İnsan davranışlarını anlatmanın belki de en kısa ve iyi anlatmanın yolu, müspet, menfi davranışlarını kişilik özelliklerini karakter özelliklerini değişik hayvanlara benzeterek anlatmak etkili bir anlatım biçimidir. Çünkü insanla hayvanı ayıran en büyük özellikler hayvanda irade olmaması iyi ve kötüyü ayırt edememek. Değer duygusuna sahip olmamak olanaklar varlığı sayılmaz. Karakter sahibi bir hayvandan da söz edemeyiz. Ancak kendi içgüdüleriyle hareket ederler neye programlandılarsa ona göre hareket ederler. Davranışları belirli değerlere göre göredir her hayvanın değişik davranış vardır. Kendilerinde doğuştan var olan bu özelliklerini değiştiremezler geliştiremezler çok kısıtlı bir biçimde bazen taklit edebilirler yaratıcı tarafları yoktur.
Bir bakalım bazı hayvanlarda hangi özellikler mevcuttur.
Tilki kurnazlığı temsil eder. Menfaati için değer yargısı olmadan karşı tarafı aldatmak hile yapmak.
Domuz sevimsiz zararlı kimseleri anlatmak için kullanılır 
Kamlumbaga uyuşuk ve yavaş eden kimseleri anlatmak için kullandığımız hayvandır.
Karınca çalışkanlığın sembolüdür .
Yılan sinsi güvensiz insanlar anlamında 
Kedi nankör anlamında kullanılsa da bazen de uysal anlamında kullanılabilir.
Balık unutkan insanlar ve toplumları anlatmak üzere. 
Köpek saldırgan anlamının yanında sadakat anlamında olabilir yerine göre 
Maymun şaklaban galeye alınmayan 
Ayı kaba, saba 
Eşek aynı hataya tekrar, tekrar düşme eşekliğine doyma derler kısa anlatımla 
Hindi düşünen düşünceli insan tipini anlatır 
Eee hani koyunu saymadınız dediğinizi duyar gibiyim koyunu en sona sakladım tatlı niyetine.
Koyun, kuzu güdülebilen yüzlercesini ufak bir çocuğun dahi yönetebildiği hayvanlar topluluğu etinden sütünden yoğurdundan yününde faydalanalı bilen sağımlık bir hayvandır aynı zamanda. Sürü psikolojisi terimi’de koyun sürülerine benzemek anlamında kullanılmaktadır. Çoban köprüden geçen koyun sürüsü geçerken koyunun birine çelme takar dört ayaklı olduğu için düşmüyor ve sıçrıyor ondan sonra gelen koyunların hepsi aynı noktada sıçrıyor. Topluca yardan ve yüksek bir yerden atlayıp telef olmaları bazen basına konu olmaktadır. Koyun üzerine birçok atasözü de vardır.
Koyun kaval dinler gibi dinlemek (anlamadan dinlemek) gibi.
İnsanı hayvandan ayıran bazı özellikler idrak, akıl ve düşünebilen varlık olması hayvani ve kötü duygularını bastırabilmek iyi insancıl duygularını ön planda tutabilmek. Sorgulayan, denetleyen hakkını arayabilen. Yönetme becerisine sahip olmak toplum olarak ortak paydada buluşabilmek belirli kurallar çerçevesinde yaşamak. Gelecegini planlamak farkında olmak kısaca tekrar, tekrar aynı hataya düşmemek. Bu tanımlamalardan sonra bizde daha etkin anlatabilmek adına bir hikâye ile devam edelim.
İnsanlardan uzak verimli yemyeşil uçsuz bucaksız bir vadide bir eşek bir at ve inek yaşarmış. Dış dünyadan habersiz bir gün aralarında anlaşmışlar insanların ne yaptıklarını nasıl yaşadıklarını anlamak için üç yıl süreyle değişik yönde ülkelere gitmek üzere anlaşırlar. Üç yıl sonra aynı yerde buluşma konusunda mutabıktan sonra ayrılmışlar aradan geçen üç yılın sonunda önce randevu yerine at gelmiş yorgunluktan gelir gelmez yere uzanmış dinlenmek için. 
