Örtülü operasyonlar gizli örgütler ve istihbarat kuruluşlarınca yapılırlar. Devletin organik teşkilatlarının yaptığı örtülü operasyonların genellikle meşru olduğu varsayılır. (Yetkisini suistimal eden görevliler hariç) Yabancı istihbarat teşekküllerinin size karşı kullandığı gruplar, gönüllü teşekküller, sivil toplum kuruluşları, medya, baskı grupları, parayla satılmış kişi ve kuruluşlar, gaflet ve dalalet içindeki şahıs ve zümreler, işbirlikçi hainler olarak mütalaa edilirler. Bazen sizin temiz milli duygularla harekete geçmeniz istismar edilerek ülkeniz aleyhinde neticeler elde edilebilir. Şuurlu vatanseverler düşmanın bu tuzağına düşmemekle de mükelleftir.

Mesela istiklal harbimizin başlangıç devresinde Türkiye'yi parçalamak ve çeşitli yörelerini işgal etmek isteyen batının düşman güçleri işgal gerekçeleri hazırlayabilmek için Müslüman halkı (özellikle Kuvayi milliye güçlerini) Rum ve Ermeni azınlıklara karşı tahrik etmişlerdir. B.Atatürk bunu tahrik eden vatansever görünümlü bazı zatların İngiliz muhipler cemiyetinin faal üyeleri olduğunu (Nutuk-1 de) söylemektedir.

Örtülü operasyonların genel karakteri kişisel çıkar (hırs- kâr, ikbal, kin, intikam, şan, şöhret vs) gütmeden memleketin genel menfaati, (kamu yararı) yüksek Türk vatanseverliği, milli mücadele ruhu, tarihi görev (misyon) anlayışı çerçevesinde çalışan görevlilerin gözünü budaktan sakınmadan  görülmemiş cesaret, feragât ve atılganlıkla çalışması millet için kendini feda etme azim ve kararlılığında olan kişiler eliyle gerçekleştirilmesidir.

Millet yolunda büyük başarılara imza atmış kişilerin bu şöhretlerinden istifade ederek derebeyliğini ilan etmesi meşru otoriteyi tanımaması, örtülü operasyonları deşifre etmesi, şantaj yollu baskılarla şahsi çıkarına kullanması ne erkekliğe ne insanlığa ne de Türk milliyetçilerine yakışır.

Sn. Çakıcı'nın böyle yaptığını bilmiyoruz. Ancak mütakere basını böyle yaptığını söyleyerek Türkiye'nin örtülü operasyon yapma yeteneğini sıfırlamaya çalışıyor. Bunun amacının da MİT ve benzeri operasyonel örgütleri pasivize ederek safdışı etmek olduğu anlaşılmaktadır.

Sn. Yb. Korkut EKEN, milli mücadele ruhu ile Türk milletine hizmet ederken hakkında kovuşturma açıldı, ceza verildi, hapse atıldı. Bu süre içinde ser verdi sır vermedi, kimsenin aleyhinde konuşmadı. Kimseyi satmadı devlet adamlığına has vakarla cezasını tamamladı. yakında çıkacıktır. Sn. Çakıcı muhakkak ki devlete önemli hizmetlerde bulunmuştur. Bundan sonra da bulunabilir. Ancak hukuk devleti mantığıyla bağdaşmayan benim dışardan gözlemlediğim bir kısım haksız eylemleri olduğu kanaatindeyim, bunlardan en önemlisi eşinin öldürülmesi hadisesidir. Bunun cezasını çekmesi lazımdır (en azından ahirette ceza çekememesi için). Ancak Susurluk'un bütün olumsuzluklarını Çakıcı'nın üstüne yıkma, siyaseten Çakıcı'yı linç etmek de aynı derecede vahim bir hatadır.

Bizece Çakıcı'yı siyasaten linç etme girişimi Türk devletinin örtülü operasyon yapma yeteneğini yok etme çabası olup, devleti hadım etmeye yönelik dış destekli bir operasyondur.

