28 Ocak 2005 günü yeni kızıma sağlık karnesi çıkartmak için Fatih Unkapanı'ndaki SSK Müdürlüğüne gittim. Saat 10.00'da kuyruğa girdim sıranın bana gelmesine 5 kişi kalmıştı ve saat de 11.45 olmuştu. Merkezi yayınla bir duyuru yaptılar; "Acilen bilgisayarların kapatılması gerekiyor. Bütün personele duyurulur." Bu defa memur evrak almamaya başladı. Müdürleri geldi bu kadar zarf var hangi birini yapacağız. Haftaya gelin!! dedi. İki saatten beri kuyruk bekleyen onca insana zerre-yi miskal saygı gösterilmedi. Bir kalemde dağılın gidin dendi.

Kimse; "Bu insanlar yaşlıdır!", "Bu insanlar kimbilir nereden geliyorlar?", "Gelip gidecek yol paraları var mı?", "Sağlık karnesi alması gerekenlerin acil bir durumları olursa nasıl tedavi olacaklar?", "Bu insanların tekrar tekrar zamanlarını çalmaya hakkımız var mı?", "Bu insanları bekletmemek için nasıl bir çare bulabiliriz?" diye düşünmedi.

Üslup şu; "Dağılın! Bilgisayarımız bozuk. Bana müddür evrakları almayın dedi Yukarı çık müdüre söyle!"

Herhangi bir kamu görevlisinde; bilinçli bir devlet ve millet şuuru olmazsa orada milim ilerleme olmaz!

Diyeceksiniz ki Sn. Başbakan da var mı?

Sn. Başbakan diyor ki; "Benim işsizlere iş bulmak gibi bir görevim yok!" Böyle konuşan bir Başbakanın memuru iş yapar mı? O da der ki, benim mesai saatleri dışında çalışma mecburiyetim yok. Bilgisayarın kablosu kopsada oturup lak lak etsek. Halbuki açıktan söylemesede içinden Hz. Peygamberin izinden giden bir Başbakan komşusu açken tok yatan bizden değildir zihniyetinde olması gerekir. Gece gündüz aç milleti doyurmaya, işsizleri iş sahibi yapmaya, taş üstüne taş koymaya çalışır. Bazıları, "GGGözün kör mü adam geldi Kartal metrosunun temelini attı görmüyormusun" diyebilir. Biz zaten bunu istiyoruz. Sn. Başbakan'ın başarısız olmasını dileyen namerttir. Yani kardeşim ben mesai merhumu tanımıyorum. İş bitmeden vazife bitmez! Memurunu ikiye böl, boş oturanları münavebeli olarak, kuyruk olan yerlerde görevlendir. Milletimi kuyrukta görmek istemiyorum! dese yanlış mı olur? Esasen kuyruklar doğu bloku ülkesi gelenekleri ve yıkılışın habercisidir. Bir ülkede telefon, doğalgaz, elektrik tahsilatında bile kuyruklar oluşuyorsa o ülkede işler iyi gitmiyor, devleti yönetenlerde boş işlerle uğraşıyor demektir.

Bayramda akrabaları gezerken şunu gördüm,  milletimiz büyük ölçüde işsiz, aileler huzursuz. Boşanmalar had safhaya çıkmış, kimse halinden memnun değil!

Genel Kurmay İkinci Başkanı açıklıyor; Türk subayı açlık hududunun altında yaşıyor. Yani huzursuzuz diyor. Polis öyle, memur öyle, öğretmen öyle, esnaf öyle, siftahsız kepenk kapatıyor.

Sn. Başbakan diyecek ki, efendim geçen sene %9 kalkındık. Kardeşim kalkındıkta para nerede?

Bir ülkede akış halindeki ekonomi finanst reel sektör üzerinden geçerek devridayim yapar ve para yeniden havuza döner. Siz parayı reel sektör (istihdam yaratıcı mal üreten = Tarım + Sanayi + Madencilik + İnşaat) üzerinden geçirmeden devri dayim yaptırırsanız, orada rakamlar şişer ama vatandaşın geliri düşer. Kimse halinden memnun olmaz. Bu iş kan dolaşımı gibidir. Kan; büyük dolaşımla bütün vücudu dolaşır. Küçük dolaşımda kendi kendisini besler. Büyük dolaşımı keserseniz ayaklar, kollar felç olur. Küçük dolaşımı beslerseniz kalp şişer. Siz kanı ve kalbi büyütüyorsunuz ama, kan ayaklara gitmiyor. Biz diyoruz ki kardeşim hiçbir şey iyi gitmiyor. Yanlış yapıyorsunuz. Bir ülkede hükümetin kaderi borsanın yükselip yükselmemesine, dövizin şu veya bu olup olmamasına endekslenmişse orada rüzgar ekonomisi vardır. Rüzgar ekonomisinde de herşey üfürüktendir. Bu ükedee son derece namuslu iktisatçılar var. Kardeşim sen ne yapacağını niye onlara sormuyorsun? Prof. Esfendar KORKMAZ, Prof. Hurşit GÜNEŞ, Prof. Güngör URAS, Prof. Osman ALTUĞ gibi hocalar her gün gazetelerde son derece namuslu teklifler yapıyorlar. Sen gider ne yapacağını IMF'ye sorarsan bu milletin burnu şeyden çıkmaz.

IMF kimin kontrolünde? Yahudinin! geçen dönem ki IMF Başkanı İsrail Merkez Bankası Başkanı oldu mu olmadı mı?

Sn. Başbakan bütün olumsuz yönlendirmelere rağmen bu millet için ölümüne çalışmazsa bu işler düzelmez.