Merhaba dostlarım!

Uyuyamadım.

Rahmetli babamı düşündüm okulun son senesi ve babamın beyin kanaması geçirerek ebediyete göçmesi. Ramazan ayı, oruçlu ve stres altında bir gün sonuçta beyin kanaması ve...

Yaşam böyle bir kapıdan giriyorsun diğer bir kapıdan çıkıyorsun.

Hezeyanlar, üzüntüler, hırs, kıskançlık bilumum duygular nafile-boş çekip gidiyorsun.

Önemli olan giderken geride bıraktığın sesler.

30 seneyi geçti can babamın gidişi, hala “Topal İzzet’in adaletinden” bahsediliyor, bahsediliyor ve “İZZET” yaşıyor.

Babam gençti daha ellilerinde göçtüğünde.

Hep derim tek bir pişmanlığım var hayatımda.

“DELİKANLI” zamanımda vefatı can babamın; isterdim ki biraz durulmuş bir “Tülay” yaşasa idi babacığı ile.

Vefatı elbette fırtınalar kopardı ailemizde;

Çınarımız idi o bizim.

Lakin cenaze evinde bir fırtınada ben kopardım evde; babamı sevmeyen ikiyüzlülerin timsah gözyaşlarını görünce. Kovdum onları evden ve annemi utandırdım tabii. Ama “delikanlı” kanıma verin geçmişteki tavrımı.

Nereden mi geldim buraya?

İkiyüzlülük en nefret ettiğim, tahammül edemediğim davranış biçimi. Düşmanın mertini yeğ tutarım sahte yüzler-riya dolu gözlere.

Nereden nereye?

Erol Yılmaz ARAS, değerli meslektaşım, arkadaşım bu satırların nedeni.

Ankara adliyesinde hep karşılaşırdık kibar, masum-mahzun gözlü ve temiz yürekli arkadaşımla; selamlaşırdık.

“Ergenekon kumpası” yargılanmam sırasında, Yasa İzleme Kurulu çalışmaları için başvurdum.

Erol arkadaşımın koordinesinde toplanan 5 kişi idik sadece. 5 kişiyi Akademisyenleri de aramıza alarak 6 ay sonra, ”Yasa İzleme Enstitüsü” haline getirdik.

Şiddeti önlemek için “Gelincik Merkezi” kurulsun dedi yönetim.

Erol arkadaşım ”Tülay da içinde olsun” dedi.

Ve bu çalışmalar haksız yargılama ve karalama içerisinde kurban seçilen Tülay’ın akıl sağlığını korumasını, meşgul olmasını sağladı...

İyi ki vardın sevgili arkadaşım.

Bir çok yüreğe dokundun;

Bir çok haksızlığı da önlemeye çalıştın.

Ergenekon-Balyoz yargılamalarının en cafcaflı döneminde de korkmadan mesleğini, kutsal savunmanlığı yaptın; FETÖ dosyalarında da inandıklarının yanında durdun.

Sen masum ve saf yüreğinle ağlayan ile ağladın, hüzünlendin; ADALET gerçekleşti diye sevindin başarılarında.

Yani AVUKAT YEMİNİNE sadık kaldın hep...

Aklımda kalan; Baro seçimlerinde Başkan adayı olduğunda “seçilemezsin, adaylıktan çekil; daha iyi bir göreve gelirsin” teklifine;

”Arkadaşlarıma ve bana güvenenlere söz verdim, geri çekilemem” cevabın.

Aklımda kalan; ”Tülay yapacak bir şey varsa ne olur söyle” diyerek beni, ulaşamadığında ailemi ısrarla araman ,ölümcül ameliyatım sonrası.

Kardeşime söyledim vefatını öğrendiğimde:

“Biliyormusun Erol ile aynı yaştayız”.

Doktorların “ya ölürsün, ya da felç kalırsın” dedikleri kaza sonucu ben atlattım ölümü.

O yüzden Senin’de “Beyin Kanamasından” kurtulacağına inanmıştım sevgili arkadaşım. Ama o kadar dua edenin olmasına ve iyilik yaptığın-dokunduğun yüreklerin yakarmasına rağmen sen gittin.

İşte bunları yazarken bu sefer aklıma 

Orhan KARAVELİ’nin arkadaşı İlhan SELÇUK’u kitaplaştırarak unutulmaz kıldığı geldi aklıma.

Orhan Bey’e” sizin arkadaşınızı yazdığınız gibi inşallah bir gün birisi de beni yazar” demiştim.

Gerçi sevgili Funda Akosman ERMAN o güzel kitabında, benim için çok özel sayfalara koymaya layık görmüş haketmediğim halde beni. Sevgili arkadaşım senin de çok sevenin var her yerden ses veren.

Adın sürekli mertlik-samimi kişilik diyerek yankılanacak ve elbette EROL YILMAZ ARAS’I bir çok kişi yazacak.

Uyuyamama nedenim geride bıraktıklarının sana olan ihtiyacı ve sensizliğin ıstırabı.

Sevgili annen-ailen, meslektaşım Meltem ve sevgili Oya senin yokluğuna nasıl dayanacaklar onu düşünüyorum. Önce onlara sonra tüm sevenlerine sabır diliyorum.

Eminim yolunu ışıklar içerisinde yürüyorsundur. Yürürken de ikiyüzlü yaşayanları da ihmal etmeden yüreğinin masumluğu ile hepimize gülümseyerek el sallıyorsundur.

Babam da seninle aynı yaşta idi ve Babam da beyin kanaması nedeni ile göçmüştü.

Ruhlarınız şad olsun; mekanınız cennet.

Tekrarı yoktur hayatın!

Bıraktığın seslerdir senin tekrarın!