Ekonomide gittiğimiz köyün minareleri daha geçen yıldan itibaren görülmeye başlanmıştı ama, ne yazık ki siyaset bir kez daha gözümü köreltti ve iç kısır çekişmeler nedeniyle gerekli önlemler bir türlü alınamadı! Şimdi toplum olarak, buna hükümet de dahil battık feryatları ile kara tablolar çiziyor ama yine de gerekli önlemleri bir türlü almıyoruz… Bu kadar küçük bir ekonomiye sahip ülkenin kötüye giden ekonomisini ayağa kaldırmak bu kadar zor bir şey olmamalıydı aslında! Daha da önemlisi hiçbir şey bitmedi ve batmadı, kurtulma şansı da var! Bu görüş, yıllarca KKTC ekonomisine yön veren, hem de başarılı bir yönetim gösteren siyasetin ustalarından Salih Coşar’a ait… Ülkenin her yerinden yükselen feryat seslerine rağmen, Coşar, panik için hiçbir nedenin bulunmadığını, ekonomiyi siyasetin önüne geçirerek bu sıkıntıları aşabilecek bir pozisyona gelinebileceğine inanıyor ve çözümün anahtarının da Ankara olduğunu ilave ediyor! Bize göre de yerden göğe kadar haklı… Ağlayıp sızlayacağımıza ve sadece şikayet edeceğimize artık bir şeyler yapmak zorundayız ve bunu için de toplumun her kesimine ihtiyacımız var… Biz kişi olarak siyasilerin artık belli bir yaştan sonra kabuklarına çekilmesinden yanayızdır ama, ekonomik sıkıntıların baş gösterdiği böyle bir süreçte eski bir siyasi olsa da ekonomiyi iyi bilen ve büyük tecrübeleri olan Salih Coşar’a yürekten inanıyor ve onun tavsiyelerinden yararlanılmasını bekliyoruz… Salih Coşar’ın altını çizerek söylediği bize göre en önemli konu, ekonominin siyasetin arkasında kaldığından dolayı şu anda yaşanan sıkıntıların baş göstermesi… Çünkü toplumun tüm katmanları olarak siyasetten başka yaptığımız bir şey yok… Kavga, hükümetin koltuğu kaptırmama ve daha da iyi yerleşme sorunu, muhalefetin de artık muhalefetten bıkıp bir an önce iktidara gelme sabırsızlığı! Bunun için iki taraf da körü körüne partisel çıkarlar için siyaset yolunu seçtiğinden, değil ekonomi en ufak bir sorunu bile çözme olasılığı şimdilik bulunmuyor… Coşar ise tarafsız bir gözle sorunları daha iyi gözlemlemiş ve tespitlerini yapmış.. İlk yapmamız gereken, artık kasaba politikacılığını bir yere bırakacağız ve önümüze yeni vizyonlar koyacağız! Zira, şu anda hiçbir konuda vizyon sahibi değiliz ve vizyonsuzluk önümüzü göremememizi sağlıyor… Annan Planı ile birlikte yükselişe geçen ekonomi, şimdi ‘u’ dönüşü yaptı ve inişe geçti ama, bunu laf düellosuyla durdurmak olası değil… Bir kere herkes elini taşın altına koyacak! Rozeti ne olursa olsun tüm siyasiler bir süreliğine rozetlerini çekmeceye koyacak ve ekonomiyi kurtarmak için işbirliği yapılacak. Ekonomiyi kurtarmanın anahtarı Türkiye’de… Yıllarca Anavatan- Yavruvatan edebiyatı yaptık ama 75 milyonluk dev bir pazara bir türlü girmeyi akıl edemedik… Çünkü, bunda Türkiye’nin de payı vardı ve bize balık tutmaktan çok balık göndermeyi tercih etti, bir ana iç güdüsüyle… Biz de kolayı seçtik ve yan gelip yatmak daha cazip geldi… Türkiye şu anda kirazı 1 YTL’ye yerken, biz niçin 8 YTL’ye yiyoruz diye hiç sormadık, bu ülkeye ucuzluk getirmeyi hiç düşünmedik… Şimdi bizi boğmak