İlk önce şunu ifade edeyim, Türk milli takımı 2002 yılından beri dünya kupasından mahrum… Bu bir yüz karası durumdur. Milli takımı, niteliksiz ve yeteneksiz, aciz teknik direktöre emanet eden Türkiye Futbol Federasyonu sorumludur. Adam takımı mahvetti, enkaza çevirdikten sonra gönderildi! Terim’in getirilmesi de, daha önce kaybedilen puanlar nedeniyle, iş işten geçtikten sonra olmuştur.
Türk Milli Takımı’nın, Brezilya’da olmamasının acısını, Haziran ayında TV’lerin başında olacak olan, spor severler daha çok hissedeceklerdir. Avrupa’da ve Dünya Futbol arenasında söz sahibi olmak isteyen milletlerin milli takımlarının başında, futbol dünyası tarafından tanınan, bilinen, çok değerli teknik direktörlerin olması büyük önem taşır. Ne yazık ki bizim böyle bir şansımız olmamıştır.
Galatasaray dünyanın sayılı teknik direktörlerinden birisi olan Roberto Mancini ile iyi bir yola girmiştir. Mancini’nin üstün nitelikleri ileride  görülecektir. Futbol dünyasında, öne çıkan diğer bir husus, benim kulübüm olan Fenerbahçe’nin durumudur. Fenerbahçe’nin şike nedeniyle, 2 yıl Avrupa’dan men edilmesi tarihine sürülmüş bir lekedir. Fenerbahçe’ye yazık edilmiştir. Fenerbahçe kongresinde Başkanın “Fenerbahçe Atatürk’ün, Atatürk inkılaplarının izinde yürüyecektir. Fenerbahçe’yi gerici ve yobaz bir zihniyete teslim etmeyeceğiz” mealindeki konuşmaları dikkatimi çekmiştir. Gerçi bu konuşmaların muhatabı diğer aday Sn. Aydınlar olamaz. Sn. Aydınlar’ı yakinen tanırım, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı, laik, demokratik Cumhuriyete önem veren medeni bir şahsiyettir. Başkanın bu cümlelerinin manası, maçların 34. dakikasında yer alan protestolarla birleştirilince, daha iyi anlaşılacaktır.
Her şeye rağmen, süper ligde zevkli müsabakalar izledik. Sahaların fiziki durumları iyi değildir. Herkes bilmektedir ki, Türk futbolunun yemyeşil çim sahalara kavuşmasını sağlayan Turgut Özal ve bizim ANAVATAN İktidarımızdır. Ancak yapmak kadar, korumakta önemlidir. Diğer bir hususta, iyice anlaşılamamaktadır. Stadyumlar, spor salonları milli emlakın, yani devletin malıdır. Bunlar yasalarla, belirli sürelerle, kulüplere kiralanır, diğer milli emlak tesislerinde olduğu gibi. Kulüplerin, bu sahalara ve stadyumlara iyi bakmak, yatırım yapmak mükellefiyetleri vardır. Devlet istediği anda da, bunları geri alabilir. Şimdi, aslında orada bulunmaması gereken şehircilik, sit alan, trafik, çevre açısından sakıncalı olan Beşiktaş İnönü Stadının yerine, yemyeşil park yapılması isabetli olacaktır. Güzide kulübümüz Beşiktaş’a ise, devlet (TOKİ) tarafından İstanbul’un en uygun yerinde, mevcut statlarında teknolojisinin üzerinde, çağdaş, modern bir stat yapılarak 49 yıllığına verilmelidir. Aslında, yeşil alanları, park yerlerini yok ederek, buralara rezidanslar, AVM’ler, iğrenç beton yığınları yapmak, gelecek nesillerin çevre haklarını ellerinden almaktır.
Yeri gelmişken söyleyeyim. Beşiktaş gibi,  güzide bir takımımız bu Fernandes, Almedia gibi kaprisli oyuncuların oyuncağı olmamalıdır. Bu oyuncular derhal kovulmalıdır. Diğer bir hususta, futbol liglerindeki tutarsızlıklardır. Tarihi özellikleri nedeniyle Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi kulüplerden vazgeçmek mümkün değildir. Ancak, İstanbul’dan süper ligte üç takımdan fazla olmamalıdır. Örneğin Kasımpaşa’ya gerek yoktur. İşte Kayseri’nin durumu ortada. Bu şehir, iki takımı kaldıramamaktadır ve belki de ikisi birden kümeye gidecektir. PTT birinci ligde İBB ve Ankara Spor gibi Belediye destekli takımlar vardır. Akhisar’da bunlardan biridir. Belediyeler halka hizmet kurumlarıdır. Halkın paralarını futbol, basketbol kulübüne aktarmaya hakları yoktur. Bu nedenle, belediye takımlarının liglerden çıkarılması gerekmektedir.
Mevcutların en iyisi olan Sn. Terim’in Milli Takımı Avrupa Futbol Şampiyonasına ve daha sonra da dünya kupasına götürmek gibi sorumluluğu vardır. Liglerde ileride milli takım için yararlı olabilecek aşağıdaki sporcular dikkatimi çekmiştir. Örneğin, Mustafa Yumlu (Trabzon), Ömer Bayram (Kayseri), Ahmet (Gençlerbirliği), Bilal Kısa (Akhisar), Aytaç, Tarık (Eskişehir), Cenk Tosun (Gaziantep), Yusuf Erdoğan (Trabzon), İshak (Karabük), Salih Dursun (kayseri), Emrah Başsan (Antalya), Furkan (Karabük), Onur, Olcan (Trabzon), Şener, Ferhat, Serdar (Bursa), Ziya (Sivas) bu göze batan sporcuların dışında, Salih, Alper (Fenerbahçe), Erman Kılıç (Eskişehir), Tuncay Şanlı (Bursa), Emre (Galatasaray), Pekdemek (Beşiktaş), Serdar Gürler (Elazığ), Gökhan, Selçuk Burak(Galatasaray) hayal kırıklığı yaşatan oyunculardır. Futbol severlere yeni yılda zevkli, heyecanlı müsabakalar diliyorum.
NOTLAR:
1- Son zamanlarda futbolcuların sakal bırakması moda oldu. Hiç yakışmamaktadır. Özellikle Arda Turan çok çirkin olmuştur. Burası yobaz ve Moğolların yaşadığı İran değildir…
2- Bazı sporcuları anlamıyorum. Oynamayacaklarını bildikleri halde, büyük takımlara gideceğiz diye yırtınıyorlar ve oralarda yok oluyorlar. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonasının yıldızı Semih Şentürk Fenerbahçe’de ısrar etmekle yanlış yapmıştır. O genç denilen Semih, neredeyse futbolu bırakma çağına gelmiştir. Antalyaspora geçtiğini öğrendim, memnun oldum. Ben Semih’in tekrar Milli Takımda yer alacağına inanıyorum. Süper ligde mutlaka İzmir’den, Adana’dan, Malatya’dan, Erzurum’dan, Van’dan, Diyarbakır’dan, Erzincan’dan, Yozgat’tan ve Samsun’dan takımlar olmalı ve süper lig tüm Türkiye’ye yayılmalıdır.