arttığı aynı zamanda yeni dengelerin getirdiği düzenlemeler ile 2021’in dış politika konularını geride bırakıyoruz. Yılın başında ABD ile düzeltilmeye çalışılan ilişkiler üzerinde yoğunlaşan bir politika üzerine gidildi. Ara zamanlarda ise çok gündeme gelmese de Yunanistan ve AB ile ilişkileri de çözüme ulaştırılmaya çalışıldı.2020 yılında resmen savaşın eşine geldiğimiz Yunanistan ile 2021 yılı istişare görüşmeleri ile başladı ve gelgitli ilişkiler boyutunda bir değişim sağlanmadı.  Yıl sonunda ise Ortadoğu’daki dengelere yönelik planların hayatına geçtiğini görüyoruz. İsterseniz genel itibariyle 2021 yılını ülke ve bölge başlıkları altında değerlendirelim.

2021 yılında ABD-Türkiye İlişkileri: Alışkanlıkların Değişime Zorlandığı Yeni Dönem

Eski Başkan Trump ile şahsi ilerleyen “telefon görüşmeleri” ağırlıklı iletişimi yeni ABD Yönetimiyle devam ettiremeyeceğini gören Türkiye, yeniden oluşturacak ilişkilerin yönetilmesinde hayli zorlandı. ABD tarafının taviz vermeyen sert tutumuna karşı ılımlı tavrını sürdüren Türkiye iletişim yollarını kapatmamak adına yoğun bir uğraş verdi.Yeni Başkan Biden’ın seçilmesinden sonra ülke liderleri ile olan telefon görüşmelerinde Türkiye’yi uzun bir süre aramayarak, yeni dönem ilişkilerinin Trump dönemindeki gibi olmayacağını ve Dışişleri Bakanı Blinken’ın Türkiye için “sözde müttefik” yakıştırmasını yapması Türkiye’ye alışagelenmiş ilişkilerin dışında zorlu bir değişime gidecek iletişim mesajlarını net bir şekilde vermişti. Nitekim bu mesajın en çarpıcı örneğini 24 Nisan’da Beyaz Saray’ın Ermeni Soykırımını resmen tanıması ile Türkiye görmüş oldu. Verilen tepkiler ve ilişkilerin daha kötüye evrilmemesi açısından yapılanlar tartışıladursun iki ülke arasında önemli sorun başlıklarının çözümünde hızlı bir yol alınamayacağı da öğrenilmiş oldu.

YPG’ye yapılan silah yardımlarından dolayı Türkiye her defasında rahatsızlığını belli etmesine rağmen ABD tarafı bu durumu her zamanki gibi görmezden geldi. Aynı zamanda Biden Yönetimi de S400 konusunda Türkiye'nin geri adım atmayacağını da bu yıl içerisinde söylenilen söylem ve tavırlarla görmüş oldu. 14 Haziran NATO Liderler Zirvesi’nde iki taraf ilk defa yüz yüze görüşmelerini sağladı. Masada konuşulacak çokça konu olmasına rağmen tahminen ABD tarafının işi yokuşa sürmeyi kafasına koymasından dolayı bu görüşmeden sadece Afganistan’daki hava limanının kontrolü konusunun teklifi konuşuldu. İki ülkenin kalıplaşmış ve çözüm bekleyen meseleleri açısından yine bir gelişme sağlanmadı.

Türkiye’nin yapım ortağı olduğu F-35 projesinden ABD tarafından dışlanması ile savunma konularında Türkiye’nin ABD’ye duyduğu güvensizliği derinleştirdi. Erdoğan’ın S400 savunma sistemlerinin NATO savunmasına entegre edilmesi yönündeki tezini Biden’a ve NATO ya kabul ettiremedi.

Biden ile ilişkisini sağlamlaştırmaya çalışan Erdoğan birkaç kez görüşme talebinde bulundu. New York’ta, Türkiye’nin BM Daimi Temsilciliğinin bulunduğu Türk Evi’nin 36 katlı yeni binasını açılışından önce Biden ile görüşmek için randevu talebi kabul edilmedi. Bunun üzerine belki bir cevap niteliğinde olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CBS Televizyonuna verdiği mülakatta Türk-ABD ilişkilerine yönelik düşüncelerini paylaştı. S400 konusunda Rusya ile yeni bir set alımı konusunda anlaşabileceklerini belirterek ABD yönetimine sert mesajlar iletti.

