Ülkede yaşanan ekonomik sıkıntıları herkes kendi siyasi görüşüne göre yorumluyor… Kimine göre sıkıntıların baş nedeni küresel kriz, kimine göre de hükümetin beceriksizliği! O ya da bu, fark eden bir şey var mı? Yaşanan sıkıntıları inkar eden de yok zaten… Hükümete yakın bir çok kesim ve köye yazarı da artık bu sıkıntıları işliyor ve kendilerince sorunları ve çözüm önerilerini ortaya koyuyor… Aslında el birliği ile çözülmeye kalkılsa işimiz daha kolay olacak ama, işte ülkemizin hastalıklarından biri olan her işe siyaset karıştırma tutkusu nedeniyle şimdilik sadece sen-ben kavgası var! Bir de ülkede gerçekten kaosa oynayan bir kesim var. Tabi ki bunların nedeni de tamamen siyasi. Ama bu kez tehlikeli bir siyaset oyunu oynuyorlar. Yapılan açıklama ve yayınların ardında vatandaşı devletine karşı isyan ettirme ve karşı çıkarma hissiyatı yattığı buram buram kokuyor! Sorunlar elbette olacak ama asıl dikkat edilmesi gereken de budur. Krizden faydalanıp içindeki kin ve nefreti kusanlara bu sıralar ister hükümet olsun ister muhalefet, başta da ülke vatandaşları çok dikkat etmeli ve olayın istenilen boyuta gelmemesi için sakinliği seçmelidir. Örneğin bir siyasi partimiz ve onun yayın organı uzunca bir süredir, kaosa oynayan kesimin baş rolüne soyunmuş gözüküyor; Bir gün manşet atıyor, 13. maaşların kaldırılacağını, bir gün başka manşette emekli ikramiyelerinin budanacağını söylüyor! Aslında gereken cevaplar veriliyor ve her şey süt liman oluyor ama sırf muhalefet olsun diye de ortalığı karıştırmanın ardında yatan gerçekleri düşündüğünüzde tüyleriniz ürperiyor! Bu ülkede sırf siyaset yapılacak diye kaosa oynamak ve ülkenin karışmasını, insanların birbirine düşmesini istemek kimseye yarar getirmez! Bu tür eylem ve senaryolar ancak, adada Kıbrıs Türklerin birbirine düşürmek için zaten yıllardır çeşitli entrikalar çevirenlere yarar ve bundan da ülke olarak top yekun belki de telafisi çok zor zararlar görebiliriz. Bu bağlamda hem hükümete hem de muhalefete bir öneride bulunabiliriz; Hükümet kendine düşen payı yapsın ve sıkıntıya düşen insanını ayağa kaldırmak için artık başta kamu reformu olmak üzere, bir çok değişime imza atsın.. Bunları yaparken adil olsun, partizanlık yapmasın ve daha da önemlisi halkın gözünün içine baka baka yalan söylemesin… Sıkıntı varsa biraz kıpırdanırlarsa elbette ki hepsi de çözülebilecek düzeydedir. Muhalefet de tepkisinin dozunu istediği kadar arttırsın ve suçlamalarına devam etsin ama bunun amacı bağcı dövmek değil üzüm yemek olsun… Yalan dolan haber ve açıklamalarla kaosa oynamanın alemi yok… Eğer gerçekten etkin ama akılcı bir muhalefet yaparsanız, muhakkak ki istenilen erken seçim kendiliğinden gelecek ve bu dava halka devredilecektir. Ve zamanı gelince de halk her zaman olduğu gibi siyasi iradesini gösterecek ve kendini yönetecek olanları iş başına getirecektir. Komşuda pişenler; “Petroller ve Türk kışkırtmaları!” “Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs’ın güneyindeki denizlerde petrol ve doğal gaz yataklarının yerlerini saptama ile ilgili araştırmalar yapılacağını açıklamıştı. Bu açıklama, tehditler savuran Türkiye’nin büyük tepkilerine neden olmuştu. Gerek yabancı şirketlerin konuya ilgi göstermemeleri, gerekse bu girişimin bekleyebileceğini düşündükleri için, bu mesele o zamandan beri dondurulmuştur. Madem ki araştırmaların yapılacağı açıklandı, Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili görüşmeler süresince, bunu yapmaları gerektiğini düşünüyoruz. Ancak konu başkadır. Konu, Türkiye’nin bu mesele karşısında sergilediği tutumdur. Türk basınının neredeyse tümü (ki bu da tesadüf değil), son günlerde bu meseleden bahsetmektedir. Bunun da gelişmekte olan doğrudan müzakere süreci ile bağlantılı olduğu açıktır. Ankara’nın, Akdeniz’de çalışmalara başlayan bir araştırma gemisi kiraladığı yönündeki bilgilerin yayınlanmasının tesadüf olmadığı açıktır. Türkiye bölgedeki varlığını açıklıyor ve bu araştırmalara ‘ortak’ olabileceğini düşünüyor. Özellikle de bu araştırmalar bir sonuca ulaşırsa... Türk savaş gemilerinin sık sık Kıbrıs’ın güneyindeki denizlerde, yani araştırma yapılacağı bölgelerde dolaşmaları da bu bilgileri güçlendirmektedir. (Fileleftheros – GÖRÜŞ) Günün Fıkrası Nasıl zengin oldum? Ülkenin yaşını başını almış ve en zengin işadamlarından biriyle yapılan röportajdır : Genç gazeteci çocuk soruyor,”Efendim, bugünlere nasıl geldiğinizi, bu inanılmaz servetin öyküsünü bizimle paylaşmak ister misiniz?” Ve cevap geliyor, “1928 yılıydı. 1. dünya savaşının acıları yeni yeni sarılıyordu. Elimdeki birkaç sentten başka hiç bir şeyim yoktu. Elimdeki 5 sent ancak 1 elma almama yetiyordu ve ben 1 tek elma aldım. Sabahtan akşama kadar elmayı sildim, pırıl pırıl oldu. O elmayı gün sonunda tam 10 sente sattım. Sabahı zor etmiştim. Ertesi sabah, elimdeki 10 sentimle 2 elma aldım. Sabahtan akşama kadar o 2 elmanın her tarafını sildim, bir güzel parlattım. ve gün sonunda ikisini, toplam 20 sente sattım. Bu sistemle ay sonuna kadar devamettim. 1 ay içerisinde tam 1.37 dolar kazanmıştım. Ertesi ayın ilk haftası karımın amcası öldü ve bize 5 milyon dolar miras bıraktı, işte böylelikle ben de zengin oldum...