Bağında, bahçesinde, tarlasında yabani otları ıslah etmek için çabalar, uğraşır didinir. Toprağını çalısız, dikensiz, zarar vermeyen, faydalı, göze hoş gelen, estetik duran, düzen içinde büyüyen fideye, çime çevirmeye çalışır. Bilir ki onlar hem zararsız hem faydalı olandır. Dikensiz, güvende, huzur ile üzerinde yaşayabileceği medeni yeşilliğin peşine düşer. Gel gör ki her nedense bazıları bahçesinde bile medeniyet ararken, ülkemizin sokaklarına aynı özeni göstermez. Medeniyeti tanımamış, kadınların metroda gizli videolarını çeken, erkek çocukları dahi taciz eden, sokakta laf atan, korkutan, takip eden, gençleri tek başına sıkıştırıp sopayla döven, bıçaklayan, hatta öldüren, dünya nüfusunun dünyanın taşıyamayacağı kadar artmasını umursamadan 7-8 çocuk yapan, bilinci, gelişimi oluşmamış, sanki derdi dünya bakıcılığı değil de, dünyayı istila edip tüketmek olan, yok oluşu, ozon tabakasının delinmesini, iklim değişikliğini, kıyameti yaşamış canlıları göremeyen, tükenmeye aldırmayan, gelişime kapalı, sığındığı topluma borcunu ödemekten imtina eden, ona kucak açmışların dilini konuşmayı zül gören, işyeri açıp, sığındığı topraklarda para kazanıp, güvenli yaşayabildiği, kazanabildiği topraklara vergi vermek istemeyen, kanuni boşlukları kullanıp işyeri ruhsatı almayanlara, “sizde ruhsata başvurun” diyen Türkler oldu. Sonra da birileri çıktı, bunu dedi diye Türklere “Irkçı” dedi…
Evet, bu topraklarda kazanç sağlıyorsun o halde sende vergi, harç vermelisin diyene “Irkçı” dediler.
Ülkemizde zaten nüfusa oran ile üretim yetersizdi. Sığınmacılar gelince Türkler daha da işsiz, aşsız kaldı, çocuğumuzun karnını doyuramaz olduk diyene “Irkçı” dediler.
Aile bakan, çocuk okutan Türk ile; seferberlik halinde tek başına Türkiye’ye gelmiş, on, on beş kişi bir evde yaşayan, sağlık hizmetini bedava alan sığınmacılar ile aynı maaşı almasını hak gördüler. Bu aynı şey değil bu bildiğin haksız rekabet diyene “Irkçı” dediler.
Çok fazla oldular. Bu sosyolojiyi, ekolojiyi bozar. Sayıları on bin, yirmi bin değil, milyonlarca sığınmacı oldu. Bu sebeple mülteci kamplarında kalmalı diyenlere “Irkçı” dediler.
Türkiye’de seferberlik halinde çalışan milyonlarca Suriyeli, Afgan memleketlerindeki ailelerine 100-200 alabildiği kadar doları el altından alıp kendi ülkelerine gönderiyor. Haliyle döviz açığımızı daha da büyütüyor. Bu da ülkemizdeki faizi, rantı, enflasyonu biraz daha büyütüyor. Bu sebeple halkımız her geçen gün daha da fakirleşiyor diyene de “Irkçı” dediler.
Elektriği, yakıtı, eti, peyniri, zeytini, sebzeyi, ekmeği daha pahalıya alabiliyoruz diyene “Irkçı” dediler.
Borçlu bırakıldığımız döviz, biraz daha eksilince Türkün Lirası aynı oranda değersizleşiyor. Ailenize dolar gönderiyorsunuz, demek ki en sevdiğiniz insanların, annenizin, kız kardeşinizin Suriye de yaşaması sizi korkutmuyor. Demek ki oralarda artık sorun yok. Hadi sizde evinize, ailenize dönün diyene de “Irkçı” dediler.
Milyonlarca sığınmacı konut aldı ya da kiraladı. Rant, inşaat ekonomisi yüzünden zaten coşmuştu. Sığınmacı talebiyle iyice uçtu. Genç Türkler barınamaz oldu diyene “Irkçı” dediler.
Tek kriter ile ‘ev alana’ anında kimlik verilemez. Türk olmak bu kadar ucuz olamaz. Timur’un, Alparslan’ın, Kılıç Arslan’ın, Osman beyin yüzüne bakamayacağız diyene “Irkçı” dediler.
