Önceki yazımızda Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nün web sitesindeki 15 Nisan 2005 tarihli istatistikî bilgilerinin dökümünü yazmıştık. 15 Nisan 2005 tarihinden sonraki satışların miktarını ise öğrenemediğimizi belirtmiştik. Yabancı gerçek kişilere toprak satışlarının çok büyük miktarlarda olmasından dolayı kamuoyuna açıklanamadığı kanısındayız. Çünkü Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nden bir yetkili, "Ege'de bir ilçemizde yabancılarla ilgili olarak günde 80-90 tapu işlemi gerçekleştiriliyor" diyerek, olayın tehlikeli boyutuna dikkat çekmektedir. TOPRAK ALANLARIN SAYILARI Türkiye'de 1923- 2003 yılları arasında toplam 37 bin 336 yabancı taşınmaz almıştır. 2003-2005 yılları arasında 15 bin 482 kişi taşınmaz edinmiştir. Bunu yıllara böldüğümüzde, 2003 yılına kadar yılda ortalama 466 kişi taşınmaz satın alırken, son iki yılda ortalama yılda 7 bin 741 kişinin taşınmaz aldığı görülmektedir. AKP iktidara gelmeden önce yılda ortalama 466 yabancı ülkemizde taşınmaz alırken, AKP döneminde bunun 17 kat artarak yılda 7 bin 741'e çıkmış olması düşündürücüdür! Yabancıların taşınmaz alımları ile ilgili istatistikî bilgileri tamamen resmî kayıtlara giren bilgilerdir. Bu rakamlara yabancı sermayeli şirketlerin yaptığı alımlar dâhil değildir. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olup da yabancıların aldığı taşınmazların kayıtlarını emaneten üzerinde tutanların bilgileri, satışlar, zilliyetlik ilişkisi çerçevesinde muhtar senedi veya noter sözleşmesi ile yapıldığı için belli değildir. Kısacası vatan toprakları hızla el değiştirerek yabancıların mülkü durumuna gelmektedir. Ülke toprağının satılarak ülkeye daha çok para girmesini düşünenler açısından bu bir başarıdır. "Toprak, egemenliğimizin ve bağımsızlığımızın simgesidir" diye düşünenler için ise bu sonuçlar düşündürücüdür. SATILAN TOPRAKLARIN YARATACAĞI TEHLİKELER AKP'nin çıkardığı, yabancılara toprak satışını düzenleyen 5444 sayılı yasaya göre, bir yabancı 25 dönüm toprak alabilmektedir. Bu miktar, Bakanlar Kurulu Kararı ile 300 dönüme kadar çıkabilmektedir. Bu kadar büyük alana bir konutun dışında siteler kurulabilir. Kurulan sitelerde kurtarılmış bölgeler gibi yabancıların yaşadıkları semtler, mahalleler yaratılıp ayrışmaya doğru gidilmeyeceğini kim garanti edebilir? 19 Ocak 2006 tarihinden sonra yapılan yeni düzenleme sonucu toprak alımları şirketler aracılığı ile yapılmaktadır. Şirketler vasıtası ile yapılan konut ve villalar, şirketlerin kendi ülkelerinin vatandaşlarına satılmaktadır. Halk arasında ikiz yasalar olarak bilinen, "halklara serf determinasyon" hakkı tanıyan uluslararası sözleşmenin iktidarı ve muhalefeti ile ortaklaşa 2003 yılında düzenlenmesi ve arkasından yabancılara toprak satışını düzenleyen yasanın çıkarılmış olması anlamlıdır! Bu arada, 7 Mayıs 2004 tarihinde de Anayasamızın 90. Maddesi'ne de, "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır" hükmü eklenmiştir. Bu maddeye göre, mülk ve toprak konusunda çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası kuruluşlar devreye girebilecektir. Birçok kıyı belde ve kentlerimizde yabancıların edindikleri konut ve mülkleri devre-mülk olarak ülkelerinin vatandaşlarına kiraya vermeleri ve bunu çoğaltarak devam ettirmeleri turizmimizi de baltalamaktadır. Dolayısıyla ülkemiz gelir kaybına uğramaktadır. Bu durum, yerli turizm işletmecisine karşı haksız rekabet de yaratmaktadır. Zaten büyük boyutlarda olan kayıtdışılık daha da büyümektedir. Yabancılar, emlâkleri genel olarak ya aynı yerde ya da birbirine yakın yerleri seçerek almaktadırlar. Alımlarda genel olarak köyler tercih edilmektedir. Bu, bir anlamda kolonilerin oluşmasına neden olmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinin toprakları kimyasal maddelerle kirlenmiştir. Bu nedenle yabancılar, ekolojik tarıma uygun, verimli Anadolu topraklarını tercih etmektedirler. Tabii, Türk köylüsünün ucuz emeğiyle tarımsal üretim yapmayı da hedeflemiş olabilirler. Ülkemizin tarımsal alandaki en önemli dışsatımı sebzeciliktir. Sebze üretimi genelde kıyılarımızda seralardan sağlanmaktadır. Sera üretimi yapan çiftçilerimizin seralarının ortalama büyüklükleri bir ilâ üç dönümdür. Oysa yabancıların alabildikleri arazi büyüklükleri 300 dönüme kadar olabilmektedir. Yabancılar, ileri teknolojisi ve bilgi birikimi ile ülkemizde sera üretimine başlarlarsa, dışsatımı da iç pazarı de ele geçirebilirler. O zaman şimdiki sera üreticisi, ülkemizde yabancının serasında ırgat olacaktır. 2005'in yazında Niğde'de bir grup vatandaşımızla yabancıların toprak alımlarını konuşuyorduk. Bir vatandaşımız, "Bizim köyümüzdeki bazı toprak sahipleri, kuracakları işte çocuklarını çalıştırmak kaydıyla yabancılara toprak satıyorlar" dedi. Şu duruma bakın! Köylümüz, kendi toprağında yabancıya amele oluyor! Ama Türk insanı, bunu, hiç mi hiç hak etmiyor. Konuya devam edeceğiz. KAYNAKLAR: Yabancılarla ilgili genel ve 2003-2005 arası verileri gösterir listeler.(Kaynak: TKGM)