İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusu, 29-30 Haziran'da İspanya-Madrid’de yapılacak NATO ZİRVE toplantısına yaklaşılırken dünya siyasetinde geniş yer almaya devam ediyor. Türkiye’nin üyeliğe karşı çıkması, başta ABD olmak üzere batılı güçleri harekete geçirdi ve son zamanlarda hızlı diplomatik temaslara şahit olduk. Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’ya yönelik "teröre destek" suçlamaları, uluslararası basın kuruluşların da manşetlerinde yer aldı. Birçok kuruluş "Ankara'dan veto sinyali" başlığıyla son dakika haberi olarak duyuruldu.

Türkiye parçası olduğu NATO’nun ‘açık kapı politikasını’ her ne kadar desteklediğini belirtse de terör örgütlerinin yuvası ve yurtdışındaki sesi haline gelmiş ülkeler ile aynı amaca hizmet etmesi beklenemez. Yakın zamanda Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın'ın Reuters’e verdiği demeçte, "Finlandiya ve İsveç'e kapıyı kapatmıyoruz" vurgusu yapması, “yumuşama adımı" olarak değerlendirildi. Bunun üzerine NATO ülkeleri ve medyası Türkiye’nin ikna edilebilirliği konusunu konuşmaya başladı.

Her cepheden kuşatılmaya çalışılan Türkiye’nin, müttefiklerinin adı namına uymadan milli güvenliğini zedeleyen terör örgütlerine arsızca destek vermesine karşı sürekli tepkisini belli ediyordu. Ancak her ne kadar çok dillendirse de görmezden geliniyor, kendileri çıkarları haricinde 3 maymunu oynamayı ilke edinmiş ülkeler bildiklerini okumaya devam ediyordu. Şimdi Türkiye’nin eline uzun yıllardır ısrarla gösterdiği tepkiyi somutlaştıracağı bir fırsat geçti. Eğer bu fırsatı iyi değerlendirir ise isterse 50 yıl veto etsin yine istediğini alacaktır. Veto tavrında kararlılık göstermediğimiz takdirde bir daha asla ciddiye alınmamız mümkün değil.

PKK ve PYD terör örgütlerine yapılan politikaya karşı olduğumuzu defalarca dile getirmemize rağmen, bu örgütlerin Avrupa’daki faaliyetlerine Kürt örgütlerinin bir faaliyetiymiş gibi yardım edilmesi ve göz yumulması art niyetten başka bir anlam taşımıyor. İsveç ve Finlandiya dahil örgüte desteğini sunan NATO ülkelerinin PYD’yi terör örgütü olarak gördüğüne dair yazılı garantiler verseler dahi bu yeterli bir çözüm olmayacaktır.

…………..

İsveç 2023 yılı için PKK/YPG terör örgütüne milyon dolarlık yatırım bütçesi ayırdı.

 

İsveç Dışişleri Bakanı PKK-PYD’yi himaye etmesiyle tanınıyor.

 

2019’dan itibaren Türkiye’nin Suriye’de yaptığı terör operasyonu sonrası ülkemize silah ambargosu uyguluyor.

 

İsveç’in Suriye Büyükelçisi yine aynı yılda Suriye’deki Türk ordusunun terör operasyonunu “uluslararası hukuka aykırı” olarak değerlendirmiş, terör örgütlerine desteğini duyurmuştu.

 

İsveçli Dışişleri Bakanı Linde, 2020’de Türkiye ziyaretinde Türkiye’yi tehdit etti.2018’de İsveç Parlamentosu Türkiye’yi Kürtlerin çoğunlukta olduğu Afrin bölgesinin işgaline son vermesini istemişti.

 

Finlandiya’da PKK/YPG terör örgütlerine ait istihdam büroları bulunmaktadır. AB, PKK’nın açıkça terör örgütü olduğunu belirtmesine rağmen Finlandiya bu kararı uygulamamaktadır.

 

Finlandiya Yüksek İdare Mahkemesi, ülkenin PKK-PYD üyelerine sığınma hakkı vermesi gerektiğine hükmetmişti.

 

Finlandiya’dan gönüllü askerler Suriye’nin kuzeyinde PKK-PYD saflarında Türk ordusuna karşı savaşmışlardır. Finlandiya medyası da bunu destekleyen yayınlar sunmuştur.

……….

En son olarak 2 gün önce; İsveç’in başkenti Stockholm’de belediye binasına ve sembol yapıtlarına örgüt paçavrası ve terörist başının fotoğrafları yansıtıldı.

Böylelikle Türkiye’nin terör örgütlerine yönelik taleplerini karşılamayacağını tam aksine destek vermeye devam edeceklerini aleni bir şekilde ilan etmiş oldu.

Bu saatten sonra Türkiye veto kartını iyi kullanmalı ve şartlarını ağırlaştırmalıdır. Bu fırsatla beraber sert olma zamanıdır. Ilımlı yaklaşımın kabul edilememeği şu dönemde şartlarımız keskin olarak belirlenmelidir. Kıbrıs’ta iki devletli çözüm kabul edilmeli, ege adaları acilen silahsızlandırılmalı, Doğu Akdeniz’de mavi vatandaki sınırlarımız ve kıta sahanlığımız tanınmalı, NATO üyelerinin her ne kadar inandırıcı olmasa da terör örgütlerine destekleri kesilmelidir. Bu avantajı Türkiye’nin iyi kullanacağına inanıyor, aksi takdirde bundan sonra ciddiye alınmamızın çok zor olacağının altını yeniden çiziyorum.

Mutlu günler dilerim.