1970'li yıllara kadar nektarlar, kabaca şekerli su olarak adlandırılıyordu. Ancak iki araştırmacı yüzlerce çiçek nektarını inceledikten sonra amino asitler ve alkoloidler gibi yüzlerce farklı kimyasal içeren bir sıvı ile karşılaştılar. Bu nektar maddeleri hala araştırmalara konu olmaktadır. Araştırmalar aynı zamanda elde edilen nektar bileşiklerinin satılabilme kabiliyetini artırmaya yönelik olarak devam etmektedir. Nektar sıvısı içecek firmaları için sadece finansal bir değer iken, doğanın döngüsü içinde çok önemli rollere sahiptir. Bir çok çiçek polenlerinin böceklerce taşınması için veya zararlılardan koruyan sürüngenleri cezbetmek için bu sıvıyı yapraklarından akıtmaktadır. İçecek firmalarınca kullanılan bir çok katkı maddesi çiçek nektarları içinde bulunmuştur. Göze hoş gelen renkler, burnu titreten kokular, sağlığı artıran, ve koruyucu maddelerin hepsi doğal nektar bileşikleri içinde de bulunmaktadır. Polen taşıma prosesi başlamadan evvel çiçek, böceği baştan çıkarmak için nektarla hazırlıklar yapar. Bir çok nektar renksiz yapıda olmasına rağmen hoş kokulara sahiptir. 1990'lı yıllara kadar bu böyle biliniyordu ancak Danimarka'lı botanik bilimcilerin yaptığı araştırmalar farklı renklere sahip nektar sıvılarının bulunduğunu gösterdi. Tabii, en doğalı lanse etmeye çalışan içecek firmaları bu potansiyel katkı maddesinin peşine düşmekte gecikmediler. Nektar, bitkilerin polen taşıyıcı hayvanlara sağlık ve enerji veren kimyasallara sahip olma olasılığı ile içeceklerin taze tutulmasını sağlayan katkı maddelerinin yerini alabilir. Avustralya'da 22 bitki türü üzerinde yapılan araştırmalarda kalsiyum içeriği bulunmuştur. Nektar ve meyvalarla beslenen yarasalar bu bitkileri ziyaret ettiklerinde süt veren dişi yarasalar fazladan kalsiyuma kavuşmuş olurken, bitki polenleri de bu hayvanın gövdesine bulaştırılmış oluyor. Böylece bitkinin döllenme zincirinde önemli bir aşama aşılmış oluyor. Bazı hasat edilen bitkilerde protein oluşumunda yer alan prolin amino asitine rastlanması meyva üreticilerinin dikkatini bu yöne çekmiştir. Eğer bu amino aistin üretimi artıracak bir yol keşfedildiği taktirde polenleme oranı artacaktır. Dolayısıyla meyvaların sayısı ve büyüklüğünde de artışlar meydana gelebilecektir. Bütün bu pozitif değerlere rağmen araştırılan nektar sıvılarının yüzde 9'unun toksik (zehirli) özelliklere sahip olduğu keşfedilmiştir. Zararlılarla mücadele için kimyasallar üreten firmalar da bu yönde araştırmalara destek olmaktadırlar. Bu zehirler bazen ilgisiz hayvanların bitkiye dokunup polenleri ziyan etmesini önlemektedir. Bazen de etanol benzeri alkoloidlerin salgılanması ile arılar sarhoşluğa benzer bir hal içine girmektedirler. Arının çiçek üzerinde anormal hareketler yapması sonucunda temas miktarı artmakta ve hayvan normalden daha fazla polen taşır hale gelmektedir. Kaynak: Susan Milius, Nectar: The First Soft Drink, www.sciencenews.org