Soğuk savaşın bitmesinden sonra literatüre NGO adı verilen hükümet dışı sivil toplum örgütleri (Non-Governmental Organizations) girdi.  

Sivil toplum örgütlerinin (STÖ=NGO) küreselleşme sürecinde uluslararası sermayenin dolaşımını engelleyen ulus devletlerin yıkılması, halkların parçalanması, yerel kültürlerin canlandırılması, misyoner faaliyetlere karşı demokratikleşme ve dini özgürlüklerin korunması ekseninde yerel direnişin kırılması toplumsal zenginliğin artacağı gerekçesiyle etnik karşıtlıkların belirginleşmesi, din özgürlüğünün garantiye alınmasını gerekçe göstererek farklı hukukların hayata geçirilmesi, diyalog ve hoşgörü söylemlerinin kullanılması, tarikat, cemaat ve mezhepsel farklılıkların tahrik edilmesi, hükümet politikalarını ve kamuoyunu yönlendirerek siyasi partilere, mslek odalarına, medya kuruluşlarına, sendikalara, vakıf ve derneklere nüfuz edilmesi, farklı tarikat ve cemaatlerin mevzii amaçlar için kullanılması gibi yeni bir sübversiv savaş başlatıldı.  

NGO'ların demokratik kitle örgütleri olarak tanıtılması, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak gösterilmesi devletin standart korunma refleksinin demokrasi düşmanlığı olarak algılanmasına sebep olmakta NGO'lar etkin biçimde kullanılmaktadır. NGO'ların diğer bir etkinliği ise sivil toplum kuruluşları olarak adlandırılan dernek, vakıf ve kuruluşlara sızarak bunların bünyesinde sivil itaatsizlik çağrılarıyla devlet düzeni ve otoritesi aleyhinde bir başkaldırı veya isyan refleksinin oluşturulmasıdır.  

NGO'lar toplum ve devlet düzeninde kaos oluştururken Susurluk hadisesinde olduğu gibi sivil denetim stratejisi ekseninde devlet kurum ve kuruluşlarının denetlenmesi ve hedeflenen gizli bilgilere ulaşılması veya devlet sırlarının deşifre edilmesinde de etkin olarak kullanılmaktadır.  

NGO'ların standart amacı, STÖ'leri baskı gurubu olarak kullanarak hükümetin siyasi, toplumsal, kültürel, hukuki ve ekonomik politikalarını doğrudan doğruya yada dolaylı yoldan etkilemektir. Bu yolda yapılan politikalar Türkiye'nin enerji ve madencilik sektöründe ihanet seviyesinde yanlışlara sebep olmuştur. Bergama'da altın üretimini engellemek için çevreci STÖ'lerin yaptığı bilim dışı yıkıcı çaba Türkiye ekonomisine girecek atıl kaynakların kullanılmasını engellemektedir. Yanlış enerji politikasındaki yönlendiremeler sebebiyle Türkiye ekonomisi krize açık petrol ve döviz fiyat değerlerine bağlı zayıf bir ekonomi haline getirilmiştir.  

Keza Kuzey Irak'ta kukla devletin kurulması için insani yardım amaçlı NGO sayısı 100'ü geçmektedir. BM ve AB'nin insani amaçlı yardımları Kızılhaç üzerinden değil de söz konusu NGO'lar üzerinden yapılarak halk bilinçli bir yönlendirmeye tabi tutulmaktadır.  

Türkiye'yi ziyaret eden Almanya'nın eski Cumhurbaşkanı Johannes Rau; "Türkiye'de NGO'larla siyasi irade arasında bir kopukluk olduğu ve NGO'ların düşüncelerinin kaâle alınmadığı tesbitini yaptıklarını siyasi irade NGO'ların düşüncelerini dikkate alması gerekir" diyerek NGO'ları nasıl kullandıklarını deşifre etmiştir.  

NGO'ların resmi ideoloji - sivil ideoloji ayrımını derinleştirerek mevcut sistemden hoşnut olmayan, ezildiğini ve sömürüldüğünü düşünen herkesin toplumsal dayanışma ekseninde yönlendirilmesi resmi ideolojiye karşı düşmanlaştırılması sürecinde etkin bir şekilde kullanıldığı görülmektedir.  

GONGO adıda verilen NGO'lar gönüllü kuruluş ekseninde zaman zaman kamu gücünü kullanan ancak bürokratik kurallara uymayan dışarıdan korunan ve desteklenen kuruluşlar olduğu için toplumsal bağların çözülmesinde etkin bir şekilde kullanılabilmektedir.  

NGO'lar etnik ve dini amaçlar için yerel yönetimlerin ön plâna çıkartılmasında etkili rol almaktadır. Yerel yönetimlerin demokratikleşme, özgürleşme ve katılımcı demokrasiye ulaşmada vazgeçilmez araçlar olarak gösterilmesi dış destekli NGO'ların yaptığı psikolojik savaşın somut göstergesidir. Konuya devam edeceğiz.