Kimileri Türkiye'nin bir prestroika'ya bir glastnost'a ihtiyacı olduğunu söyleyebilir. Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmamalı diyebilir. Ancak kimilerinin Mesut onbaşı dedikleri ve Tansu Çiller döneminde MİT'le beraber çalışmış herkesi harcama girişimi olan bu operasyon nihayetinde mertçe davranmayan Mesut YILMAZ'ı da girdabına almış (keser döner sap döner devir döner hesap döner) Yüce Divan'a yollamıştır. Susurluk için gittiği yere kadar soruşturma isteyen Sn. Deniz Baykal bu gün yabancılara örtülü operasyonu ile hem partiyi hem genel başkanlığı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Hukuk devletini savunurken herşey hukukun tabii fonksiyonuymuş zehabına kapılarak güçlü devlet anlayışından fedakârlık etmek, bir müddet sonra hukuk devletini korumak ve bizzat hukuku korumak için güç bulamamak gibi bir zaafiyet doğurabilir. Çünkü hukuk devleti güç ve özellikle meşru güç kullanımına da dayanır. (Hukuk devleti gücü dışlayan herşeyi kağıt üzerindeki yasaların yapacağına inanan sanal bir devlet değildir). (Hukuk devleti hanım çocuğu bir devlette değildir.)

Tabiki devlet gücünü kullanan kamu görevlilerinin şahsi çıkarları ve keyfi düşünceleri için hareket etmelerine müsaade edilemez. Ancak; örtülü operasyonlar karakteri gereği örtülü saldırılara örtülü cevap niteliği taşırlar. Burada mukabele karşı tarafın hukuk düzeni içinde hareket edip etmediğine bağlıdır. Mesela yakaladığı esirlerleri Guntanamo'da sorgusuz sualsiz zindana tıkan ABD, Cenevre Savaş Hukuku sözleşmesine uymayacağını söylüyorsa, sanıklara yargılama hakkını dahi tanımıyorsa bu devletin (İsrail'de dahil) yapacağı örtülü operasyonlarda da hukuk ve meşruiyet kriterlerine riayet edeceği asla beklenmemelidir.

Amerikan ve İsrail istihbaratlarının uzun zamandan beri, hiçbir insan hakkı kriterine tabi olmadan örtülü operasyonlar yaptığı bilinmektedir. Şu an bünyemizde cereyan eden bir çok bölücü hareket bu devletlerce desteklenmektedir. Bunlara cevap verirken hukuk devleti kriterlerine yüzde yüz sadakat göstererek başarı sağlayamazsınız. Hele hele kimilerinin söylediği: "siyaset bu anlayışla, "devletin yüksek menfaatleri için yapılan her şey mubahtir" anlayışıyla hesaplaşmadıkça da bu gövde gösterisi sürecektir." tarzı yaklaşımlar kafadan sakat düşünceler olup düşman imkân kabiliyetlerini hiç dikkate almadan,  zayıf olduğunu bile bile savunma hatlarını boşaltıp taarruza kalkan mantıksız bir karardan farksızdır.

Bizce Çakıcı'nın ailevi ve bireysel suçlarından, emir-komuta zincirini aşan keyfi bir görev anlayışı varsa bunlar tabiki cezalandırılmalı, cezalandırırken onun vatanseverliği ve geçmişteki hizmetleri dikkate alınmalı cezası bu çerçevede tolere edilmeli, ancak Türkiye'nin örtülü operasyon yapma yeteneğini kıracak şekilde bir cezalandırma ve APO ile eşdeğer tutmak gibi bir basiretsizliğe düşülmemelidir. (Çünkü biz herşeyde ifrattan tefrite düşüyoruz)

Esasen Sn. Çakıcı' nın bu derece madara ve deşifre edilmesinin asıl sebebi "Türkiye'nin örtülü operasyon yapma yeteneğini kırmak içindir. "Pasaportu kim verdi? Nasıl kaçtı? Kim kovaladı? Bu güne kadar niye yakalanmadı? Kim korudu? Kim sattı? Bunlar işin önemsiz teferruatıdır.