...dünden devam

Tugay karargâhından geldiklerini söyleyen bu subaylar, harekâtın bundan sonrasında, taburumuzun harekâtını izleyerek, kontrolör görevini yapacaklarını ifade etmişler ama tabur komutanımız Bnb. Turgut Aksoydan'dan hiç de beklemedikleri bir yanıt almışlardı! (Zaten böylesi bir uygulamadan, Taburumuzun diğer subayları da rahatsız olmuşlar, hoşnutsuzluklarını açıkça ifade etmişlerdi. Taburumuzda savaşan subayların büyük bir bölümü halen hayattadır.) Aldıkları 'bu yanıt' sonrasında ise; oradan nasıl kaçarcasına ayrıldıklarını ben görmüş ve konuşulanların canlı tanığı olmuştum. O nedenle şu anda halen hayatta olan E. Tümgeneral Cumhur Evcil'in, anılarına dayanarak yazmış olduğu kitabında; benim taburuma ait yazılanların tamamı gerçek dışıdır.

  Bunun böyle olduğunun en çarpıcı kanıtı da: O dönemin kurmay binbaşısı Cumhur Evcil'in, G-2'si olduğu tugayın, harekat kontrolünde görev yaptığımız dönem içerisinde; kendisini bir kez olsun, bizim taburun bulunduğu cephe hattında ve savaşın içinde görmeyişimizdir.

Zira taburumun aynı zamanda S-2'si olan ben; Bu tugayın harekât kontrolünde 1'nci harekâtın sonuna kadar bulunduğumuz cephe hattından elde ettiğimiz düşman bilgilerini, özellikle 'Kutsovendi – Karatepe – İngiliztepe' bölgesindeki düşman faaliyetlerini tespit ederek, bu cephe görevimiz sona erinceye kadar, kendisinin geri bölgede bulunduğu tugay karargâhına götürerek, yazılı olarak kendisine elden ben teslim ediyordum.  O nedenle kendisi; taburumuzun harekât içerisindeki başarısını, ya da ona göre başarısızlığını! Ne görecek yerdeydi, ne de buna karar verecek makamdaydı!

 2006 yılında Cumhur Evcil'in yazmış olduğu Kıbrıs anılarını anlatan kitabını okuduğumda; Hiçbir şekilde yaşanmayan ama yazdığı bu 'suçlayıcı ifadeleri', o tarihte hayatta olan alay komutanımla paylaşmış ve alay komutanım rahmetli E. Kur. Alb. Nezihi Siral, kendisine gönderdiği bir mektup ile gereken cevabı vermişti. O mektubun bir sureti de bende mevcuttur.

Şurası asla unutulmamalıdır ki, gerçeklerin üzerine inşa edilmek istenen hayal mahsulü tespitlere; böylesi olumsuzlulara tevessül edenlere, tarihi gerçekler en doğru ve en çarpıcı yanıtı verir. Kaldı ki, henüz 1974 Kıbrıs Harekâtıyla ilgili olarak, mevcut cerideler esas alınarak hazırlanmış ve Genelkurmay Atase Başkanlığınca yayınlanmış bir kitap da bulunmamaktadır. 1974 Harekâtı, ilgili komutanlıkça belgeleriyle, yazılıp açıkladığında; işte o zaman neyin, nasıl yaşandığı daha iyi anlaşılacaktır.

Bugüne değin, 1974 Kıbrıs Harekâtıyla ilgili olarak, bu savaşı anlatan pek çok kitap yazılmış ve yayınlanmıştır. Benim yazdıklarımda dâhil, bu konuda yazılmış kitaplar; sadece yazarlarının anılarını anlatmaktadır.

Ancak anılar da olsa, yazılan her ne varsa; 'yaşanmış doğrular', hiçbir şey katmadan aynen yazılmalı ve anlatılmalıdır.

Bu konuda son bir cümle de:

1974 Kıbrıs Harekâtı ile ilgili olarak, bu harekâta katılmamış, bazı meslektaşlarımın, (hem de akademisyen titrini taşıyan!) 'araştırmacı-yazar' sıfatı ile kaleme almış oldukları 'Kıbrıs konulu kitaplarda', bu harekâtta görev alan arkadaşlarımızın anılarına, ya da o günün gazete haberlerine dayanarak yazmış olduğu kitaplarda anlatılanlaradır:

1974 Kıbrıs harekâtını anlatan kitapların birçoğunda, yukarıda örneğini vermiş olduğum gibi bazı birliklerimizin hem harekât görevleri, hem de bu harekâtta görev alan birlik subaylarının kahramanca, fedakârca yerine getirdikleri savaş görevleri göz ardı edilmekte, birliklerin isimleri, görev yerleri dahi yanlış yazılabilmektedir! Bu arkadaşlarıma tavsiyem, kendi sınırlı imkânlarını aşmak adına, 'kimi derneklerin desteği' ile yayınladıkları bu kitapları; daha dikkatli ve gerçeklere sadık kalarak hazırlamalarıdır.

Devamı yarın...