Bir süre sonra karşıdan arkadaşı inek gelmiş fakat oda ne ondada yürüyecek derman yok zar zor randevu yerine ulaşmış fakat her ikisi de zayıflamış dişleri dökülmüş kamburları çıkmış adeta çökmüşler At merakla ineğe sorar; -Nedir bu halin be, inek kardeş? İnek’te acıklı bir şekilde içini çekerek, başlar anlatmaya; -Sorma be, kardeş, bu insanlar çok merhametsiz ve çok ta zalimler. Beni durmadan alıp, kullandıktan sonra birbirlerine satıyorlardı. Beni alan önce kafama vurup, iyice sütümü sağıyordu. Sonra da, bir inek daha bulup onu yanıma koyarak bizi çifte koşuyorlardı. Aç bıraktılar, susuz bıraktılar, hiç dinlendirmeden çalıştırdılar. Eninde sonunda ben canımı zor kurtardım be At kardeş. Bunun üzerine At’da acı, acı başını sallayarak vah, vah, … Deyip, o da başlar anlatmaya; -Ah sorma! Benim de başıma neler geldi neler? Beni bulduklarında Önce ağzıma bir demir parçası geçirdiler. Ağzımı açamaz oldum. Üzerime birer, ikişer ve üçer bindiler ama yine ses çıkarmadım. Biri indi, öbürü bindi. Her binen de bana tekmeyi atmaktan geri kalmıyordu. Binmedikleri zaman da beni zincire vurmuşlardı. Artık belim çöküp onları taşıyamaz bir hale geldiğimde, arkama kocaman bir araba bağladılar. Bu sefer de birçoğunu yeniden taşımaya başladım. Ben onları taşıdıkça daha hızlı gitmem için beni kırbaçlıyorlardı. Beni bağlara ve bahçelere götürüp üzerime yük yükledikleri gibi, kendileri de arabaya biniyorlardı. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Bende bir yolunu bulup kaçtım ve canımı zor kurtardım be, inek kardeş, İnek ve At böyle konuşurken, uzaktan eşek görünür. Bir hayli neşelidir. Islık çala, çala ve yoldaki taşlara tekme ata, ata, hoplaya zıplaya gelir. Mutludur ve Üstelikte şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl, pırıl parlamakta gözlerinin içi gülmektedir. Üzerinde de lacivert takımlar vardır. İnek ile At şaşırmış bir halde, Eşeğe sorarlar; -Nedir bu halin be eşek kardeş? Neler oldu? Neden böyle zevkten dört köşesin. Diye sorarlar. Eşek de, başlar anlatmaya; - Sizden ayrıldıktan sonra ben çok uzakta bir memlekete vardım. Baktım birisi, yüksek bir yere çıkmış bağırıyor ve bağırdıkça da, insanlar onu alkışlıyorlardı. Bunu görünce ben de birkaç gün sonra aynen onun gibi, yüksek bir tepeye çıkarak anırmaya pardon bağırmaya başladım. Benim bağırmamı bilirsiniz. Bağırdığım zaman yeri ve göğü inletirim. Sesimi duyan benim yanıma koştu. Duyan duymayana haber gönderdi ve böylece insanlar, tek, tek veya hep beraber katırlarla, develerle gelerek etrafım da toplanmaya başladılar. Onlar geldikçe, bana daha çok güç geliyor, ben de daha fazla bağırıyordum. Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten, özgürlükten bahsediyordum. İnek ile At bunun üzerine; -Eee..Sonra ne oldu? Derler, -Ne olacak çok bağırmamı beğenip, beni başkan seçtiler, der. -Deme yahu… Yani sen o insanların başkanı mı oldun? -Evet, bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça, onlar bana “Varol, çok yaşa”, “En büyük başkan bizim başkan, başka büyük yok” ve “Seninle gurur duyuyoruz” diye tezahüratlar yapıp alkışladılar. -Peki, bunlar, senin eşek olduğunu anlamadılar mı? -Valla yarısı anladı ama onlar da diğer yarısı anladı ama onlarda diğer yarısına anlatamadı.
Umarım anlatabilmişizdir.