isteyen bir Rum pazarı karşısında panik içinde çeşitli yanlış kararlar üreterek, ekonominin güneye kaymasının önüne geçemedik.. Coşar’a göre öncelikle yapılması gereken iki şey var; Birincisi artık popülizm yapmaktan vazgeçerek ülke çapında bir tasarruf kampanyası başlatmak. Bunun için de artık kasaba politikacılığına bir son vermek gerekiyor. Ayağımızı yorgana göre uzatmaktan başka bir çaremiz yok gibi, eğer ki daha fazla ekonominin dibe vurmasını istemiyorsak.. Bir ikincisi de enerji konusu… Dünya petrol fiyatları yükseldikçe, bu kaçınılmaz olarak bize de yansıyor ve zamlar ardı ardına geliyor. Onun için enerjide ulusal bazda tasarruf ve tüm harcamalarda disiplin… Bunlar olmazsa, ekonomiyi diriltmenin başka çaresi yok… Coşar bir de, inşaat konusuna parmak basıyor; Ekonominin geçtiğimiz yıllarda ayağa kalkmasında büyük faktör olan inşaatların tekrar diriltilmesi. Şu anda binlerce inşaat ekonomik sıkıntılardan dolayı yarım kalmış durumda, bunun için de çantaları toplayıp Ankara’ya gidip bu inşaatların bitirilmesi için kredi almak şart oldu… Belki son bir kredi olacak bu ama, en azından bu sektöre hayat öpücüğü gibi gelecek ve piyasa tekrardan canlanacak. Tabi ki bunları yaparken de paniğe gerek yok, çünkü panik bize sadece yanlış yaptırmaktan başka bir işe yaramaz! Size göre değmez mi Coşar’ın söylediklerini uygulamaya… Başka bir yolu var mı ki? Bize göre yok… Günün Fıkrası Sekreter Bir adam arkadaşına sekreterini neden işten kovduğunu anlatıyormuş. -"İki hafta önce" demiş ve devam etmiş; - "45. yaş günümdü ve o sabah kendimi iyi hissetmiyordum. Kahvaltı masasına oturduğumda karımın doğum günümü kutlayacağını ve büyük bir olasılıkla bir hediye vereceğini tahmin ediyordum. Bırak doğum günümü kutlamayı, bir "Günaydın" bile demedi. Kendi kendime karım unuttu herhalde ama çocuklarım hatırlar diye düşündüm. Çocuklar kahvaltıya geldi ve tek kelime etmediler. İşe giderken moralim çok bozuktu ve üzgündüm. Ofisime girdiğimde, Janet "Günaydın Patron, doğum gününüz kutlu olsun" dedi ve kendimi daha iyi hissettim, birisi hatırlamıştı. Öğene kadar çalıştım. Yemek zamanı Janet kapıya vurdu ve "dışarıda hava çok güzel ve bugün sizin doğum gününüz, haydi yemeğe çıkalım, sadece siz ve ben". "Bütün gün duyduğum en güzel şey buydu. "Haydi gidelim" dedim. Yemeğe çıktık. Normalde gittiğimiz bir yere gitmedik, şehir dışında özel bir lokantaya gittik. İki martini içtik ve yemekten sonsuz zevk aldık. İş yerine dönerken, "hava çok güzel, ofise dönmemiz gerekmiyor değil mi?" diye sordu. "Hayır, sanırım gerekmiyor". "Benim evime gidelim ve size bir martini daha ikram edeyim" dedi. Evine gittik. Başka bir martininin daha tadını çıkardık ve bir sigara içtik ve Janet dedi ki, "Patron, izninizle, yatak odasına geçip üzerime daha rahat bir şeyler giyeyim" dedi ve ona memnuniyetle izin verdim. Yatak odasına gitti ve altı dakika sonra yatak odasından çıktığında elinde kocaman bir pasta taşıyordu, arkasından da karım ve çocuklarım geliyordu. Hepsi "İyi ki doğdun..." şarkısını söylüyorlardı. Ve ben orada üzerimde sadece çoraplarımla oturuyordum."