İlişkilerin bir türlü istenilen seviyeye gelmemesi bununla da kalmadı, Türkiye’nin sürekli insanlık hakları ve demokrasi alanındaki eksikliklerini dile getiren ABD yönetimi 9 Aralık’ta çevrimiçi olarak düzenlenen demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve adil seçimler konulu Küresel Demokrasi Zirvesi’ne Türkiye’yi çağırmadı. 110 ülkenin yer aldığı katılımcılar arasında demokrasi ve insan hakları konusunda yaptığı çalışmaların Türkiye’den bir farkı olmayan hatta geri planda kalan ülkelerinde olması ABD’nin Türkiye ye karşı yanlı bir politika izlediğinin göstergesi olarak yılın son ayında damga vurmuş oldu.

2022 senesinde ABD-Türk ilişkilerinde bu yılı unutturacak, diplomasinin zorlanmayacağı, sorunların çözüme ulaşacağı bir yıl olmasını temenni ediyorum. Ekonomik krizini hafifletmek ve dış politikadaki yalnızlık anlayışına son vermek için yeni yılda ABD ile ilişkilerini tavizsiz ve dengeli şekilde ilerletmesi gerekiyor.

YUNANİSTAN

2021 yılı Ege sorunlarının ele alındığı istikşafı görüşmeleri ile başladı diyebiliriz. İlk turu 2002'de başlatılan ve 2016'da kesilen istikşafi görüşmeleri 5 yıl sonra yeniden İstanbul'da başlatıldı. Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması, Ege ve Doğu Akdeniz'de yaşanan tüm sorunların konuşulması bekleniyordu. Daha sonrasında 15 Nisan’da Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ilk defa “dış işleri bakanı” sıfatıyla Türkiye’yi ziyaret etti. Çavuşoğlu ile görüşmeleri sonrası düzenlenen basın toplantısında hadsiz söylemleri oldu. Neyse ki bu söylemler iki ülkenin ilişkilerine beklenen zararı getirmedi. Çavuşoğlu’nun bir sonraki Atina ziyaretinde bu tartışmanın unutulmuş olduğunu gördük.

Türk Yunan ilişkilerindeki problemler Ege’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması, silahlandırılan adalar , hava sahası sorunu , Doğu Akdeniz’de hukuksuz hak talebi ve Kıbrıs meselesi üzerinde şekilleniyor. Bu konuların çözümüne yönelik bir gelişme olmamasıyla beraber , yılın başında Miçoçatakis’in 2021 yılı için Türk –Yunan ilişkilerinde gerginlik beklemediği yorumu yıl için geçerli oldu. Diplomasiye verilen şansın değere alındığını yıl içinde Türk-Yunan ilişkileri açısından yaşadık. Önümüzdeki sene içinde gerginlikten masaya geçişin devam etmesini ve sorunların çözümüne yönelik adım atılmasının beklentisindeyim.

ORTADOĞU İLE İLİŞKİLER

Ortadoğu 2021 senesinin belki de Türkiye açısından en büyük adımlarının yaşandığı bölge oldu. Yeniden canlanan Ortadoğu politikasındaki değişim ;ABD başkanı Biden’ın Ortadoğu politikasındaki yarattığı boşlukta kaynaklıydı. Bu boşluğu değerlendiren ülkeler arasında Türkiye’de vardı ve Arap Baharı sonrasında bazı ülkelerle yaşadığı gerilimli ve diplomasi ağının yavaş ilerlediği ilişkilere son verdi.

Ortadoğu’da uzun yıllardır eski sistemden bağımsız yeni bloklar oluşmuştu. BAE, Suudi Arabistan ve Mısır’ın oluşturduğu blok Batı ile ilişkilerini iyi ilerletiyor ve adından söz ettirecek tarih anlaşmalara imza atıyordu. Diğer tarafta ise Türkiye ve Katar’ın oluşturduğu blok ise savunma ve ekonomi iş birliği ile ön plana çıkıyor, Ortadoğu'daki denge dengesizliklerin olduğu düzende ilerlemeye çalışıyordu.

