ABD’de herkes Kıbrıs konusunda eteğindeki taşları döküp ülkelerine döndükten sonra şimdi oradaki açıklamaların yorumlarını herkes kendi ülkesinde yapmaya başladı. Cumhurbaşkanı Talat da dün ziyaretleri konusunda kısaca bilgi vererek daha çok basın mensuplarının soru sormasına olanak sağladı. Ama söylediği birkaç söz bile görüşmelerin hiç de iyi seyretmediğini anlatmaya yetti. Altı çizilesi en önemli açıklama ise BM’ye yapılan sitem dolu sözler oldu. Çünkü Hristofyas özellikle Ulusal Konsey toplantısından sonra sanki de çözüm ister değil de istemez bir çizgiye geçip Talat’ı hayal kırıklığına uğratmıştı. Talat’ın isyanı ise Hristofyas’tan daha çok BM’ye oldu. Zira Rum tarafı her geçen gün biraz daha uzlaşmaz bir tutum içine giriyor, geçmişte kabul ettiklerini şimdi etmiyor ve BM parametrelerine bile karşı gelip bu konuda savaş başlatıyordu. Tüm bunlara rağmen BM’nin kılını kıpırdatmadan pasif duruşu Talat’ı haklı olarak isyan noktasına getirmişti. Bu açıklamalar bile ufukta sağlam ve kalıcı bir çözüm olmayacağının ilk işaretlerini oluşturuyor. Ne Sayın Talat’ın barış elini havada tutması, ne de Sayın Erdoğan’ın bir adım önde olma politikası Rum’u memnun etmedi, ne de BM’nin fazla dikkatini çekmedi. Rumlar artık BM Güvenlik Konseyi’nin yıllar önce aldığı kararları bile hiçe sayıp kendi doğruları yönünde ısrarla gidiyorlar ve böylece çözüm umutları da her geçen gün biraz daha azalıyor. Dünkü basın toplantısında dikkatimizi çeken diğer bir konu da Cumhurbaşkanı Talat’ın tüm bu gelişmeler neticesinde bile Hristofyas’ı kollaması oldu. Çünkü Talat hem Hristofyas ve yönetimi şikayet ederken, aynı zamanda Hristofyas’a sahip çıktı ve onun çözüm yanlısı olduğunu ama konseyin uzlaşmaz tavrını ön plana çıkarmaya özen gösterdi. Bu bize hiç yabancı gelmedi aslında! Bizde de hararetli bir şekilde çözüm isteyen bir başkan var ve bunu her söyleminde ifade ediyor ama ülke geneline bakılacak olursa Güney’den farklı durumda olmadığımız da gün gibi ortada. Hristofyas ile Talat’ın kaderleri sanki de aynı şablondan çıkmış gibi… Kıbrıs’ta her ikisinin de çözüm yanlısı olup arkalarında gerekli desteği bulamamaları ne büyük tesadüf değil mi? DEVLETİN SAYGINLIĞINA GÖLGE DÜŞTÜ Cumhurbaşkanı Talat’ın Atatürk Havalimanı’nda başına gelenler başka bir ülkede gerçekleşse skandal olur, ciddiyetsizlik ve ihmalden dolayı birçok kişi görevden alınırdı. Bizde bu konunun üzerine ne kadar gidilir bilemeyiz ama bu tür olayların devlet saygınlığına gölge düşürdüğü de bir gerçek. KKTC kamuoyu ve TC basını olaydan sonra Sayın Talat’ın KTHY uçağında başına gelenleri konuştu durdu. Dedikoduya düşkünüz ya haber ağızdan ağza dolaştı, başka senaryolar çizildi, olmayan şeyler olmuş gibi konuşuldu durdu. Haber bize de çok sayıda okuyucu tarafından iletildi ve hatta söz konusu uçaktan inenler telefona sarılıp bize skandal olayı ilettiler. Hatta kulağımıza başka şeyler de fısıldandı ama ilk ağızdan öğrenmek için Sayın Talat’a telefon açıp kendi ağzından öğrenmeyi tercih ettik. Sağ olsun uzun bir sürede yaptığımız telefon konuşmasında bize olayı detayıyla aktardı ve protesto edildiği uçağa binmeyerek uçuşunu bu sabaha ertelediğini söyledi. Dün kendisine de söyledik, bir ülkenin en önemli makamındaki bir kişinin bu tür olaylara maruz kalmaması gerektiğini. Hatta niçin TC yetkililerini arayıp da kendilerinden bir uçak talep etmediğini sorduk. Sayın Talat da, “Şimdi Başbakan Erdoğan’ı arayıp da uçak mı talep edeyim” dedi! Ben olsam doğrusu ister Erdoğan olsun isterse Gül olsun arar KKTC’ye gitmek üzere bir uçak talep ederdim. Burada söz konusu olan sıradan bir kişi değil, bir ülkenin hem de halkının seçtiği Cumhurbaşkanlığı makamıdır. 10 gün boyunca ülkeden uzak kalacaksın, sonra ülkene dönmek için geldiğin İstanbul’da başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelenler misali olacak ve makamını orada kullanmayacaksın. Beğenir ya da beğenmeyiz, kabul eder ya da etmeyiz adına devlet dediğimiz toprak parçasında yaşamaktayız. Artık KKTC’li bazı iş adamlarının bile kendilerine özel uçak aldığı bir devlette ülkenin en tepesindeki Cumhurbaşkanı hiç suçsuz olarak KTHY yolcularının haksız protestosuna maruz kalıp uçağı terk ediyorsa burada bir sakatlık var demektir ve devletin saygınlığı tartışılır hale gelmiştir. Devletin saygınlığına çıkmak da öncelikle yine bu devletin tepesindekilerin öncelikli görevi olmalıdır.