Güney Kıbrıs´ta Türk düşmanlığı güdülmesi ve Kıbrıs´ın tamamının ele geçirilmesi düşüncesinin var olması nedeniyle uzlaşma sağlanmasının çok zor olduğunu söyleyenler, nedense bazı çevrelerce hep suçlandı. "Bunlar uzlaşma istemez" dendi. "Bunlar uzlaşma istemiyor, barış karşıtları" dendi. "Hemen barış isteriz, biz uzlaşmayı, barışı sağlarız" dendi. Böylesi sloganlar atmakla uzlaşmanın hemen olacağını sandılar. Böylesi slogan atmakla Rum liderliğinin uzlaşmaya yanaşacağını zannettiler. Ama olmadı!. Olmadı, çünkü Güney Kıbrıs´taki Türk düşmanlığı iflah olunmayacak boyuttadır. Olmadı, çünkü Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Türklerle yetki paylaşımına gitmek istememektedir., Olmadı, çünkü Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs´ın herhangi bir yerinde Türklerin egemenliğinin bulunmasına karşıdır. Olmadı, çünkü Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs´ın tümüne sahip olmak istemektedir. * "Eskiden ne güzel yaşardık, yer içerdik" masalı ile uyuşturulan beyinler, okunan masalın gerçek olduğunu sanarak suçlamalarını sürdürüyordu. Uzlaşmanın zor olduğunu söyleyenleri ve Türklerin haklarına sahip çıkanları durmadan eleştirip uzlaşmanın önünde engel olmakla suçluyorlardı. Şimdi masaldan uyuşan beyinler bazı gerçeklerle yüz yüze geldi. Meydana gelen olaylar karşısında "Aaa, bakın Rumlarda Türk düşmanlığı var" demeye başladı. Rumlarla iç içe yaşamanın zorluğunu anladılar. İki halkın zorla iç içe geçirilmesi halinde eskiden daha feci olayların olacağını idrak etmeye başladılar. * "Hemen şimdi barış" diyen Talat, Cumhurbaşkanlığı´ndan uluslar arası topluma ve Annan´a mektup göndererek Güney Kıbrıs´taki Türk düşmanlığını anlatmak zorunda kalıyor. Talat, "Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bölgesine geçen Kıbrıslı Türklerin maruz kaldığı kötü muamele endişe vericidir" diyor. Talat, "Kıbrıslı Türklerin maruz bırakıldığı ırkçı ve dini ayrım ile insanlık dışı muamelenin sona erdirilmesi için harekete geçin" diyor. Uzlaşma sağlanarak birleşik Kıbrıs´a ulaşılmasını arzulayan yazarlar, Rumların Türk düşmanlığı karşısında şaşırarak, "bu kadarı da olmaz" demek zorunda kalıyor. Metin Münir, "kapılar açılıp da Rum tarafına gitmeye başlayınca eski günlerin geri gelmeyeceğini anladım" diyor. Münir, "Rum tarafı yabancı bir ülkeydi. Rumların gözünde düşmandım. Aptaldım, cahildim, barbardım. En çok ikinci sınıf vatandaş muamelesine layıktım" sözlerini söyledikten sonra "Rumlar bu kafada oldukça, Anan Planı kabul görse bile yürümez. Çok geçmeden kavga çıkar" diyor. Artık en iyimser olanlar bile Güney Kıbrıs´taki korkunç derecedeki Türk düşmanlığı karşısında endişe duyarak gerçeği idrak etmek zorunda kalıyor. Demek ki "hemen barış, uzlaşmayı sağlarız" diyen çevrelerin gerçeği görebilmesi için bazı şeylerin olması gerekiyordu. Demek ki "hemen barış" diyen çevrelerin Güney Kıbrıs´la uzlaşmanın zor olduğunu anlaması için bazı şeyleri tekrar gözleri ile görmesine ihtiyaç vardı.