Bu sürece son verildi ve karşılıklı adımlar atıldı. Türkiye, Müslüman Kardeşlere verilen desteği azalttı ve Türkiye’de özellikle İstanbul’da oluşan muhalif yapılanmalarının üzerine gitti. Yapmış oldukları yayınlara sınırlamalar getirildi. Bu girişim öncelikle Mısır’ı daha sonrasında BAE’yi sevindirdi. Mesaj yerine ulaştı ve tam 8 yıl aradan sonra Dış İşleri Bakanı Yardımcıları seviyesinde Mısır ile Türkiye arasında görüşmeler başladı.

En son iki ülke arasındaki güncel krize 2020 Ağustos ayında gerçekleşen Yunanistan- Mısır anlaşması neden olmuştu. Yunanistan , Türkiye’nin 2019 Kasım ayında "Libya ile yaptığı ve Yunan adalarını görmezden gelen anlaşmasına karşı" bir misilleme olarak yaptığını belirtmişti. Türkiye tarafından yok hükmünde olan anlaşma da geçen önemli detay ise;  Mısır‘ın "Meis adasının -şimdilik- kapsam dışında bırakılması şartıyla" imzalaması olmuştu. Çünkü Yunanistan ve Türkiye arasındaki gerginlikte yer almak istemiyordu. Ve aynı zamanda Mısır anlaşma sonrası Doğu Akdeniz'de hidrokarbon faaliyetleri için çıktığı ihalede Türkiye’nin 2019’da Birleşmiş Milletlere bildirdiği kıta sahanlığı sınırlarını dikkate alarak belirlediği sınır ile Türkiye açısından olumlu bir tavır olarak algılandı. Yaşanan bu diplomasi faaliyetleri de Türkiye ile Mısır’ın 8 yıl aradan sonra yeniden ilişkilerine olumlu bir adım atmalarını sağladı.
BAE ile ilişkiler de 24 Kasım’da Veliaht Prens Muhammed bin Zayed’in 10 yıl aradan sonra Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaret önemli bir adım oldu. Her ne kadar ekonomik ilişkiler ağırlıklı bir ziyaret olarak kabul edilse de bölgesel konular hakkında birlikte ne yönlü harekete geçileceği sanırım 2022 ‘nin konusu olarak karşımıza çıkacak.

İsrail de son ayların Ortadoğu’da revize olan ilişkiler adı altında yerini aldı henüz belirli bir emare olmasa da Kasım ayında İstanbul’da gözaltına alınan İsrailli iki turistin birkaç gün gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılmaları vesilesiyle İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog ile Başbakanı Naftali Bennett, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür telefonu iletmesi uzun süredir soğuk rüzgarlar esmiş iki ülke adına olumlu bir adımdır.

 Türkiye’ye tabiri caizse kambur olan Suriyelilerin ülkesi ile olan duruma gelirsek; bu yıl içinde henüz bir adım atılmadı. Esad'ın yavaş yavaş uluslararası arenaya geri dönüşü ve vatandaşlarını ülkeye geri davet etmesi iyi değerlendirilmelidir. Umarım 2022 yılı içinde Suriye ile ilişkilerde anlamlı sonular alacak girişimlerde bulunuruz.

Sonuç olarak, acısıyla tatlısıyla bir yılı geride bıraktık. 2020 yılı kadar sancılı geçmese de bu senede dış politika konuları hayli yoğun ve kritik süreçlerden geçti. Türkiye, Batıyla ve Ortadoğu bölge ülkeleriyle ilişkilerini düzeltmek amacıyla yaptığı girişimleri ve diplomasi yolunu 2022’de de sürdürüp, öncelikle ekonomi , askeri savunma ve iş birliği alanlarında ulusal çıkarlarına uygun misyonunu devam ettirecektir. 2022 yılı için de ülkemiz adına faydalı bir yıl olmasını temenni ediyorum .

Mutlu günler ve sağlıklı yeni bir yıl dilerim.