Her bayram Suriye’ye gidip 2-3 hafta kalabiliyorsan, demek ki artık sorun yok diyene yine “Irkçı” dediler.
Bak başkanınız Esat sizi çağırıyor, davete icabet etmek nezakettendir, hadi gidin diyene “Irkçı” dediler.
Türk askeri orada sizin için savaşıyor şehit düşüyor. Sizde gidin ülkeniz için mücadele edin diyene “Irkçı” dediler.
Farklı dilde eğitim taleplerine ‘Farklı dil ayrıştırır. Gençleri böler. Ülkeye, topraklara zarar verir. Örneğin böyle bir talep ABD’de istenebilir mi? ABD böyle bir şeye, ayrışmaya, bölünmeye, dil bölücülüğe izin verir mi?’ diyene yine “Irkçı” dediler.
Dil; yürek, gönül birliği demektir. Bir vatanda dili ayrıştırmak, gönülleri ayrıştırmaktır. Ayrışma, parçalanma getirir diyene “Irkçı” dediler.
Avrupa, sığınmacıları Türkiye’de tutma bedeli olarak 4,3 milyar Euro verdi. Bizim harcadığımız ise 50 milyar dolar olarak açıklandı. Ayrıca Avrupa sığınmacı tutma karşılığında vize muafiyeti ve gümrük birliği taahhüdünü de yerine getirmedi. Bu milyarlık kaynakları ihtiyacı olan Türklere de aktarın diyene “Irkçı” dediler.
2,2 milyon EYT’den emekli olanların %90’ı 50 yaş üstü ve işsizdi. İş bulamıyordu. EYT’liler ekonomiyi bitirdi diyenlere, “Sığınmacılara milyar milyar dolarlar harcandı, PTT üzerinden düzenli maaşlar bağlandı. Birazını iş bulamayan Türklere versek ne olur” dendi “Irkçı” dediler.
Dünya Bankasının, Türkiye’ye vereceği kredinin şartında istihdamın yarısını sığınmacı istihdamına bağlamasıdır asıl ırkçılık… 85 milyon Türk’ün 32 milyonu istihdamda… Çocuk ve çalışamayacak kadar yaşlıları çıkartınca 25 milyon Türk iş bulamıyor, hatta bunalıp artık aramaktan vazgeçmişler var. Neden Türklerin işi, aşı olmasın? diyene “Irkçı” dediler.
Koca koca şirketler Türk işçilerini işten çıkartıp, yabancı işçi alımı yaptı. Türkler neden işten çıkartılıyor diyene “Irkçı” dediler.
Sokaklarımız Arapça tabelalar ile doldu. Sanki Suriye sokaklarında yürüyoruz. Suriye’de bunca Türkçe tabelaya izin vermezler diyene “Irkçı” dediler.
Her birinde ağır ırkçılık yapanlar, algı yönetmek için Türkleri “Irkçılıkla” suçladı.
Türklerin hakkının gaspına ses yükseltmesi, güvenli, iyi yaşam istemesi, adalete çağırması, bana ruhsat zorunluysa ona da zorunlu olsun, haksız rekabet olmasın demesi “Irkçılık” olarak görmek en iyimser anlatımıyla iki yüzlülüktür. İşine geldiği gibi yorum yapmaktır. Haksızlık, gaddarlıktır. Hele hele bir milletvekiline bu hiç yakışmaz…
Bahar geldi. Herkes bahçesini düzenleme derdinde… Görüyoruz herkesi kimse verimli, düzenli bahçesinde yabani ot istemiyor. Kimse çocuklarının oyun oynadığı güvenli bahçesinde, toprağında dikenli ot istemiyor. Onları temizliyor. Herkes bahçesinde, insana değer katan maydanozu, rokayı istiyor. Domates, biber fidesi istiyor. Bahçesini koruyup kollayan, dostu düşmanı tanıyan, eğitimli bir dost istiyor.
Şimdi buna kim ‘sen ayrıştırıyorsun, sen bitki ırkçısısın’ diyebilir!
Asıl yabani otları; düzenli, faydalı fidelerin yanında tutmak… Ispanakların arasına sızmış zehirli güzelavrat otunu ellememek… Onları, fidelerin faydasını azaltacak kadar yakınında tutmak. Zehrin, dikenin fideye işlemesini görmemek. Fideyi kurutmasına, suyunu emmesine, güneşini kesmesine müsaade etmek… Fayda ve insanlık adına yapılmış en yalın ırkçılık olur…
Derdimiz kimsenin kötü olması değil… Ama önce Can…